Gabbas Kabışulı

Gönlün Göklerinde


Скачать книгу

belirttikleri gibi Muhammed El-Farabi “Doğu Rönensans”ı döneminde yaşamıştır. Onun eserleri Antik Doğu’nun İbn-i Sina, Abdullah el-Bağdadi, Biruni, Ömer Hayyam gibi muazzam bilgelerini olumlu etkilemekle kalmamış, Avrupai yeniden doğuş sürecinin gelişmesinde de büyük etkisi olmuştur. Zira onun eserlerinden Leonardo da Vinci ile Copernicus, Bacon ile Leibniz de istifa etmişlerdir…

      İbn-i Sina başta olmak üzere Doğulu bilim adamları onu üstat kabul etmiştir…

      “Farabi o zaman bölgelerin tümü için yetkin Aristo uzmanı olmakla kalmamış, Orta Çağ düşünce tarzı için çok yakın ve elzem olan Aristoculuk ile Eflatunculuğu birleştirmiştir” der Akademi üyesi N. İ. Konrad”.

      Yukarıda kaydedilen satırlar Aneken’in “Velikiy Muhammed iz Otrara (Otrarlı Yüce Muhammed)” adlı makalesinden alındı. Romanları Kazakçaya çevrilmiş yazarın hikâyeleri, gazete ve dergilerde yayımlanan çeşitli makaleleri, ne yazık ki Kazakçaya tercüme edilmeyip Rusça kalmıştır. Onun makaleleri hakkında ülkemizin, toplumumuzun önde gelen örnek adamı, kültürümüzün gerçek koruyucusu İlyas Omarov ağabeyimiz şunları söylemiştir:

      “…Her yeteneği kendi zamanında tanımak gerekir. Bu, her şeyden önce o yeteneğe büyük sorumluluk yüklemek demektir. Bu, o şahsın sadece kendisine değil, onun üzerinde çalıştığı edebiyat türüne de yüklenen bir iştir. Alimjanov’un yayıncılık yeteneğinin gücü ne dir? Bize göre, kendi işinin yapısını çok iyi bilmenin yanı sıra aldığı konunun tarihini dikkatlice araştırmasındadır. Hâli hazırdaki durumu öğrenmekle birlikte onun geleceğini değişik bakımlardan sıkı gözlemlemek, hangi şeye neyin özgü olduğunu anlamak, sonuç olarak kendi düşüncesini gerçekçi, sade ve dikkatli bir biçimde sindirmesindedir. Onun çalışmaları okuyan insanı düşünmeye zorlamaz, ancak okuyan herkes ister istemez düşünür.

      Bu kaydedilenlere gerçek hümanistin üstün aklı ile sıcak duygularını katarsak Anvar Alimjanov’un benzeri olmayan imzasını tanımak mümkün olacaktır.

      Gazeteci ve yazarın “Kögildir Tavlar (Mavi Dağlar)” adlı kitabı, edebî eser olmanın yanında genel olarak dünyayı kavramaya sağladığı katkılardan dolayı çok değerlidir. Aklımızdan kitabın her sayfasını çevirmeye başlarsak orada sahnedeki gibi çok çeşitli mekân güzelliklerini, farklı insanlarla doğa olaylarını, bölge gelişmelerini olduğu gibi gözlerimizin önüne getirmemiz mümkündür. Tabii bunların hepsi çok ter döktüren emek ister…” (“Azamat”. 1966 yılı)

      Ülkendeki gelişmeleri, yaşam hakkında nerede ne yazıldığını daima takip etmeye ve yazılanların doğru veya yanlış olduğu hakkında derhâl görüş belirtmek için kim olman gerekir? Tabii ki, her şeyinle Vatansever olman gerekir. Şu örnekler de Aneken’in yapısında bu değerli duyguların bol ve sıcak olduğunu şüphesiz kanıtlayacak niteliktedir. Yugoslavyalı muharrir, yazar Mairana Sedmak 1968 yılında ülkemizi ziyaret etmiş. “Onun ne yazacağını takip ettim” dedi bir keresinde Aneken. “1969 yılında Yugoslavya’nın gençler gazetesinde konuğumuzun yedi yazısı çıktı. Okuduğumda Kazakistan’ın geri kalmış ülke olduğunu; yönetimdekilerin yüksek öğretim kurumlarına bilgi düzeyi düşük Kazak çocuklarını zorla kaydettirdiklerini kitap mağazalarında Rusça kitapların olmadığını, olanlarını da Kazakların almadıklarını, Dostoyevksi’nin ismini bile duymadıklarını yazdığını öğrendim. Hoş olmayan başka da çok şeyler yazmış. Kanımın beynime sıçradığı günlerden birinde Sedmak’ın Moskova’da olduğunu duyunca özellikle gittim ve görüştüm. Kendisine: “Yemeğini yediğiniz sofrayı kötülemenizin nedeni nedir? O kadar yalan ve dedikoduyu neden yazdınız?” diye sorduğumda şaşırarak: “Ben kendimden uydurarak bir şey yazmadım. O ziyaret sırasında bana eşlik eden komünist gazeteci Gennadi Tolmaçev’in anlattıklarına göre yazdım” cevabını verdi. Tolmaçev, Komsomolskaya Pravda (Komsomol Hakikati) Gazetesi’nin Kazakistan’daki temsilcisi idi. Onu yakalayıp: “Gena, Mairana Sedmak’a bizi o kadar kötülemenin nedeni nedir? Kazaklardan bir kötülük mü gördün? Utanmıyor musun?” dediğimde alçak: “Bilmiyorum… Ben pek de bir şey söylememiştim sanki…” diye kurnazlık etti. “Hey utanmaz seni…”diye yanından ayrıldım. O, şimdi “Pros-tor (Genişlik; Özgürlük)” dergisini sahiplenmiş durumda” diyerek başını salladı.

