Muhterem Ateş

Kutlu Ant


Скачать книгу

konuştular. Talayhan, Debetcurt’u merak ediyordu. Teyrikul’a, “Sabah erkenden yola çıkacağız, bu şehri gündüz gözüyle görmeyeceğiz.” diyerek arkadaşından Debetcurt şehrinin durumunu anlatmasını istedi. Teyrikul Komutan anlatmaya başladı:

      –Debetcurt, ülkemizin demircilikte en ileri olan kentidir. Kentin ismi, bu dünyaya insanüstü yeteneklerle gelmiş olan Debet’ten geliyor. O, istediği zaman insan kılığına girip Hunnuçaylı’lara yeryüzündeki madenleri işlemeyi öğretiyormuş. Çok çok eski zamanlarda Göktanrı yalnızlıktan sıkılmış ve Yer Tanrısı’ndan bir çocuk istemiş. Bir gün yeryüzü büyük bir gök gürültüsüyle sarsılmış, dağlar taşlar yerinden oynamış, mağaralar parçalanmış. Bu büyük gök gürlemesi sonunda Yer Tanrısı hamile olmuş. Dokuz yıl dokuz ay dokuz gün öylece beklemiş. Bu hamileliğin sonunda Yer Tanrısı Debet’i doğurmuş. Göktanrı’nın yardımcılarından olan Su Anası, Yer Tanrısı’nın yardımına koşup gelmiş ve Debet’i yıkamak için; Celburuş Dağları’nın karlı zirvelerinden inip gelen afsunlu suların birleştiği Karakoban Nehri’ni kendine doğru çevirerek Debeti yıkamış ve onu emzirmiş. Debet’in yüreğinin ateşten olduğunu gören Su Anası, irkilerek; “Debetin bedeni demirden, yüreği de ateşten yapılmış!” demiş. Yer Tanrısı da “Debet’in bilgiç, kudretli ve insanüstü bir varlık olduğunu, yardımcıları Sur Usta ile Hut Usta’yı Hunnuçaylı’lara göndererek demiri işlemeyi öğreteceğini” söylemiş. Debet, Sur ve Hut ustaya demirciliği öyle öğretmiş ki; onlar kızgın demiri bile ellerinde işler hale gelmişler. Çekiç ve örs kullanmadan kızgın demire elleriyle şekil verebilen ustalar yetiştiren Debet, aynı zamanda toprağın altındaki madenlerin, dağlardaki kuşların dilinden de anlıyormuş. Uzun yıllar halkına büyük hizmetlerde bulunduktan sonra, kendi yaptığı demirden kanatlı bir araba ile yıldızlara doğru uçup gitmiş. Bir daha da göklerden geri dönmemiş!

      Teyrikul, “İşte şehrimizin isim hikâyesi böyledir,” dedi ve biraz soluklandıktan sonra anlatmaya devam etti.

      –Şehrimizde büyük demir işleme atölyeleri vardır. Aynı zamanda bu kentte bakır, gümüş ve bronz işlenmektedir. Çok eski zamalarda da bu böyle imiş. Yani şehrimiz henüz köy veya kasaba kadar iken dahi kılıç, kalkan, ok, yay, miğfer gibi savaş aletleri ile saban, orak, tırmık gibi pek çok tarım aleti burada yapılıyormuş. Nartlana’dan sonra, savaş arabalarının en çok üretildiği kent yine burasıdır. Hunnuçay’ın en ünlü demirci ustaları buradan çıkar.

      Talayhan gülümseyerek, -Teyrikul! dedi. Sen eskiden de güzel hikâyeler anlatırdın, hiç değişmemişsin! Senin doğduğun köyde Bir Koca İlbaşı vardı, yıllar önce o kişiyle ilgili bir hikâye anlatmıştın. Onu Baybatır’ın da dinlemesini isterim, dedi.

      Teyrikul sohbeti severdi, anlattı.

