Gabbas Kabışulı

Gönlün Göklerinde


Скачать книгу

ben şu anda gördüğün gibi Moskova’nın baş köşesinde değil, Almatı hapishanelerinden birinde oturuyor olabilirdim,”dedi ve saatine baktı: “Birazdan saat 12.00’da Fadeyev’in odasında benim onlara yazdığım mektup ele alınacak. Senin onların ne söylediklerini bilmen gerekir.

      Bunları dedikten sonra giyinmeye başladı…

      Muhan’ın söylediğine göre bu işte Kazak Devlet Üniversitesi’nin dört öğrencisi ile uçağa bilet almayı başaran Yahudi bir delikanlı yardımcı olmuş. Öğrencilerden biri Muhan’ı gizlemek için Tastak Semti tarafından ev hazırlamış, diğerleri Moskova’ya göndermede başarısızlığa uğrama durumunda Frunze Şehri’ne götürecek araba hazırlamış. Üzücü bir tarafı ise Muhan’ın o çocukların hepsine cesaretlerinden dolayı şükranları iletse de birinin bile adını bilmeden, gitmiş olmasıdır. Şayet onların isimleri böylece bilinmeden söylenmeden kalırsa günahı kime olacaktır? Sana olacaktır, çünkü bu konuyu senden başka bilen yoktur. Ben bu söylenenlerin tamamını bir arada merhum Leyla’ya, daha sonra da Tursun’a aktarıp “Anvar’ın yardımıyla o çocukların o dönemlerdeki resimlerini elde edip kıyabilirseniz müzenin bir köşesinde, kıyamazsanız arşiv sandıklarından birinde yer verin” demiştim. Onların seni bulmaları zor olduğundan söylediklerimden bir netice çıkmadı. Başka şeyleri unutursan unut ama Muhan’ın “ölürsem toprağım razı olacaktır” sözlerini hiçbir zaman unutma. O zaman kendi mertliğini de unutmazsın. Mertliğini unutmazsan borcunu ödemen de zor olmaz.

      İkinci isteğim, o serin ilkbaharın (ilkbahar da olsa kış gibi sıkıştıran) kargaşa içinde geçen günleri ile gecelerini gözlerinin önüne getirmendir. Üç edebî türe birden konu olmak isteyen nice ilginç şeyler kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu? Yarının Anvarlarının bundan daha ilginç şeyleri meydana getireceği muhakkaktır. Sen onlara da borçlu kalma. Düşün.

      Aljappar ABİŞEV.

24.08.1993

      “Toprağım razı” sözlerini Muhan’ın ağzından ilk defa 1947 yılında, Sabit ve Gabit ile üçünün arasındaki küslük konusunun ele alındığı parti toplantısında duymuştum. Orada o, toplantının sonunda yerinden kalkıp: “Sabit’in başkan, benim yaşımın büyük olmasına bakmadan oldukça hakkaniyetli konuştunuz. Bundan dolayı arkamdaki kuşak, ölürsem toprağım sizden razı olacak” dediğinde: “Ben de aynısını söylemek istiyorum” demişti Gabit. Yerinden kalkıp: “Eklemek istediğim bir şey var. Allahım bizim şu köpekliğimizi size vermesin.” diye eklemişti ardından.

      Kelimesi kelimesine örnek verdiğim şu sözler üzerinde düşünsene. O zaman üçü de 50 yaşlarını doldurmamış genç; genç de olsa ağabey idi. Sen ise 60’ını geçtin. Bunların hepsini bir düşünsene.

      A. A.”.

      (Not: Aljappar Bey’in mektubunda adı geçen Leyla, Muhan’ın kızı, Tursın Jurtbayev ise Muhan Müzesi Müdürüdür. G. K.).

      Muhan’ı nasıl kurtardığını yazmasını iki defa istedim. Aneken, her iki defasında da: “Bu aralar zaman bulamıyorum. Emekli olunca boş kalacağım, o zaman yazarım” diye gülerek cevap vermişti.

      Tüm yaşamını “Ülkem, Toprağım, Halkım.”diye geçiren Anekeciğim.

      İleri gidiyorsam Allah beni affetsin. Ancak sizin gibi büyük şahsiyete ihtiyacımız var.

      Biz senin Semey’deki Nükleer Poligonu’nu kapatmak için çok emek verdiğini bilmemişiz. Kimi insanlar: “Ben kapattım. Ben kapattırdım.” diye göğsüne vurarak böbürleniyor. Ancak onların hiçbiri senin gibi uluslar arası yüksek kürsülere çıkamadı, poligonun Kazak toprakları ile halkını ne tür tehlikelerle karşı karşıya bıraktığını senin gibi içten haykırışlarla iletemedi. Arşivindeki belgeler arasından: “Poligon Kapatılmalıdır” (Semey’de yapılan uluslar arası konferans sırasında, 17 Temmuz 1989 tarihinde yaptığın konuşma) ile “Atom Külüne Gömülü Kalmayalım” (13 Kasım 1990 tarihinde İngiltere Avamlar Kamarası’nda yaptığın konuşma) adlı konuşmalarını bulup gazete ve dergilere sundum. Ülkenin ve halkının kaleminin ustalığını daha iyi bilmesini istedim. Onları okuyan şuurlu insanlarımız şüphesiz: “Ne yazık ki Aneken’i tam tanıyamamışız, ne değerli, ne saygın insanmış” demişlerdir.