      Moskova’da yayımlanan “Molodaya Gvardiya (Genç Seçkin Ordu)” dergisinde N. Kuzmin isimli birinin Sabit Mukanov ile Gabit Müsirepov başta olmak üzere birkaç Kazak şair ve yazarına leke sürülen “Savaştan Savaşa Kadar Gece Sohbeti” yazısı yayımlandığında onurunu kırbaçlayıp ona ilk olarak karşılık veren de Aneken olmuştu ya.

      Arşivindeki makalelerini, yazılarını, çeviri ve mektuplarını incelediğim sırada çok mütevazı olan kalemdaş ağabeyimin insanlık değerini, özelliklerini, yazma gücü ile kuvvetini daha iyi tanıma fırsatı buldum. Edindiğim izlenimleri kısaca özetlersem:

      Öncelikle, Aneken’in uluslararası düzeyde tanınmış olduğunu çok samimi ve sıcak mektuplardan anladım. (Ancak olumsuz olaylar olmadan yaşam olur mu hiç? Bizden birileri Aneken’e: “Sen milliyetçisin. 1986 yılında yaşanan Aralık olaylarından dolayı yöneticileri suçladın. Yaşamak istiyorsan burayı terk et.” şeklinde düşmanca, tehdit edici bir mektup göndermiş)

      İkinci olarak, Korkut Ata ve El-Farabi, Abay, Şakarim, Kurmangazı, Mahambet, Jambıl, Çokan, Mustafa Çokay, Ahmet Baytursınov, Jüsip Aymavıtov, Mirjakıp Dulatov, Magjan Jumabayev ve sonraki dönemlerde yaşamış şair ve yazar ağabey ve kardeşleri, Rus okuyuculara tanıtmış bilgilendirici nitelikte makaleler yazmıştır.

      Üçüncü olarak, Aneken 1989 yılının Temmuz ayında Se-mey Şehri’nde düzenlenen uluslar arası konferansta ve 1990 yılında İngiltere Avamlar Kamarası’nda her zamanki gibi etkili bir konuşma yaparak Semey Poligonu’nu kapatmayı, dünyada nükleer silah üretmini durdurmayı talep etmiştir.

      Dördüncü olarak, Saken Seyfullin’in iki öyküsünü, bir uzun hikâyesini ve Beyimbet Maylin’in “Şuganın Belgisi (Şuga’nın İşareti)” uzun hikâyesinden bir parçayı Rusçaya çevirmiştir.

      Beşinci olarak, ülkesini, kâğıdını lekeleyenlere hemen karşı çıkıp onlara “Literaturnaya Gazeta (Edebî Gazete)” ve “Komsomolskaya Pravda (Komsomol Hakikati)” gazeteleri sayfalarından cevap vermiştir.

      Altıncı olarak, Kazak edebiyatının genç yeteneklerini, usta şairlerini SSCB’deki ve yurt dışındaki kalemdaşlarına tanıtmak için çaba sarf etmiştir (örneğin Mukagali Makatayev’in 55 şiirile 3 uzun şiirini Rusçaya çevirtip kendisi ön söz yazarak “Zov Duşi (Can Seslenişi)” adıyla yayımlatmıştır);

      Yedinci olarak, bizim adlarını söylemeye cesaret edemediğimiz yıllarda, “zor dönem” ozanlarının ve daha sonraki dönemlerde “milliyetçi, gerici” olarak kabul edilen şairlerimizin birtakım şiirlerini Rusçaya çevirtip (derleme işini Muhtar Magavin’e vermiştir), Leningrad Yayınevi’nden “Poetıy Kazahstana (Kazakistan Şairleri)” adıyla kitap olarak çıkarmanın yollarını bulmuştur;

      Sekizinci olarak, tabiatındaki mütevazılığını koruyabilmiştir. Ancak burada benim anlamak ve tasvip etmek istemediğim bir konuya rastladığımı belirtmek isterim. İngiltere’nin Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi büyük şahsiyet Aneken’den, Kazakistan Komsomol ve Devlet ödülleri, Cevahirlal Neru, Agostinho Neto ödülleri ve Lotos Dergisi ödülü sahibi Anvar Alimjanov’dan “Dünyada Kim Kimdir?” yayını için ilgili anketi doldurup geri gönderilmesini rica ettiği mektup ve formların doldurulmadığı gibi arşivindeki belgeler arasında kaldığını öğrendim. “Aslan Anekeciğim, mütevazılığın da bir adabı yok mu ki? Adı geçen uluslar arası listeye sizin dâhil olmanızın öncelikle ülkeniz Kazakistan için, milletiniz Kazaklar için