      –Doğup büyüdüğüm yeri biliyorsunuz, Orunordu’nun dağlık bir bölgesindedir. Atalarımız yüz yıl kadar önce Celburuş Dağları’nın eteklerinden kopup buraya yerleşmiş. Orunordu’ya gelmeden önce de mutlu bir hayatları varmış. Yaşadıkları bölgelerde verimli ovalar, geniş yataklı akarsular bol imiş. Zirveleri göklere değen karlı, buzullu dağlardan inen akarsular, derin vadileri aşındıra aşındıra El’imizin ortasından geçip gidermiş. Halkımız çok eski zamanlardan beri bu dağ silsileleri arasında huzurlu ve rahat bir hayat sürüyormuş. Nasıl olmuşsa, bir Yılan Yılı’nda,45 kış ayları, o zamana kadar hiç görülmemiş şekilde çok soğuk geçmiş ve uzun sürmüş. Yazın da kuraklık baş göstermiş. Bu Yılan Yılı’nda o bölgede yaşayan halklar arasında çok değişik hastalıklar görülmüş. En çok da veba hastalığı yayılmış. Yılan Yılı bitip de At Yılı girdiğinde, bu defa pek çok hayvan çeşitli hastalıklarla telef olmuş. At Yılı’nda kış yumuşak geçtiyse de insan ve hayvanların hastalıklardan ölümü artarak devam etmiş. Bunun üzerine, halkın ileri gelenleri toplanarak göç etme kararı almışlar. Bu güzel yurttan göç etmeye başladıkları gün, çok acı bir gün olmuş; yer gök feryatlarla inlemiş. Göç edenlerle kalanların vedalaşmak için birbirlerine sarılarak saatlerce ağlamaları yürekleri dağlamış. Hatta bu ayrılığa dayanamayan bazı kardeşler ve sevgililer, bedenlerini köyün ortasından geçen Ural-terek Nehri’nin azgın sularına bırakarak can vermişler. Gökteki Ay’ın ve yıldızların parlak olduğu gecelerde, o insanların nehir kenarında ağlaşarak dolaştıklarını bugün bu gece bile görenler olurmuş. Onların bu ağlamalarına dayanamayan dağlar, taşlar, ağaçlar ve Uralterek Nehri onları oradan alıp götürmesi için Yer Tanrısı’na yalvarırlarmış. Yer Tanrısı da onları Su Anası’nın Korlagan Göl’ün derinliklerindeki köşküne alıp götürürmüş…

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Kurultay: Eski Türk devletlerinde temel sorunların görüşüldüğü meclis. Kurultay, “kurul” ve “toy” sözlerinin birleşmesinden oluşmuştur. Toy sözcüğü; toplantı, devlet meclisi, bayram anlamlarına gelmektedir.

      2

      Kürek kemiği: Hayvanların ön bacaklarının gövdeye birleştiği kısım.

      3

      Kemik Falı: Gelecekten ve bilinmeyenden haber verme yöntemi. kürek kemiği falı da olarak adlandırılır. Kemik falının Karaçay-Malkar kültüründe önemli yeri bulunmaktadır. Bu fal için genellikle koyun ve keçiye ait kürek kemiği kullanılır. Falcı kemik yüzeyinde oluşan çizgi ve çatlaklara bakarak değişik kehanetlerde bulunur.

      4

      Amanlıkçı: Karaçay-Malkar Türkçesinde kötülükçü, haydut.

      5

      Kam: Hekim, düşünür, ozan, bilgiç, din adamı.

      6

      Başlık: Karaçay-Malkar Türklerinin “çepken bashan” da dedikleri, beyaz kuzu yününün sıcak su ile ıslatılıp ayakla çiğnenerek yapıldığı keçeleşmiş kumaştan dikilen ve iki yanında uzun kanatları bulunan kapüşon şeklinde baş ve boyuna sarılan giysi.

      7

      Yamçı: İç kısmı yumuşak keçeden dışı da sert keçeden yapılan soğuk geçirmeyen bir çeşit pelerin. Dışı tüylü olduğu için yağmur tutmaz.

      8

      Acun: Dünya

      9

      Uçmağa