Ali Kerim

Seçme Şiirler


Скачать книгу

gam yaşı

      Dudaklarda bir olur.

      Kalbim, ne var yine?

      Kalbim çarpa böyle.

      Hisseden sen, ses eden de sen

      Bırak işiteyim,

      Ne olur biraz yavaştan çarpsan.

      İçimde sevinç gam,

      Makam dinliyorum.

1958***

      Altıncı festivale

      Ben de gittim o tarihte.

      Gitmişti Moskova’ya

      kalbim benden önce…

      Sonunda yetiştim ona.

      Aşıp taşmıştı şehir

      Sevgi gibi saftı

      Müşfikti kızıl şehir.

      Dolmuştu şarkıyla gök

      Denizler suyla dolan tek.

      Gökyüzünde şarkı, güvercin

      Gökyüzünde binlerce yürek.

      Söz fışkırıyordu kalbimin

      Tüm ufuklarından.

      Bir sevinç dalgasıydım

      Sevinç denizinde ben.

      Her cadde bir ülke…

      Her yere, her ülkeye

      Otobüsler gider.

      Her ülke şarkı söyler.

      Halklar nasıl da yakın,

      Sanki bir yürektir.

      Granittir, seslerin

      Gülüşlerin, sözlerin

      Şarkıların vahdeti.

      Laf cambazı Fransız,

      Kristal nağmeli Hintli

      Öz dilleriymiş gibi

      Anlıyorlar bir dili;

      O dil tebessüm ya da

      Başımızın üstünde uçan

      Güvercinler diliydi.

      Moskova ülkelerin,

      Sevgi menziliydi.

      Orada Azerbaycan’ın

      Gençleri de vardı,

      Gurur bayrağımızı

      Ön sırada taşıdı.

***

      Çok yazdım gece…

      Çizdim üzerini sonra da.

      Sanma ki meyvesini derdim.

      İçim tutuştu yandı

      Başımdan aştı derdim.

      Bir kalın çizgi çizende

      Üzerine yazdıklarımın,

      Kâğıt üzerinde izi kaldı.

      En azından

      Desinler, şairin okurlara

      Bir saygı dizesi kaldı.

      ELLER

      Rüzgâr karı savuruyor…

      Yerden gökyüzüne yağıyor kar.

      Kışın öpüşüymüş gibi

      Ayaz yapışıyor yüze.

      Güçlü omuzlarında

      Uzun uzun borular

      Yürüyor madenciler.

      Kalın kar çıkmış dize,

      Sanki kavramış ayaktan

      Bırakmak istemiyor.

      Madenciler boruları

      Götürüyorlar kuleye

      Beyaz volkanlar içinde

      Derinden soluyarak

      İşçiler birbirinin

      Yerine geçiyor sık sık.

      Eller hissediyor boruda

      Devreden çıkanların

      Ellerinin sıcaklığını.

      Ama dostlardan birisi,

      Tuttuğunda boruyu

      Bu sıcaklığı hissetmedi,

      Ses de etmedi.

      Anladı; birisi fırtınada,

      Göz gözü görmediğinde

      Başkaları çalıştığında

      Kendini vermemiş işe,

      Dostların safında

      Yürümüş yüreksizce.

      Az sonra kulübede

      Şapkalarıyla üst başlarını

      Çırpıp oturdular.

      Eriyip damla damla

      Üzerlerinden akan

      Sanki kar değildi;

      Akıyordu zümrüt anlar.

      Sıcak vurdukça

      Eller bir hoş sızlıyordu.

      Muhabbet sürüyordu

      Yeni çıkan petrol üzerine.

      Birsi de sanırsın

      Kendi ellerini çalmış

      Deminden sokmuştu cebine.

      EN BÜYÜK GEMİ

      Neft Taşları

      Anımsatır

      Demir atmış

      Devasa bir gemiyi.

      Ama da hayran bıraktı beni.

      Gemi – şehirdir,

      Gemi – meydan.

      Buraya her yerden konuk gelir,

      Gemi – cihan.

      Ama geminin gideceği yok bir yana

      Buralardan.

      Gemi duruyor

      Kaç adet

      Demirden ayaklı

      İrade temelli

      Bir şehir gibi.

      Gönlünü vermiş sulara

      Ebedi bir demir gibi.

      BABAMIN ANISINA

      O sert idi. Sabahları derse gidende ben

      Çaktırmazdı yolda durup bakındığını.

      Bir kere bile anlatmadı içindekileri.

      Söylemezdi evlat için çok çabaladığını.

      Gizli gizli beni süzüp gülümserdi bazen,

      Durup durup yüklenirdi eğri pipoya.

      Evladına birce kere “can” demektense

      Evlat için can vermek kolaydı ona.

      Çalışmayı seven, ağır sert bir eli vardı

      Bazen kısmet gibi indiriveriyordu omuzlarıma.

      Sert yüzünde bir anlık şafaklar sökerdi,

      Ama hangi ışıklı düşüncelerden, bilmem.

      Sevgisi de soğuktu- taze ekinleri

      Her türlü afetten koruyan kalın kar gibi.

      Moskova’da okuyordum,

      Terk etti beni.

      Geldiğinde ebedi bir ayrılık demi

      Kâh görmek istemiş beni,

      Kâh