Osman Oktay

Modern Seyahatname


Скачать книгу

belirttikten sonra bahar aylarında tekrar müracaat etmemi tavsiye etti. Kendisine çok teşekkür ederek Sayın Büyükelçimize de teşekkür ve hürmetlerimi iletmesini söyledim. Kendimi suçlu gibi hissediyordum. Öyle ya, daha önce grup olarak yaptığımız müracaat kabul görmemiş, fert olarak da gitmem mümkün olmamıştı. Türkmenistan’ı sevdiğim, üstelik Türkmen olduğumu söylediğim için adeta suçlu ve sakıncalı biri gibiydim! Evet, Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta da Oğuzhan heykeli var, benim Türkiye’de doğup büyüdüğüm yer olan ve eski adı Oğuzhan olarak bilinirken her ne hikmetse “Bucak” olarak tescillenmiş olan ilçemde de… Buna rağmen Türkmenistan’a gitmek, gidebilmek mesele oluyorsa artık başka ne diyeyim?

      Tavsiyeye uyarak bahar aylarında yeniden müracaat etme niyetim olsa da git-geller içindeydim. Ya bir olumsuz cevap daha alırsam! Sonunda, Türkmenistan’a olan sevgi ve özlemim baki kalmak üzere o güzel ülkenin basiretsiz bürokrasisine bir tepki olarak gitmekten -daha doğrusu- gidebilmek için yeni bir müracaatta bulunmaktan vazgeçmiştim ki, daha önce İran seyahatine çıktığım şirketten aradılar ve Türkmenistan’a vize alabileceklerini, 2015 Kasım ayı başları için organizasyon yaptıklarını bildirdiler. Bu işin kolay olmadığını ve konu ile ilgili olarak başımdan geçenleri anlatmama rağmen oldukça iddialı idiler. Belirledikleri tarihler için vize alamayınca işin zorluğunu anladılar ama onlar da benim gibi “inatçı” idiler. Yaptıkları görüşmelerden sonra Kasım 2015 sonları için yeni bir tarih belirlendi ve beklemeye koyulduk. Derken, hareket tarihine 4 gün kala malum haber geldi: “Türkmenistan’da at şenlikleri olduğu için dışarıdan turist kabul etmiyorlarmış. Onun için seyahat iptal edildi!” Hayret ki ne hayret!…

      Ekim ayı sonlarında Garaşsızlık (Bağımsızlık) Bayramları olur, turist kabul etmezler, Kasım ayında At Şenlikleri olur, dışarıdan gelecek olanlara göstermezler. Yani kendileri çalıp kendileri oynamayı çok seviyorlar vesselam. Daha önce de yazdığım gibi başka ülkeler turist çekebilmek için adeta dokuz takla atarlarken Türkmenistan’ın tutumunu anlamak mümkün değil. Avrupa ülkeleri, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Moğolistan -hatta Suriye krizi çıkana kadar- Rusya bile bizi kabul ediyor, oralarda dilediğimiz gibi geziyoruz ama Türkmenistan’a gidebilmek için kırk dereden su getirmemiz isteniyor; olacak iş değil! Türkmenistan’daki kardeşlerimizin hiçbir kabahatleri yok ama yöneticilerinin tutumlarından dolayı onlardan ve o diyarda medfun bulunan Sultan Alparslan’ın, Sultan Sencer’in ruhlarından özür dileyerek bu ülkeye seyahat planlarımı gündemden çıkarıyorum demiştim ki, Şubat ayı başlarında bir seyahat firmasından telefon geldi. Türkmenistan’da irtibat halinde oldukları firma, 2017 Nevruz Şenlikleri için 16 kişilik davetiyeleri olduğunu ve organize ederlerse kesin olarak götürebileceklerini ifade etmişler. Onlar da beni aradı, çoğu yeşil pasaportlu olarak grup tamamlandı ve müracaatlar yapıldı. Ancak hareket gününden iki gün öncesine kadar bir türlü netlik kazanmadı. Dolayısıyla uçak rezervasyonları iptal edilmiş, resmi kurumlarda çalışanlar izin alamamışlardı ve günlerden Cuma, saat 17.00 idi. Yani yorgunu yokuşa sürmek diye buna denirdi işte ve biz Türkmenistan’a yine gidemedik. Bu satırları, konunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ve iki ülke arasındaki devlet ve siyaset adamlarının artık bir çözüm bulmalarının şart olduğunu dile getirmek için yazıyorum vesselam… Türk Dünyası aşkım galebe çaldığı için “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” için “Hayaller, Hatıralar ve Gerçekler”i konu alan kitabımda Türkmenistan’a yer vermeden geçmiyor; “İnadına Türkmenistan” diyorum.

      Bürokrasiye İnat Türkmenistan

      Bu güzel ve şirin ülke, Orta Asya’da Türklüğü devletin resmî adı olarak yaşatan tek devlet… Ülkenin kuzeyinde Kazakistan, doğusunda Özbekistan, güneyinde İran ve Afganistan, batısında ise Hazar Denizi bulunuyor. Dünyanın en büyük kum çöllerinden biri olan Karakum Çölü Türkmenistan’ın tam ortasında bulunuyor ve neredeyse ülke topraklarının üçte ikisini kaplıyor.

