Kamer Alhanova

Çağdaş Azerbaycan Hikâye Antolojisi


Скачать книгу

olacağını bilmiyordu. Fiyat söylemekten korkuyordu. Ya dediği ücret yetmezse?” Yine de bir fiyat verdi:

      “Bin manat!” Ağarahim, Binnet’in yüzüne bakmadı. Şeklinin şemalinin ne hâle geldiğini bilemedi.

      Ejder levyeyi, çekici yere attı.

      “İnsaf yahu, bin manat da ne?”

      “Ya ne sandın? Yepyeni araba, alalı daha dört ay bile olmadı.”

      Ejder kafasını salladı.

      “Oğlum, Allah korkun yok mu senin? O kadar parayı sokaktan mı buluyoruz?”

      Söz Ağarahim’in ağzından çıkmıştı bir kere. Pazarlık yapacak hâli yoktu. Sert bir şekilde tekrar:

      “Bin manat!”

      Ejder balkona çıktı. Şişman kadının yanına oturarak kollarını sallaya sallaya konuşmaya başladı.

      Binnet, Ağarahim’in önünde başını eğmiş sigara içiyordu.

      Bir süre sonra kafasını kaldırarak korka korka sordu:

      “Amca, anlaşalım mı?”

      Ağarahim pazarlığa son vermek için sesini yükseltti:

      “Son kez!”

      Avluya kısa boylu, kilolu, al yanaklı bir adam girdi. Saçı sıfır tıraştı. Binnet’e zerre kadar benzemese bile Ağarahim’in içine Binnet’in Efendi dedikleri kardeşi bu olduğu hissi doğdu.

      “Hoş geldin, yavrum” diyerek adam Ağarahim’in yumuşak elini taş gibi katı, sert elinin içinde sıktı. “Niye burda ayakta duruyorsun?” Balkona dönerek: “Anne, misafire böyle mi hizmet ediyorlar?! Sofranız, yiyecek, içecek nerde?!” Adam Ağarahim’in elini bırakarak balkona doğru gitti. Ejder kafasını sallayarak Efendi’ye bir şeyler söyledi. Kadın elini dizine vurarak üzüldüğünde Efendi sinirlendi.

      “Allahınızı severseniz açgözlülük yapmayın, birileri ölmedi ya!”dedi.

      “Balkondaki masayı tek başına kucağına alarak avluya indirdi.

      “Çabuk olun, açlıktan geberdik vallahi. Lan, bu gelin nerede?”

      Gelin içeriden koşarak çıktı. Efendi onu görünce yumruğunu masanın kenarına vurdu. Gelin tekrar geri döndü. O an Ağarahim, bu evde Efendi’ye saygının olduğunu, onun bir dediğini iki etmediklerini, sözünü dinlediklerini anladı. Gelin bembeyaz örtü getirip masanın üzerine serdi.

      Efendi Ağarahim’i çağırdı:

      “Yavrum, gel buraya. Bakıyorum da bunlar bugün sana bayağı bir çektirmişler. Deminden beri sessizce duran Binnet’e dönerek: “Git Ejder’in sazını getir de birazcık çalsın, dinleyelim.” dedi.

      Güneş batmaya başlamıştı.

      Ağarahim, çay içerek düşündü ki iyi ki Efendi geldi. Efendi’nin gelişiyle Ağarahimin’in tedirginliği geçmişti. İçinde nedenini kendisinin de anlamadığı bir güven, umut oluşmuştu. Arada Efendi’nin kan damlayan yanaklarına, kalın kaşlarına, çatlamış kalın parmaklarına dikkat ediyordu ve böyle insanın dağı bile dağ üzerine koyabileceğine, vicdanına, adil davranacağına, dar gün dostu olacağına inanıyordu. Efendi’nin gözleri parlıyordu ve Ağarahim’in kalbini ışıkla, umutla dolduran da galiba bu nurdu. “Kaç yıldır çiftlikte traktörcülük yapıyor yani bunun evinde bin manatı da mı yok?”

      Binnet sazı masanın kenarına dayamıştı. Deminden beri ağzından bir tek kelime bile çıkmamıştı. Konuşan Ejder’le Efendi idi. Birçok konudan bahsettiler;ölenden, kalandan, sadece Ciguli kazası dışında her şeyden konuştular. Bin lira konusundan hiç bahsetmiyorlardı.

