ettin âşık-ı zârı esâret tahtına,
Kurban olsam zâyi olmaz bir nigârın bahtına.
Mesut ol sen sevgilim olsun bütün arzum tamâm
Dünyada koymaz beni hiç bitmek bilmez hüzn ü gam
Derdime derman kavuşmak, lâkin imkânsız hayâl
Bizlere ülfet rüyâdır, vuslat ülfetten muhâl
İki can aynı bedende sevgilim mihmân isek
Ben nasıl sabr eylerim sensiz eğer bir cân isek
MECLİS
Bir gün şenlik oldu, meclis kuruldu
Bu dâvete cümle dostlar derildi
Şarkılar söylendi, sazlar vuruldu
Mest oldum bir kızın billur sesiyle
Onu duyan herkes kulak kesildi
Gönlümüzden gamı kederi sildi
Bu ses ile büyülendik hepimiz
Şimdi dünya eski dünya değildi
Kulağımda yalnız bu güzel âvaz
Gönlümde canlanan bir kız bir de saz
Bu neşeyle kendi kendimden geçtim
Zira bu güzellik idrake sığmaz
Bu saz, bu billur ses dertli mi dertli
İkisi de birbirinden kasvetli
Bu kız nazik edasıyla anbean
Sanki bizi delirtmeye niyetli
Bir de baktım her şey değişiverdi
Kız ve saz usulca göğe yükseldi
Herkes benim gibi hayran, perişan
Gördüğüm manzara aklımı çeldi
Şaşkınlıktan güç kalmadı dizlerde
Kız da baktı renk kalmamış yüzlerde
Bir anda saz ve söz sustu nihayet
Şükür kendimize geldik bizler de
BAHÇEDE
Bilmem bugün niçin mahzun gönüller
Gönül bahçesinde açmıyor güller
Karşıma dizilse huri kızları
Sanmayın ki beni mesut ederler
Bülbül nağmesiyle doldu bütün yamaçlar
Onları avutur dallar ağaçlar
Belki bu feryadın asıl sebebi
Servi boylu kızlar, o samur saçlar
Her şeyden habersiz sorsak bülbüle
Bülbülün sevdası bir gonca güle
Beni mecnun eden sevgili yarin
Çiçek kadar değeri yok nafile
Sevgi tektir, fakat yol başka başka
Birinin düşmanı, birinin dostu
Sahibine geri döner kötü söz
İnsan umursamaz düşerse aşka
Ağırdır herkese kendi şeleği
Bilemezsin kim kötüdür, kim iyi
Farkında olmadan kapıyı çalar
Aşık olan suya atar keçeyi.
HARAP BAHÇE
Bir zamanlar bu bahçede gonca güller açardı
Dallarında bülbül öter, ruha neşe saçardı
İçin için fısıldaşan billur sular rüyada
Cennet diye bir yer varsa burasıdır dünyada
Bu bahçeye kim girerse unuturdu kendini
Çünkü asla hiçbir yerde görmemiştir dengini
Attığımız her adımda her taraf pür nûr olur
Rüzgâr eser rayihâdan gönüller mesrûr olur
Bu dünya cennetini ben de gördüm
Saf havayı soludum gitti derdim
Can dayanmaz sararan yapraklara
Kırılıp yere serilmiş dallara bak kapkara
Hazan ermiş ne bülbül ne çiçek var
Bülbül öten o mimbere tünemiş bet kargalar
Fanî dünya böyledir hep bahçe tarumar olur
Gül solar, bülbül ölür kargalar serdar olur
ALDANAN ÂŞIK
Yürek güp güp vurur bilmem neyim var
Akıl mağlup, canevinde kıyım var
Harap oldum ben bu aşka düşeli
Nere kaçsam bulur feleğin eli
Gönül verdim güzel sakın unutma
Beni bırakıp da elleri tutma!
Gurûrundan beni hiç kâle almaz
Sabret gönül, sabreden yolda kalmaz.
Cemâl onda, fakat ilham bendedir
Yüzünü gördükçe figân bendedir
Gönlümü süsleyen senin cemâlin
Gözlerimden gitmez oldu hayâlin
Onun nazınadır benim niyazım
Niyazımdan başka geçmiyor nazım
O yardan dileğim birazcık neşe
Kabul etse kalmaz başka endişe
Muhabbet düğümü aslâ çözülmez
Ben ölürüm, fakat bu sevda ölmez
Benim aşkım bilinse herkes ağlar
Ağaçlar, gökte kuşlar, karlı dağlar
Tanışlık vermedi el gibi geçti
Bakmadı yüzüme yel gibi geçti
Beni sever diye hep aldanmışım
Meğer aşk oduna boşa yanmışım
Muhabbet bu, metâ değil satılmaz
Gönüldür bu, zorla güzellik olmaz
Ömür geçti oldum bendeye bende
Hiç bilmedim o yarin gönlü kimde
Yakın durma hiç vefâ yok onlarda
Durmadan vefâdan dem vursalar da
Suçlu ben değilim kendisi heyhat
Vefâsızlığıyla ediyor ispat
HOCA AHMET YESEVÎ DERGÂHINDA BİR KÜÇÜK SERÇE 8
ESENGALI RAVŞANOV
Tık tık tık…
“Bir düzen ver yeryüzüne
Dergâhından