      Şimdi de Aneken’in tarafımdan Kazakçaya çevrilmiş söz konusu yazılarını sunmak isterim.

İlk yazısı:POLIGON KAPATILMALIDIR

      Bugün şu salonda yapılmakta olan toplantı, bugüne kadar yapılan çalışmaların bir parçasıdır. Bugünkü konu da bizim onlarca yıldır sesimizi çıkarmamamız, ağzımızı açıp tek kelime etmememiz üzerinedir. Biz hem evde hem dışarıda kendimizi bir şeylerle meşgul ettik, hatta birbirimizi kandırdık diyebiliriz. Konuyu açtığımız zamanlarda da tabii ki gerçekleri söyler gibi yaptık ve yalanlarımıza kendimiz de inanır olduk. Şimdiki durumda yalan söylemenin ölümle eşit olduğunu belirtmek isterim. Başka bir deyişle bu biçimde biz kendimize ve kendi toprağımıza zarar verdik. Konu sadece Semey Poligonu değil, Kazak ülkesinde yaşanan çevre sorununun bizi çıkmaza sürüklemiş olmasıdır. Biz çıkmazın içinde bulunuyoruz. Kazakistan’ın, sadece nükleer silahları değil, halkı deneme meydanına dönüşmüştür. Kazakistan’da, Semey’de yaşanmakta olan olaylar, sadece Semeylilerin uğradığı felaket değil, Altay ve Sibirya dâhil yeryüzünün yarısını kapsayan felakettir. Biz, öylesine kızgınlığımızı sergilediğimiz durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bugün anlamış bulunmaktayız. Akademi üyesi Sayım Balmuhanov’un ifade ettiği rakamların ne kadar korkunç olduğunu duyduk ve öğrendik. Dünya çapında değerlendirildiğinde zekâ bakımından geri olarak dünyaya gelen çocuk sayısı en çok bizim topraklardaymış. Sadece Semey bölgesinde değil, Mangıstav civarında da zekâ düzeyi gelişmemiş olarak doğanların sayısı az değildir. Ben bu toplantıya işte o Mangıstav’dan geliyorum. Orada da durum çok kötüdür. Janaözen’de, Yeskiözen’de bulundum, her yeri dolaştım. Doğduğu topraklarına el konarak evsiz barksız kalıp göç etmek zorunda kalan ecdadımızın bugünkü nesliyle buluştum. Onlar “ihtiyaç duyulmayan” insanlara dönüşüp işsiz kalmışlardır. Bu yüzden de, artık dayanma güçleri kalmadığı için kendilerini zavallı duruma düşüren güçlere karşı ayaklanmışlardır. Ancak onları anlayan kimse olmamış, aksine makineli tüfeklerini doğrultan askerleri karşılarına çıkarıp birkaç gün ekmeksiz ve susuz bırakmışlardır.

      Biz, üstünlük kuran iktidar hakkında daha açık konuşmaya başladık. Bu konuda sadece bir insanı veya Moskova’yı suçlamak doğru olmaz. Biz de zamanın doğru yoldan saptırdığı, yolunu şaşırmış kadrolar mevcuttur. Onlar etrafında olup bitene kayıtsız kalıp sadece yukarıdan verilen talimatı ve emri yerine getirmeyi biliyorlar.

      Askerilere ben de saygı duyarım. Yine de az önce konuşma yapan korgeneral beni çok şaşırttı doğrusu (sözü edilen general, Poligon Başkanı A. İlyenko’dur, G. K.). Onun söylediklerini hepiniz duydunuz. Generalim, siz halkın karşısına çıkmış bulunuyorsunuz. Mareşal’ın emri farklı, halkın talebi tamamen farklıdır. Halk, poligonu kapatmayı ve bu bölgeden kaldırmayı talep etmektedir.

      Bugünkü toplantıda pek çok bildiri sunuldu, ancak esas soru hâlâ sorulmadı. Soru, “Poligonun bulunduğu toprak katmanları iyice denetlendi mi? Kırk yıldır devam eden denemelerin zararları nelerdir?” sorusudur.

      Deneme başladığı dönemlerde her şey bulanıktı. Ne olduğunu anlamak mümkün değildi. Akademi üyesi Sayım Balmuhanov’un az önce söylediği gibi buralarda binlerce, milyonlarca felaket gizlenmiş durumdadır. Onlar yeryüzüne çıktığında durumumuz ne olacak? Çocuklarımızla torunlarımız,