Sabir Şahtahtı

Yosun Kokusu


Скачать книгу

hayalperest oluyordum. Daha doğrusu Bakü’ye geldikten sonra Afganistan’ı su içinde yüzdürebileceğime olan inancım bire beş artmıştı. Ülkemi gerçek bir cennete çevireceğimden hiç şüphem yoktu. Ne yazık ki yağmurdan sonra ortaya çıkan mantar gibi benim ülkemde çoğalan silah ve cephaneler ortalığı kan gölüne çevirmişti.

      Bazıları evini barkını korumak için silah edinmek çabasındaydı ancak kan döken bu aletin günlük yaşamda normal bir oyuncak haline gelmesi ise ayrı bir sorundu. Beni yaşatan hayaller dünyasıydı. Evimizle, nar bağımızla, Ağa’mın toprakları ile ilgili gece gündüz planlar yapıyordum. Nereden okuduğumu hatırlamadığım “Su hayatın kaynağıdır!” sözünü kendime ilke edinmiştim. Bu ülkü ile insanları etrafıma toplayıp, gece gündüz çalışacaktım. Projelerimi tüm devlet kurumlarına gönderecektim. Onları gören herkesin bana ve fikirlerime saygı göstereceğini düşünüyordum. Bu fikirlerimi arada bir Efsane ile paylaşıyordum. O ise beni dikkatle dinliyor, arada bir sorular sorsa da bazı düşüncelerini benden gizlediğini hissediyordum. Bir gün Sahil restoranda oturmuş çay içiyorduk. Onun fikrini almak için aklıma gelen şeyi sordum:

      –Benimle Afganistan’a gelir misin?

      Sanki bu soruyu bekliyormuş gibi çok net cevap verdi:

      –Hayır!

      Bu cevabı duyunca önce sinirlendim. Omuzlarımı kaldırıp, kaşlarımı çattım. Sonra ondan kurtulacağım aklıma gelince gözlerimdeki gülümsemeyi fark etti.

      Kızgın bir sesle:

      –Sevindin değil mi? Hiç sevinme, çünkü sen de Afganistan’a gitmeyeceksin.

      –Gideceğim.

      –Neden? Yoksa boğazına iki metrelik ipin geçmesini mi istiyorsun? Taliban Sovyetlerde okuyan tüm öğrencilerin listesini yapmış. Onların kim olduklarını sen daha iyi bilirsin.

      Omuzlarımı silkeleyip sussam da yüzümdeki merak çizgileri onun devam etmesini sağladı:

      –Onları yıllarca Pakistan’da beslediler. Afganistan’da Sünni bir devlet kurmak için eylem hazırlığı yapıyorlar. Bu işin finansını ise Suudi Arabistan yapıyor. Yazık ki çok kötü şeyler olacak. Senin vatanın için gerçekten üzülüyorum. Sen Sünni–Şii olaylarını biliyor musun?

      –Ben Müslüman değil miyim? Elbette biliyorum. Bize Tatar ismini Ruslar verdi. Tatar denilen insanlar öz be öz Türk ve Müslümandır. Sadece coğrafi yakınlık nedeniyle bazı Slavyan geleneklerini öğrenmişiz. Öyle de olsa Marks ve Engels’in felsefesi ile büyümedik. Bizlere kahramanlık, vatan severlik ve yenilmezlik aşılamışlar. Milli destanlar ile terbiye edilmemize rağmen bize gerçekçi olmamızı da öğrettiler.

      –Biz de kızları haremlere hizmetçi veya sakalı köpek gibi kokan erkeklere para karşılığı köle olarak satmıyorlar. Görüyorsun iki dil biliyorum, hem piyanistim hem de grafiker. Dünyanın neresine gitsem iş bulurum sadece Afganistan hariç.

      Utanmaya başlamıştım. Onun neler bildiğini öğrenmek istiyordum:

      –Taliban hakkında neler biliyorsun?

      Efsane derinden bir ah çekti:

      –Özür dilerim çok mu üzdüm seni? Taliban hakkında bildiklerimi kocası Pakistan’da diplomat olan arkadaşımdan duydum. Yanılmıyorsam iki üç yıl içinde onlar Afganistan’ı ele geçirecekler.

      Eve varır varmaz Andrey Andreyeviç’e telefon ederek ondan Afganistan’ı bekleyen tehlikeleri soracaktım. Bu hocam sanki benim ümit yerim, danışmanım olmuştu. Sadece iki gün önce hayalimde, benim hidroloji projelerim sayesinde Afganistan’ın boz Dağlarının yemyeşil olduklarını düşünmüştüm. Daha güçlü sellerin getirdiği altın karışımı balçık, dış ülkelerin atölyelerine taşınarak milli varlıklarımız çalınamayacaktı. Bir gün Sara’ya “Bak, senin aşkının gücü ile bütün ülkemizi senin gözlerinin rengine benzettim!” diyecektim. Telefonu epeyce çaldırdım ama açan olmadı. İkinci denememde birisi Rusça ne istediğimi sordu. Andreyeviç’le görüşmek istediğimi söyleyince sert bir şekilde: “O intihar etti!” diyerek telefonu kapadı. Dizlerim titredi ve telefonun ahizesini göğsüme basarak divana oturmak zorunda kaldım. Birden, Andrey Andreyeviç Afganistan’ı nelerin beklediğini bildiğini, sadece bana dememek için canına kıydığını düşündüm.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      1920 yılının başlarında Kral Emanullah Han tarafından Afganistan’ı modernleştirmek için yaptırılmıştır.

      2

      Pakol: Afganistan’da erkeklerin kullandığı milli kalpak.

      3

      Bibi: Anadolu’da ve Azerbaycan’da halaya verilen ad.

      4

      Nogay Türkleri: Şimdiki Dağıstan arazisinde yerleşen ve uzun yıllar yaşayan Türkler.

      5

      Şükürler olsun ki biz tertemiz Afgan ve Müslümanız.

      6

      1979 yılında SSCB askerleri Afganistan’a girdiler ve oradaki halkı Rus gibi görmeye başladılar.

      7

      Afganistan halkının yüzde 20’sini oluşturan Farsça konuşan, Şii, Türk-Moğol asıllı olan halk.

      8

      Peştun: Paştun, Afganistan’ın güneydoğusu ile Pakistan’ın kuzeydoğusunda yaşayan İranlı bir ulus. Konuştukları dil, Peştucadır.

      9

      Semaverin ortasında ateş yakılan yer.

      10

      Bakırdan yapılan mermi.

      11

      Burka:Sadece yüz bölgesinde küçük delikli parçası olan dini giyim. Taliban döneminde Afganistan’da mecburi giyim.

      12

      Sert toprağa çizlien bir daire içindeki ebeyi kemerle dövmek. Bu olaydan kurtulmak için ebenin kendisini döven bir kemeri yakalayıp kemerle vuran kişyi daire içine çekmesi gerekirdi.

      13

      Farsça: Sıcak su kaynağı.

      14

      Girvenke: