Ali Kerim

Seçme Şiirler


Скачать книгу

değil,

      Ben kederin idim.

      Kaç gündür deliyordu,

      Bağrımı delik delik.

      Kalbime söyledi ki,

      Buna sahip çık,

      Sadece sana değil,

      Dostlara da dokunuyor.

      Onların neşeli gününü

      Aniden karartıyor.

      Gözlere yağmur serpiyor,

      Boğazları tıkıyor.

      Geleceği, geçmişi

      İradeyi umudu

      Düşmenin nefretini

      Topladım bir ordu kurdum,

      Onu parça parça

      Her gün yonttum, azalttım.

      Onu nefesimle

      Damla damla erittim,

      Teslim olmuyordu

      Direndi son zerresine kadar.

      Son zerresi de kalbe

      Saplandı iğne gibi.

      Aldım onun elinden

      Hayatımı,

      Dostları,

      Bir de bugün yazdığım

      İşte bu yeni şiirimi.

      ŞAİR

      Resul Rıza’nın 50 yaşı dolayısıyla

      Dünyada çoktur şair,

      Nasıl sayayım hepsini birer birer.

      Şair var ömrünü

      Başlamadan bitirir.

      Cansız eseriyle bir arada

      Ömrünü de yitirir.

      Şair var medet umar

      Kafiyeden vezinden.

      Şair vardır kendini

      Başkasına benzeten.

      Ama şair de var ki,

      Zamanenin öz oğlu…

      İdrakin zirvesinden

      Hissin yangınlarından

      Geçiyor şiirinin yolu.

      Yüzyılın ahengi- vezni,

      Mukayyet kafiyesi.

      Kâh kavuşan çifte yürek,

      Kâh da orkestranın

      Çarpışıp gürleyen

      Vurmalı aleti tek.

      Mısraları Ay’ın

      Denize saldığı

      Nur şeridi gibi oynak.

      Kâh da ağır vagonlu

      Çifte raylar gibi

      Dümdüz,

      Kudretli, güçlü, parlak.

      Kâh kısa yol…

      Menzile çabuk ulaştıran kestirme yol.

      Kâh da bu dünyanın

      Göğsüne dolanan

      Ekvator ile

      Meridyen.

      Böyle şair de vardır;

      Onun ömür yolu

      Bir ebedi yazadır.

      O sözler serkerdesi37

      Düşünceler kahramanı

      Resul Rıza’dır.

***

      Kimse beni anlamaz,

      Belki açıklığımdandır.

      Kafiye tam olmasa da

      Belki yandığımdandır,

      Beni dehşet

      Sarmış çok…

      Karanlığı körler de görür,

      Hünerin varsa eğer

      Herkese ışık saçan

      Güneşin kızıl gözlerinin

      İçine doğru bak.

      ÖLÜM, SEVİNME ÇOK

      Samet Vurgun’a

      Ölüm, şöhretin mi azalırdı, desene,

      Biliniyordu zaten cihanda adın.

      Sana ne olurdu, ne olurdu, desene,

      Böyle bir insana dokunmasaydın.

      Gidiyor, şair, sanatkâr gidiyor,

      Bu giden her gelip gidenden değil.

      Ölüm, sevinme çok… Bu sevinç nedir?

      Bu ölen ki her ölenden değil.

      O yazdı, yarattı hayat namına,

      Onun her şiiri ölümdür sana.

1965

      KIŞ GÜNÜ

      Ayaz,

      Soğuk…

      Araba kıpırdamıyor durduğu yerden.

      Şoför

      Sinirli sinirli

      Ellerini dizine vuruyor:

      “Benzini az almışım” diyor.

      Çalı çırpı topladık

      Bir ateş yakalım diye.

      Ateş tutuşmuyor.

      Şoför el yazma kâğıtlarıma bakıyor

      Gözünün ucuyla…

      Çıkarıyorum teker teker

      Bu balad

      Bu şiir

      Bu hiciv…

      Kibritin titreyen alevinin

      Önüne atıyorum.

      Tek bir şiir kalıyor ki

      Onu yakmayı düşünmediğim gibi

      Yayınlamayı da düşünmemişim.

      Gözümde kararıyor dünya,

      Ateş ister tutuşsun,

      İster tutuşmasın;

      İster damarlarımda tel gibi

      Sertleşsin kanım,

      İster ayazda yanayım…

      Vermem bu şiiri.

      Vermem gönlümün

      Kutsal bir köşesindeki

      Bazı şiirleri veremeyeceğim gibi.

      Duygulandım bir ara

      Editörlük yapan ayazın soğuk sözünden…

      Anladım insan ne denli yanılırmış…

      O kadar şiir arasında

      Sadece bir şiirim varmış.

      BÜLBÜL’ÜN 38 ANISINA

      Ne seni konuşturdu ölüm

      Ne bizi,

      Söndürdü

      Nağmelerle çarpan nabzı.

      İnsan denizinde bir kayık gibi

      Akıp gitti tabutun.

      Ve aniden yükseldi sesin,

      Yükseldi,

      Söyledi: