Yakup Ömeroğlu

Türkistan Yesevî'nin Şehri Yesi'ye Dair


Скачать книгу

Türbesinin Büyük Aksaray salonunda yapılır toplantı. Bu toplantıda bütün temsilciler oy birliği ile Abılay’ı, bütün Kazakların Hanı ilan edip “Ak Otağa” oturturlar.

      Abılay Han, 1781’de vefat ettikten sonra tahta Veli Han geçti ise de devri uzun sürmedi ve Türkistan yeni maceralara doğru yol aldı.

      Türkistan, 1785 yılında, Şeybani Han neslinden Buhara Han’ı, Mir Şahmurat’ın eline geçer. Şahmuratta Türkistan’ı elinde çok tutamaz, Taşkent’te hüküm süren Yusuf Hoca 1799 yılında Türkistan’a girer. Yusuf Hoca’nın vefatından sonra Türkistan, tekrar Buhara’ya bağlanır. 1819 yılı yazında Türkistan, Hokant Hanı Ömer’in geçer ve 12 Temmuz 1864’e kadar da Hokant idaresinde kalır. Ömer Han’ın, Türkistan’ı aldıktan sonraki tavırları, o dönemdeki devletlerin Türkistan Şehrine neden bu kadar ilgi gösterdiklerinin de açıklaması gibidir.

      Ömer Han, Hoca Ahmet Yesevî’yi ziyaret edeceğim diyerek, Türkistan’a öncü askerler gönderir. O dönemde Türkistan’ın başında Buhara Hanlığı’nın tayin ettiği, Kazak Töresi Tokay Töre bulunmaktadır. Ömer Han’ın askerleri, sabaha karşı uyuyan nöbetçileri esir edip şehrin kapısını açar ve Türkistan’ı halk uykudayken, savaşsız ele geçirirler. Tokay Töre, çocuklarıyla birlikte, bir fırsatını bulup Buhara’ya kaçar.

      Bundan sonra Ömer Han, ordusuyla Türkistan’a gelip civardaki Kazakları da kendisine bağlar. Ömer Han Türkistan’da Yesevî Türbesinde bir müddet kalır ve 70 koyun kurban eder. Ömer Han ziyaretinden sonra Şihalbtal’ı, Türkistan idaresinden sorumlu yapıp Hokant’a döner.

      Ömer Han, Hokant’a girince büyük şenlik yapılır; Han, halka gümüş akçeler dağıtır ve şehrin ileri gelenlerini toplayarak kendisini, “Emir-ül Müslimin” ilan ettirir. Taç giyer ve yeni unvanıyla mühür yaptırır. Artık Cengiz Han ve Timurlularla kendisini eş tutmaktadır.

      Türkistan Şehrinin hakimiyetini almakla, kendisine Emir-ül Müslimin unvanı vermeye hak görebilen Ömer Han’ın bu davranışı, bu şehrin ne derece önemli olduğunun da güzel bir izahı olsa gerek.

      Buhara Hanlığı da Türkistan’ın elinden gitmesini kolay kabullenmez ve Tokay Töre, Buhara’dan asker alıp tekrar Türkistan’a gelirse de başarılı olamaz. Bu başarısızlıklarının bedelini Buhara’da canıyla öder.

      1821 yılında, Tentek Töre isimli Kazak Töresi Hokant’tan ayrılmak ister. Buna karşılık Ömer Han, Ebulkasım komutasında asker gönderir. Tentek Töre, 12 bin adam toplayarak Sayram’da, Ebulkasım’ı karşılar ama yenilir.

      Türkistan, 1864 yılı tekrar Hokant’tan ayrılmak isterse de yine başarılı olamaz. Şehir aynı yıl, 12 Haziran 1864 yılında Rusların eline geçer. Bu arada Abılay Han’ın torunlarından ve Kenesarı Han’ın oğlu Sadık Töre de Türkistan’ın Rusların eline geçmemesi için adam toplayıp savaşa katılır.

      ÇARLIK VE SOVYET DÖNEMLERİ

      Çerniyev ve Verevkik komutasındaki Rus ordusu, 1864 yılı Haziran ayının başlarında Türkistan’ı kuşatırlar ve Türbe yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Türkistan bu kuşatmaya 12 gün dayanır. Kuşatma sırasında Rus topçularının ateşinden Türbe, 11 yerinden darbe alır. Ruslar şehrin teslim olmaması halinde Türbeyi yıkacakları tehdidinde bulunurlar. 12 gün dayanan şehir ileri gelenleri, bu tehditlerin gerçek olabileceğini görünce beyaz bayrak çekmek zorunda kalırlar.

      Taşkent’teki bazı elyazma Hikmetler de;

      “Ming ikki yüz saksan birda Urus kelgay

      Türkistani atrafini kamsab algay”

      (Bin iki yüz seksen birde Rus gelecek,

      Türkistan’ı, etrafını zorla alacak.”

      mısralarının bulunduğu söylenmekte. Bu Hikmetle Türkistan’ın işgali hadisesi Yesevî tarafından 800 yıl önce haber veriliyordu.