      “Türkmen” adı ilk olarak 8. yüzyılda yazıldığı anlaşılan bir mektupta geçmekle birlikte yaygın olarak 11. yüzyıldan sonra batıya göç eden Müslüman Oğuzlar için kullanıla geldi. Bu ad günümüzde Türkmenistan Cumhuriyeti’nde yaşayanlarla Irak, İran, Suriye ve Anadolu’daki Türkmen boylarına mensup soydaşlarımız için kullanılmaktadır. Bugün ülkemizde “Yörük” adıyla anılan Türkmenler Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşunda olduğu gibi Anadolu’nun Türkleşmesinde de önemli rol oynadılar. Anadolu Selçukluları döneminde göçebelikten yerleşik hayata geçen Türkmenler “tımar” ya da “ikta” sisteminin özünü oluşturuyorlardı. Ordularını Türkmen gençlerinden seçtikleri askerlerden oluşturan Anadolu Selçukluları onları ve oymaklarını toprak vererek sınır boylarına (uç) yerleştiriyorlardı. Bizanslılara ve öteki Haçlı saldırılarına karşı devleti koruyan güçler onlardı.

      Türkmenler Anadolu Beylikleri döneminde de etkin bir güç olarak varlıklarını sürdürdüler. Osmanlı Beyliği’nin nüfus temeli yine Türkmenlerden oluşuyordu.

      Türkmen Türkçesi; Azerbaycan, Türkiye ve Horasan Türkçeleriyle birlikte Türk Dili’nin Oğuz Lehçesi grubunu oluşturmaktadır.

      Bağımsız Türkmenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı), kaleme aldığı Ruhnâme adlı kitapta Türkmenlerin tarihi ve bu kelimenin anlamı hakkında şu bilgileri veriyor:

      “Ademoğlu’nun yaratıldığı günden bu yana Yüce Allah Türkmen Milleti’ni büyük ve zor imtihanlardan geçirdi. Benim halkım o sınamaların hepsinden de yüzünün akıyla çıkmasını bildi. Kökü ta beş bin yıl öncesine, milletimizin başı Oğuz Han’a dayanan Türkmen halkı doğuda Hindistan’dan, batıda Akdeniz’e kadar uzanan coğrafyada ortaya çıkan dünya değerlerinin hepsine katkıda bulundu.

      Türkmen halkının Nuh Aleyhisselam’a kadar uzanan büyük tarihî geçmişi var. Nuh Aleyhisselam, oğullarından Yafes’in soyuna yurt olarak Türkistan iklimini verdi. Yüce Tanrı Türkmen’e doğurganlık verdi; çoğaldıkça çoğaldı. Tanrı ona iki özellik verdi: Ruh yüceliği ve cesaret…. Yolunu aydınlatacak bir ışık olarak da onun gönlüne ve zihnine feraset meşalesini koydu. Bundan sonra bu kullarına genel bir isim verdi: Türk-İman. Türk, “asıl”, İman, “nur” demektir. Buna göre Türk-İman yani Türkmen şu anlama gelir: “Aslı nurdan.” Türkmen adı dünyada işte böyle türedi.”

      Kafkasya’yı Hazar üstünden Orta Asya’ya ve İran’a bağlayan stratejik ticarî yol Türkmen topraklarından geçtiği için Çarlık Rusyası; bölgeyi ele geçirmek istiyordu. Bağımsız Türkmenistan’ın Orta Asya’daki öteki Türk gruplarının bağımsızlık isteklerini kamçılaması da Rusların bir an önce hareket etmelerinde etkili oldu. Sonuç olarak, Türkmenistan’ın Ruslar tarafından başlatılan işgal harekâtı 1884’de tamamlandı.

      Başta Cüneyt Han olmak üzere Ruslara karşı başlatılan bağımsızlık hareketleri ne yazık ki başarılı olmadı ve Ruslar öteki Türk bölgelerinde olduğu gibi Türkmenistan’da da hâkimiyetlerini kurmuş oldular. 1917 yılında gerçekleşen komünist ihtilalden sonra da durum değişmedi. 14 Ekim 1924 tarihinde Türkmen Sosyalist Cumhuriyeti kurularak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne dâhil edildi.

      Türkmenleri Ruslaştırma hareketleri 1960 ve 1970’li yıllarda bütün hızıyla devam ediyordu. Bu yıllarda TKP’nin başına Muhammed Nazar Gapurov gibi Moskova’ya sadık, milliyetçi hareketlere ve aydın çevrelere baskı uygulayan yöneticiler getirildi. Türkmenistan’da 1917’de yaklaşık 500 camii bulunurken SSCB döneminde ülkedeki camiler kapatıldı, sünnet törenleri ile cenazelerin İslamî esaslara göre defnedilmesi yasaklandı.

      Türkmen aydınları çocuklarına resmi ad olarak