Avelbek Koniratbayev

Kazak Folklorunun Tarihi


Скачать книгу

alışıverişinde bulunarak eserin daha anlaşılır olmasını sağlamaya çalıştık. Çalışmamızda halkbilimine uygun terminoloji kullanımına dikkat ederek Türkiye’deki okuyucuların eseri daha iyi anlayabilmesi için bazı kavramların açıklamasını dipnot olarak verdik.

      Eserin tarafımıza ulaştırılmasında ve Türkiye Türkçesinde yayımlanması konusunda bizi teşvik eden T. Konıratbayev’e; eserin aktarılması esnasında yardım ve düşüncelerini eksik etmeyen bütün hocalarıma ve arkadaşlarıma ve eserin yayımlanma aşamasında bizden desteklerini esirgemeyen değerli Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu’na çok teşekkür ederim. Yayımlanan bu eserin Türklük bilimine katkı sağlaması dileklerimizle.

Dr. Halil ÇETİNTürkistan/Kazakistan

      FOLKLOR İLE FOLKLORİSTİK BİLİMİN ANLAMI

      İnsanoğlu tabiatın özelliklerini, çözülmeyen sırlarını, toplumda yaşanan farklı olayların anlamı ile gayesini, gerçekliği ile çelişkisini kendi düşünceleri, bilinç gücü ve bilimsel diyalektik yöntemler yardımıyla öğrenmiş olur. Aynı zamanda insanoğlu güzel söz sanatını ve onun içinde de olayların imajlarla ifade edildiği halkın toplu sanatını, yani folklor eserleri sayesinde tanır.

      Her halkın kendisine özgü folklorunun var olduğunu kabul edersek onun farklı örnekleri hangi devirde oluşmuştur? Folklor eserlerinin yaratıcısı kimdir? Onun türleri, estetik özellikleri, millî ve tarihî nitelikleri neresindedir? Sözlü edebiyatın farklı kılıcı özellikleri hangileridir, gibi birçok soru ortaya çıkar. Bunların hepsine cevap bulmak için folklor eserlerinin özelliklerini incelemek gerekiyor.

      Zihinde bir şeyi canlandırarak düşünmek, insan bilincinin farklı bir biçimidir. Onun toplumun hangi gelişme safhasında ortaya çıktığı ile ilgili mesele etrafında farklı fikirler vardır. Bu konu hakkında ilmî düşünceler de oluşmuştur. Bunlardan birisi, ilk kavimler dönemine ait folklorun bir söz sanatı olarak gelişmediği hakkında düşünceler olduysa da tanınmış Sovyet bilim adamı B. E. Gusev, bu tür düşüncelere ve tahminlere karşı çıkmıştır (Rus Folkloru… 1960: 28-34.). Toplum gelişmesinin başlangıcında kalıplaşmaya başlayan folklor eserleri ile halk şiirinin tabiatı birbirine yakındır. Böylece biz “Sözlü Halk Edebiyatı” diye adlandırdığımız terimi de kullanıyoruz. Halk edebiyatı yazılı ve sözlü edebiyat olarak ikiye bölünmüştür. Fakat ikisi de şekilsel düşünce yapısı, onun doğrudan ürünü olarak oluştu. Bunların oluşma yöntemleri de aynı değildir. Birincisi, toplulukların gelişme döneminin belirli bir aşamasında, yazılı medeniyetin ortaya çıktığı dönemde ortaya çıkar ve onun olayları belirli bir düşünce, geleneksel edebî yöntem ve stil ile tür özellikleriyle betimleyen belirli söyleyicileri olmuştur. Sözlü edebiyat ise estetik düşünce ile estetik sözün önde gelen örneği olarak oluşmuştur. Onun söyleyicileri halktan çıkmıştır. Belli bir zamandan sonra sözlü edebiyat ile yazılı edebiyat kaynaşarak, birbirine parelel olarak gelişmiş ve estetik edebiyatın özel iki büyük alanını meydana getirmiştir. Bazen onların konuları de ortak olmuştur. Biri “bozkırlılık” özelliğine sahip olduysa (çok varyantlılık, sözlü halde söylenişi), diğerinde şehir medeniyetine (yazılı) yakın olduğu görülmüştür. Bu iki özelliğin belirgin farklılığı buradadır. Bu sebepten dolayı yazılı edebiyat şöyle dursun, sözlü edebiyatın bile folklor eserlerinin arasına konulması tartışılabilir bir görüştür.

      Folklor ürünlerinin kendine has özellikleri vardır. İlk önce folklor, sinkretik bir sanattır. Onun bünyesinde halkın gelenek ve görenekleri, tiyatrosu, sözü, dans ile şarkıları birbirinden ayrı halde değil, bir bütün şeklinde karşımıza çıkarlar. Tanınmış Rus folklor araştırmacısı A. H. Beselovskiy de folklor eserlerine has olan bu özellik hakkında bahsetmiştir (Beselovskiy, 1940: 200). Yukarıda adı geçen terimleri analiz edecek olursak, folklorun böyle özelliği için “Sözlü Halk Edebiyatı” yerine “Halk Şiiri” terimi daha uygun olur. XIX. yüzyılda folklor biliminde bu terim kullanılmıştır. Fakat o da folklor eserlerinin niteliklerini tam olarak yansıtamaz. “Sözlü Halk Edebiyatı” terimine gelirsek, folklordan ayrılmış; fakat günümüze kadar gelenekle ilişkisini kesmeyen, özel bir alan olarak kalmıştır.