      Gelin, masaya derin tepside piliç kavurması, bir dolu sürahi de kırmızı şarap, bir şişe de votka getirip koydu. Sofrayı düzene soktuktan sonra hayalet gibi kayboldu.

      Efendi, bardaklara şarap koymaya başladı.

      “Kardeş, sen bir şey yedin mi bugün?” dedi. “Geber e mi, içmekten bir hâl oldun, muradına bile ermeden geberip gideceksin. Yükün de bize kalacak. Cesedini Göyezen’e kaldırmak var. “Mezarına da bir bir kova şarap dökeriz artık.” Ejder ellerini birbirine çarptı.

      “Hey, kurban olduğum, şayet senden önce ölürsem dediğin gibi yap.”

      Efendi bardağını kaldırdı.

      “Şunu da içelim, misafir kardeşin şerefine! Hep var olsun!” Bardaktaki şarabı üç dört yudumda içip bitirdi.

      Efendi kafa işareti yaparak izin verdikten sonra Binnet bardağı aldı. İçti ama sonrasında ağzına bir şey koymadı.

      Ağarahim açtı fakat sanki boğazı kapanmıştı. Lokmasını bile güçlükle yutuyordu. Efendi’nin ne zaman konuyu açarak, “Rahat ol, yemeğini ye, parayı düşünme, bin manat ne ki bak cebimde.” demesini bekliyordu ama Efendi bir türlü bu konuyu açmıyor, misafirin kim olduğunu nerden gelip nereye gittiğini sormuyordu.

      Ay doğmuştu.

      Binnet sık sık kalkarak evin arka tarafına geçiyordu. Ağarahim ilk önce Binnet’in lavaboya gittiğini düşündü. Fakat sonra, evin diğer tarafından yükselen dumandan Binnet’in kardeşinin yanında sigara içmekten çekindiğini fark etti.

      Ejder sazı kalıbından çıkararak göğsüne bastırdı. Başını sazın tahtasına koyarak gözlerini kapattı.

      Ağarahim, saz müziklerini pek sevmezdi. Yıllarca duymasa bile aklına gelmezdi ama şimdi Ejder’in şevkle çalışı onu hayrete düşürmüştü. Sazın bu kadar içten, sızlayarak bir şeyler anlatabileceğine inanmıyordu. İçmekten avurtları çökmüş, bir deri bir kemik kalan bu adamın tellerden bu kadar muhteşem ses üretebileceğine inanmıyordu. Ağarahim’in aklına eşi Pervane geldi. İçini kapladı.

      Ağarahim’in gözleri, Ejder’in parmaklarında, Binnet’in de gözleri Ağarahim’in yüzündeydi. Şimdiye kadar Ağarahim’e iyi bakmamıştı. Bakınca gördü ki Ağarahim’in tertemiz tıraş edilmiş yüzü bembeyazdı. O kadar beyazdı ki sanki yıllar yılı güneşe çıkmamıştı. Ağarahim’in simsiyah, gür, dalga dalga saçları vardı. Gözleri elaydı. Kadın gözleri kadar güzeldi. Omuzları genişti, uzun boyluydu; parçalasalar ondan üç tane Binnet çıkardı. Üzerindeki gömleğin kolalı boynuna bakınca, hayatında bu kadar güzel ütülü, kolalı gömlek giymediğini düşündü. Ağarahim yakışıklıydı. Binnet içinden Allah’a bu kadar yakışıklı adamın içinin de yüzü kadar güzel olup olmadığını sordu. Acaba, bu yakışıklı adam onun parasına muhtaç mıydı? Yani, bu adam onun yüzünden mi yolundan kalmıştı? Kendi kendine: “Yarab, bundaki yakışıklılık bende olsaydı, yüz tane arabam olsa, yüzünü de çarparak parça parça etseydim, gıkım bile çıkmazdı. Bu şehirli kuzusunun içinde insaf denen şey yok muydu? Ben ona bin manat zarar vermedim ki neden bin manat diye tutturdu?” dedi. Ejder başını kaldırdı ama gözlerini açmadı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного