örfü âdeti bir kardeşlerimizle kucaklaşma imkânı bulduk. Bizi görünce Türkiye’den geldiğimizi hemen anlayıp “Gardaş” diyerek selam veren, el uzatıp kucak açan kardeşlerimizi unutmak mümkün değil. Bu madalyonun bir yüzü. Ancak ne var ki devlet bürokrasileri ve siyasilerin kaprisleri bu kardeşliği yaralıyor. Bu yüzdendir ki biz neye niyet etmiştik, -sonucu iyi de olsa- kısmetimize ne çıkmıştı?
Evet… Türkmenistan’dan başlayıp Özbekistan’da bitecek olan gezimiz Kırgızistan’da başlayıp Özbekistan’da bitti. Şimdi aslında, Türkmenistan’a olan özlemimiz, hasretimiz daha da arttı.
Türkmenistan’ın Sovyetler döneminden 1991 yılında bağımsızlığa geçişteki lideri Saparmurat Niyazoğlu hazırladığı Ruhname isimli eserde, kendi ülkesi olan Türkmenistan topraklarını şöyle anlatıyordu:
“Gerçekten de millet ile vatan, ruhla beden gibidir. Bu toprak bizim için kerametlidir. Bağımsızlık uğrunda, vatan uğrunda canını feda eden erler, aslanlar bu toprağın bağrında yatar. Bu topraklarda bütün İslâm dünyasını kerametiyle bağlayan, geze geze dua okuyup zikreden Mane Baba (Ebû Said Ebu’l-Hayr)’nın katre katre gözyaşı vardır. Seher vakti, gece vakti dağlar taşlar içinde gezen Mahtumkulu’nun ahı vardır. Kıratıyla dörtnala dolaşan Köroğlu’nun ruhu vardır. Dede Korkut, Hoca Ahmet Yesevî, Bahaeddin Nakşibendî, Necmeddin Kübra, Sular Baba gibi pirlerin nefesi gibi kerametli, kudretli bu toprak bin derdin dermanıdır. Yavşan kokulu sahrasından ayrı düşüp ağlaya ağlaya kör olanın gözlerine sürsen, bu toprak onun gözlerini açar…
Beşbin yıl mesafeden nesil başı Oğuz Han selâmlar milletimizi. Mert halkımızın devlete susayışı gibi bu toprak da şahlanışa susamıştır. Böyle güzel bir vatanda yaşayan milletimizin başı Köpetdağ gibi yüce, ruhu Ceyhun gibi coşkun, kalbi Sumbar vadisi gibi güzel olmaz mı?”
Biz, akıl almaz bir devlet bürokrasisi sebebiyle bu güzel hatıraları barındıran Türkmenistan’ımızı -şimdilik- göremedik. İnşaallah en kısa zamanda bu dileğimiz gerçekleşir ve oradaki kardeşlerimizle de kucaklaşırız.
Aytmatov’un mezarı başında
Bağımsızlık Meydanı ve Manas
Balasagun Müze’sinde Yusuf Has Hacib heykeli
Balasagun Burana’da ezan
Bişkek-Isıggöl arasında bir cami
Bişkek’te Atabeyt
Isıggöl ve çevresi
Kırgız teyze
Kırgızistan’da bir mezarlık
Kırgızistan’da Manas Üniversitesi kampüsünün hemen yanında yapılan cami
Buhara Leb-i Havuz’dan
Buhara’da dört minareli cami (Çehar Minor)
Buhara’da İsmail Samani Türbesi
Buhara’dan ayrılırken tütsülendim
Buhari Türbesi
Çerağcı Kasabası – Özbekistan
Çeşme-i Eyyup Türbesi – Buhara
Hive hatırası
Hive’de 213 sütunlu Cuma Mescidi
Hive’de İpek Yolu Haritası önünde turistler
Hive’de Muhammed Rahimhan Medresesi
Semerkand Recistan (Kumluk Alan) Meydanı
Semerkand Şehr-i Sebz yolu üzerindeki Çerağcı Kabası’ndan
Semerkand’da Bibi Hatun Camii avlusunda rahle
Semerkand’da Buhari Hz. kabri
Semerkand’da Emir Timur Türbesi
Semerkand’da İmam Maturidi Türbesi
Şah-ı Zinde Türbesi
Taşkent’te Hz. Osman dönemi Kur’an
Taşkent’te İmam Külliyesi
AH BÜROKRASİ VAH BÜROKRASİ
Türkmenistan Bağımsızlık Anıtı
TÜRKMENİSTAN
Kırgızistan ve Özbekistan gezilerimizi anlattığım yazılarımı şu ifadelerle bitirmiştim: “Biz, akıl almaz bir devlet bürokrasisi sebebiyle bu güzel hatıraları barındıran Türkmenistan’ımızı -şimdilik- göremedik. İnşaallah en kısa zamanda bu dileğimiz gerçekleşir ve oradaki kardeşlerimizle de kucaklaşırız.”
Evet, akıl almaz bir devlet bürokrasisi ile karşılaştığımız için Türkmenistan’ı gezmemiz ve güzelliklerini yaşayıp atalarımızın oralardaki hatıralarını yerinde görmemiz mümkün olmamıştı. Yılmadım ve girişimlerimi sürdürdüm. Buna rağmen gezip görmek, ata yurdumuzun bir parçası olmaktan öte -büyük bir ihtimalle- bilmem kaç göbek ötedeki dedelerimin geldiği yer olan Türkmenistan’ı tanıtmaktan başka amaç taşımadığım halde yine de gidemedim. Şöyle ki: Konuyu daha önce Türkmenistan Büyük Elçiliğimizi yapan bir diplomatımıza anlatmış ve isteği üzerine yetkililere ulaştırması için şöyle bir yazı yazmıştım:
“Sayın Büyükelçim;
Türkmen olmamız ve atalar yurduna olan hasret duygularımız sebebiyle Bağımsız Türk Cumhuriyetleri’nden özellikle Türkmenistan’a karşı özel bir sempatim var. Ne yazık ki bugüne kadar bu güzel ve şirin ülkeyi ziyaret etmem mümkün olmadı. En kısa zamanda ziyaretimi gerçekleştirip hazırlamakta olduğum Seyahat Kitabı’nda Türkmenistan’ı en güzel yanlarıyla tanıtmak arzusundayım.
Eğer mümkünse 26 Ekim 2014 günü Türkmenistan’da olup 27 Ekim’de kutlanacak olan Garaşsızlık (Bağımsızlık) Günü’ne katılmak ve 5 gün ya da bir hafta süreyle Türkmenistan’ı doya doya gezmek istiyorum.
Gereğini