ve Nizamî!
TÜRK OĞLU
Ey Türk oğlu ne zaman yayıldın yer yüzüne
Yayıldın kurt çağrısı ve kaçan av iziyle.
Steplerde ulaştın deli rüzgâr hızına
Yurtların, ovaların gecesi gündüzüyle.
Bozkırlar değil, denizler yolunu bekler daha
Nice kavmi ruhunla toparladın bir yere.
Putlardan yüz çevirip tapındın tek Allah’a
Bu da böyle bir geçit atlardan, gemilere…
Camileri ebedî güneşe doğru bakar
Gün oldu ki haremi güzelliği bitirdi.
Annelerin elinden koparılmış çocuklar
Kavuştuğu yerlere vahşi gayret getirdi.
Pazar sıcaklığında gelir verdiği vâde
Bu nasıl bir rüyadır ballanır uykusunda:
Ve orda çoban çocuk, bir nehir kıyısında
Bir kamışın içine nağmeler üflemede…
AZERBAYCAN
Dağların boğazında devasa kahkahalar
Sis içindedir her yan
Ruhunda bir kocaman davul kükremesi var,
Azerbaycan!
Şeffaf su akışında bir çakıl taşısın sen,
Ya da muhteşem meşe.
Düğün tut sevenlere yine canı gönülden
Bakır borularınla yönelerek güneşe.
ALEVLER ÜLKESİ
Memmed İsmail için
Orada, tepsilerde alev servis edilir,
Taçlandırır meclisi eve vuran ışını.
Sıcak kanlı insanlar görüp hissedebilir
Gaz yağının öfkeli altın kâlp atışını.
Arasan her diyarın kendi geleneği var,
Erkekler kötü gözle görülmüyorsa eğer
Kâh samimi ve kâh da, parlak, koyu ışıklar
Akşamdan sabaha dek coşan meclisi süsler.
Ordaki kadınların gücü ölçüye gelmez,
Onlara bu hayatın özü desek yeridir
Hiç bitip tükenmeyen alev gibi bir heves
Sevenleri uğruna hayatını eritir…
Yanan güçlü hayatta bir ateş çemberi var
Güzellik mi diyorsun sonunda bu güzellik
Bazen zarif utangaç, bazen de acımasız
Odlu çiçekler gibi etrafa ışık saçar.
ESKİ TAŞKENT
Eski Taşkent, kül içinde beyaz saçları
Nasibini aramada kokudan, külden.
Suya koşar sürü gibi kalabalıklar
Gökler sisli, gülen yoktu burda gönülden…
Uçuk sökük durumdadır yemek yerleri
Büyülü bir yere dönmüş boşalmış şehir.
Uzak uzak kadim, taşlı tarihten gelip
Gücü yeten orda burda kebap pişirir.
Asya’nın esintisi mi hayat ve çamur
Baştanbaşa bu mübarek tıkanıklığın
İnce tozlar uçuşmada gaz ışığında,
Ve eriyip yok olmada yüzler bir yığın.
Herşey yitip yok olmada bulut içinde
Sürücü de, reis de eşittir burda
Ve teğmen de patlatacak bir şey arıyor
Değmiş soğuk sefaletin nefsi bu yurda.
Başlamada duyguların soğuk dönemi
Veda anı çocukların ruhu öfkeli
Burda yoktur Yunanlar da, Yahudiler de
O yerden ki uzaklardan tef sesi gelir.
Tutkun yüzler bir anda irkilir sesten
Şarkıların iniltisi duyulur siste.
Kol kola dans etmededir çılgın dansçılar
Bıldırcının ritmi vardır bu serzenişte!
Etrafında gül denizi hayret edersin
Kaysılar mı çiçek açan böyle bir günde?
Ahmatova’ya17 ışık mı gölgeden geçen
İmperyanın18 tozu mu var küller içinde?…
PETROL
“Ben yanıyorum ve yol aydınlanıyor”
Alışan, yanmayan çalılık20 güney
Bakü civarında karşına çıkar.
Orda yıllar yılı yaşayan her şey,
Ansızın, saklanan ruhunu yakar.
Alışan petrol mü özel mi özel,
Yanar yakın-uzak, ikili-üçlü
Kadim ipek gibi güzel mi güzel,
Dünya kini gibi güçlü mü güçlü!
Kah altın kırmızı, kah menekşevî
Ya da yücelmede bir leylak gibi.
Çevre yanardöner renkler tümseği
Sonra günbatımı, akşam iklimi.
Onunla mı bağlı ne var hayatta
Ömrün sahrasında gezip yerini;
Ben de Musa gibi taşımaktayım
Onun en yakıcı ahitlerini.
ÇOCUKLUK
Yüzler çiçek açmaz, yapraklar yanmaz
Şehir çevresinde çamur yığını
Yolda çenesinden çekilir deve.
Ritmik değirmenler un öğütmede.
Koreli köşkünde Yunan ve Kürtler
Çekirdek tükürmede.
Almanlar, Çeçenler, “Tek İlah’lılar”
Banderler21, Baptistler22, Sürgünzedeler23
Sarhoş kemancılar ve daha kimler
Kenarda gülmede makam sahibi
Onu yatıştırmaz yıllar boyunca