      Ruslar, Yesevî Hazretlerinin halk üzerindeki etkisini biliyorlardı. Şehri işgal ederken bu derin manevi etkiyi kullandıklar gibi daha sonraki yıllarda halkı kendi yanlarına çekmek için de bu faktörü değerlendireceklerdi.

      Kaynaklar; Türkistan’ın işgalinden sadece 5 yıl sonra A. Kun isimli bir sanat tarihçisi, 1871-72 yıllarında orijinal fotoğraflarla “Türkistan Albümü” hazırladı. O yıllarda dünyada tarihi sanat eserlerine olan ilgi de artmaktaydı. Bugün Yesevî Türbesi Müzesinin arşivinde bir kaç kopyasını görebildiğimiz, bu fotoğraflarda Türbenin etrafı yıkıntılar ve süprüntülerle dolu olarak görünüyor. 1884 yılında Çar idaresi Türbenin tamiri için yüklü bir miktar tahsisat ayırır, fakat bu tamir girişimi Türbenin bozulmasıyla sonuçlanır.

      Çarlığın bu girişimi olumlu sonuç vermeyince 1907 yılında halktan yardım toplanarak tamir girişimlerine başlanır. 1910 yılında tekrarlanan bu kampanya ile bazı bölümler elden geçirilir.

      Ruslar, 1875’te yeni şehir planını uygulamaya koyarlar. Yesevî Türbesi’nin güney doğusuna askeri garnizon ve onun etrafına da gerekli yapılar inşa ederler. Yeni şehir birbirini kesen iki caddeye açılan sokaklardan oluşacaktır. Yolların kenarına kanallar açılır ve ağaçlar dikilmeye başlanır. Daha sonra Kuzeydoğu noktasında bileşecek olan yeni şehirle eski Türkistan’ın neredeyse irtibatları yoktur. Bugün dahi Türkistan’ın valilik, savcılık, vergi dairesi gibi idari birimlerinin bulunduğu bölge bu yeni şehir semtidir.

      Türkistan için önemli gelişmelerden birisi de 1901-2 yılında şehirden 4,5 km batıda Taşkent-Orenburg demiryolu üzerinde istasyonun kurulmasıdır. İstasyonun çevresinde Barisofka adıyla bir köy oluşmaya başlar. İstasyon köyü başlangıçta şehirden kopukken, 1909 yılında istasyondan şehre doğru uzanan bir cadde yapılır. Bu cadde daha sonraki yıllarda Türkistan’ın en hareketli bölgesi olacaktır. Nitekim İstasyon caddesi gelişir ve 1960’lı yıllarda İstasyon Köyü Türkistan birleşir.

      Kazak Gazetesinde 1913 yılında, Büyük Kazak Milliyetçisi Mirjakıp Devlet tarafından yayınlanan “Hazret Sultan” başlıklı yazıda ise yazar kendisinin Türkistan’a ziyarete gittiğini ve izlenimlerini yayınlar. “Hazret Sultan” bugün de Ahmet Yesevî için Kazaklar arasında sık kullanılan ifadelerden birisidir. Bakın Mirjakıp, o yıllardaki Türkistan’a olan ilgiyi ve halkın durumunu nasıl anlatıyor:

      “Hangi yörenin Kazağı olursa olsun her Kazak, Hazret Sultan adını bilir.” “Hazret Sultan’a gidiyoruz, filanca Hazret Sultan’a gitmiş” gibi sözler, Kazaklar arasında sık konuşulur. Hazret Sultan’ı ziyarete istekli takva ehli ve sofiler, Kazaklar arasında çoktur. Hazret Sultan’a varıp dönenler, hacca gidenlerden itibarca biraz az olurlar. Onlar ziyaretlerini hac kıyafetleri içinde yaparlar ve ellerinde o kıyafetlerle dönerler. Halk bunlara Mekke’den gelen hacılar gibi hürmet edip, ellerini sıkar. Kazaklar, Türkistan’a böyle saygı gösterse de, Hazret Sultan’ın orada olduğunu bilse de çoğunluk oralar hakkında çok az şey bilmekte. Bu Mayıs ayının birinde, Taşkent’e giderken ben de Türkistan’a uğrayıp Hazret Sultan’ı ziyaret ettim.

      …

      Bugün, Hazret Sultan Türbesinin her tarafı yarılmış ve yıkılacak gibi duran bir görüntüsü var. “Hoca Ahmet Yesevî’nin nesliyiz” diye yüz yıllardır, Türbeyi sahiplenerek, buraya gelen ziyaretçilerden faydalanan hocaların, Türbenin sonsuza dek yaşaması için bir şeyler yapmaya niyetleri yok gibi. 1910 yılında “Hoca Ahmet Yesevî Türbesini tamir edeceğiz” diyerek halktan hesapsız para toplandı. Toplanan paranın, 12 bin som olduğu söylendi, Kozloviski adında bir mühendis tamirata başladı. Daha işin onda biri bile bitmeden hocalar, mühendisle dalaşıp onu gönderdiler. Bunlardan hesap soran hiç kimse yok. Hocalar köy köy