açılarak. – Bunun nedenini şöyle düşündüm, böyle düşündüm ve sonunda kendimi ve Cugaşvili’yi sorumlu buldum. Savaşta başından sonuna kadar içki ve ispirtoda yüzdük resmen. Koy ve iç, koy ve iç. Öyle olmuştu. Oradan gelip şu Şarkakpa’nın ağzına kadar içki dolu fıçısına daldık. Öyle birinden adam gibi bir çocuk doğar mı ki? İçkiyi döke saça veren Cugaşvili mi suçlu, yoksa düşünmeden kafasına diken hayvan Ürpekbay mı suçlu? Onu Allah’tan başka kimse bilemez…
Oturma uzun sürmedi. Yemek yendikten sonra Yensebek direkt arzusunu dile getirdi:
– Ürpeke, yalakalık edecek değilim, mesele sizin de tahmin ettiğiniz gibi araba meselesidir. Sizinle fazla alışverişimiz yoktu. Nedense hiç boş vakit bulunmaz, düşündüğümüz genç nesil olunca. Ür ağabey araba alacak durumunuzun olmadığını çok iyi biliyoruz. Elinizdeyken bize bir iyilik yapıp hakkınızı bize doğru atıverin. Parasını biz öderiz, arabayı siz almış olursunuz. Vekâletname düzenleriz, geri kalanını ben ayarlarım. Bizde kötü niyet yoktur bilirsiniz, ağabey kardeş olalım sizinle. İsteğimiz budur Ür ağabey!
– İyi, iyi kardeşim, dedi Ürpeken sarhoşluğundan hemen ayılarak. – Senin gibi kardeş bulursam daha ne isterim? Araba dediğin nedir… Al, tabii al. Dediğin gibi olsun kardeşim…
Yensebek bir daha doldurdu. Ürpeken kaldırmadı. Kibarca gülümsedi sadece.
Bir tek Arzımbet aksakalı kimse rahatsız etmedi. Daha önce başkanlık yapmış olduğundan millete pek belli etmese de yorganının altında bolca para sakladığı, üstelik başkentte bilim adamları olan çocuklarının bulunduğunu düşünerek zahmet etmeye gerek kalmadığını düşünmüş olmalıydılar.
Böylece Şarkakpa Köyü’nün Arzımbet ve Ojan dışındaki gazilerinin tamamının değeri artarak baş üstünde tutulmaya başlamış, yaşam koşulları beklenmedik bir anda değişivermişti. Kendilerinin o kadar değerli bulunup başlar üstünde tutulacakları rüyalarına bile girmemişti.
Aradan bir ay kadar zaman geçti.
Sıpatay bahadır ılık su ve çamurla tedavi eden tatil evinde yirmi üç gün dinlenerek değneksiz döndü. Rüzgârdan koruyup binek arabayla getiren de aynı delikanlı oldu. Köye yaklaştıklarında Konırdağ’ın alt tarafındaki yassı taşın yanında durup “Araba benim değil, senin olacak” cümlesini içeren yazı yazdırıp imzasını attırmış. İhtiyar kocasının değneksiz yalpaladığına sevinen Kanımkül Hanım dört toklunun birini kestiriverdi.
Köyün kenarındaki tepede sahil ayrığı yeşermeye başladı. İnsan oturmayınca öyle olurmuş. Yine de sonbaharda yeşermesinin hiçbir anlamı yoktu, toz ve topraktan biraz uzakta bulunan tepenin durumunda bir iyileşme olmadı. Arada bir Ojan, bazen de Arzeken o tarafa doğru yönelir, ancak yarı yoldan geri dönerler. Yeleken apandisit olmaya da zaman buldu, az kalsın ölüyormuş. Ürpeken’i Yensebek öğretmen, ağabeyi tayin edip bazı akrabalarını gezdirmiş.
Aradan birkaç gün daha geçip Konırdağ’dan hızla aşağı dökülen doğal kaynak suyun büyük bir kısmı göle aktığı anlarda Şarkakpa’ya kötü bir haber ulaştı. Yaşlı adamların hepsi endişeye kapılıp onların etrafında dolaşanların elleri ayaklarına dolaştı. Ne diyelim, gazilere, daha net söylersek İkinci Dünya Savaşı’na katılanların tamamına araba tahsis edileceği meselesine değişiklik getirilmiş. Ülkemizin içinde bulunduğu çok zor ekonomik ve diğer durumlar nedeniyle bu mesele askıya alınmış, belirsiz bir süreye, belki beş yıla, Büyük Zafer’in ellinci yılına kadar ertelenmiş.
Arzeken kıs kıs güldü.
Ojan ihtiyar derin ah çekip bulunduğu muhteşem duruma şükretti.
Sıpeken’in tekrar değnek edindiğine dair söylenti çıktı.
Yeleken iki bin somun faizini almak için bankaya acele etti.
Ürpeken eski hamam, eski tas, sadece içine Stalin’i değil, şimdiki yöneticileri de acımadan katıp çeşit çeşit hikâyelerini döktürdü.
En büyük gelişme ise Şarkakpa’nın kenar kısmındaki toz topraktan biraz da olsa uzaktaki tepede beş yaşlı adamın tamamının her zamanki gibi akşamüstü bir araya gelmeye başlaması idi. Elbette her ne kadar döktürürlerse döktürsünler konuşmalar eskisi gibi olmuyordu. Köpeğin de yemeyeceği demir aracın zararı olmalı. Bu sene kışın sert ve uzun olacağını söylüyor millet. Bir sonraki baharı hepsi birden sağ salim görebilir mi, yoksa şu tepeye mayın atılmış gibi bir ikisini götürür mü, orası bir Allah’a malum.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.