      Yaşam tecrübesi ile birlikte düşünce ve onun maddi ifadesi olan dil gelişerek sözden şarkı, şarkıdan da türkü ile dans bölünüp çıkmıştır. Bundan dolayı halk şiirinin oluşturucularının da hizmeti sürekli değişmiştir. Onlara biz folklor eserlerinin olağan anonim söyleyicileri, masalcı, akın, jırav, aytıs şiirinin kabiliyetli ustaları demekteyiz.

      Toplumun ilk gelişme dönemlerinde folklor eserlerinin söyleyicileri, ailede, ocak başında halk türlerini anlatan yaşlı kadınlar olmuştur. Onlara biz halk şiirinin kabiliyetli üreticileri demekteyiz. Bu durumda da folklor eserlerinin üreticileri de söyleyicileri de halkın kendisi olmuştur. Sanatı yüksek zirveye ulaşmış kabiliyetli kişilerin söylediği başarılı ve eğitici sözleri ile jırları başka söyleyiciler benimsemiş, işlemiş, geliştirmiş ve kendi nağmelerine uygun olarak bu eserleri icra etmişlerdir. Jırav ile jırşılar geniş kapsamlı destan şiirlerini söylemeyi gelenek yaptılarsa, bilmece, tekerleme, atasözü-deyim, gelenek-görenek, aytıs gibi ufak şekilli şiirleri daha küçük söyleyiciler yaratmış ve topluluğa ortak ruhani miras halinde sunmuştur. Böylece babadan çocuğuna ulaşarak, halkın anlatımlarında saklanarak yaşamaya devam eden güzel söz sanatına ve onun söyleniş özelliklerine folklor denilmektedir.

      Bilimde halk şiirinin bütününe “folklor” denilmektedir ve onun hakkında çalışan bilim adamı da “folklorist (halkbilimci)” diye adlandırılmıştır. Alman bilim adamı I. F. Knafil’in (Hudojestvennıy Folklor… 1929: 3-8.) verilerine göre bu tasvir, halk bilgeliği kavramını anlatır. Bu fikri (folkor-halk, lore-bilim, bilgelik) İngiliz bilim adamı W. J. Toms geliştirmiş ve folkloru, halkın söylediği şarkı ve şiirleri, masalları, efsaneleri, çeşitli inançları bir kavram altında toplayan terim olarak sunmuştur (Anikin, 1987: 7).

      Halk şiiri hakkında, N. G. Çernıyşevskiy, V. G. Belinskiy, N. A. Dobrolubov’un fikirleri de ilgi çekicidir. Örneğin, N. G. Çernışevkiy1, “Toplum gelişip, ilerledikçe halk şiiri yok olur. Çünkü o, yazılı edebiyat sözlü edebiyatın yerini alması, çağdaş bilim adamları tatmin edemez” demiş olsa da, V. G. Belinskiy2 ona tam karşı “Folklorda tanınmış isimler olmaz, ondaki edebî sözlerin yazarı her zaman halktır” görüşünü savunmuştur.

      Folklorun önemi hakkında N. P. Andreyev, E. V. Aniçkov, F. İ. Buslayev, A.N. Veselovskiy, V.F. Miller, E. G. Kagarov, Y. M. Sokolov, B.E. Gusev, V. V. Propp, V. P. Anikin, Y.G. Kruglov, P. G. Bogatırev gibi birçok Rus ile Sovyet folklorcuları bilimsel düşüncelerini ifade etmişlerdir. Örneğin, tanınmış bilim adamı N. P. Andreyev, folklor eserlerinin tarihçi, etnograf, dilbilimci ile edebiyat tarihi araştırmacıları için çok önemli olduğunu söyleyerek onu halkın yaşam tarzı ile sıkı bir şekilde ilişkilendirmiştir.3 B. N. Putilov da folklorun, halkın sosyolojisi ve endüstriyel ilişkileri ile bağlantılı olduğu görüşünü bildirmiştir.4 Doğrudur, B. N. Putilov folkloru edebiyat ile yakınlaştırmıştır. Ama onu bir tek edebî söz nitelliğinde değil, çeşitli tasvirler içeren sinkrettik bir şiir olarak değerlendirir. E. V. Aniçkov, folkloru dini inançlarla ilişkilendirirken, V. F. Miller ise folklorun etnografya ile yakından ilişkili olduğunu söylemiştir.

      Bunun gibi birçok fikirler dikkate alınınca, folklor eserlerine sadece tek bir kıstastan eş değer verilmesinin önemsizliği göze çarpar. Folklor eserlerinin tek taraflı olacak şekilde değerlendirilmesinin folklorun estetik