derdin çaresi var mı?
Ediplik şanını sakla
Edeptir ilk gelen akla
Ayıp başköşeye geçmek
Çamur çizmeli ayakla.
Kapılma o kadar zara
Muhatabın değil karga
Azizim uçma yüksekten
Rekabet etme sunkara
Yanılma ey turfa bülbül
Bir olur mu dikenle gül
Dilinde har ü has olsa
Vuslata eremez gönül
BİZ
Asırlar geçti gitti, geçti yıllar
Nebiler padişahlar sürdü devran
Ömürlerdir göçtü kervan be kervan
Gelip geçti cihandan bunca kullar
Sönüp viran olmuş mamur ocaklar
Toprakta çürümüş pembe yanaklar
Eser yeller, tozar kumlar, yiter iz
Yazık mahzun gönül biz de biteriz
Misafirdir cihana gelen insan
Büyütür, azdırır onu zamane
Yakar ümitleri ateş-i hicran
Karışır sonunda toza dumana
KALEME
Kalem, kalbindeki sırrı ayan et
Gelip geçenler ahvalin beyan et
Döküp gözyaşlarını bu kâğıda
Bencileyin borcunu eyle eda
Babalar kabri yanında eyle zar
Dedeler ruhunun armandası var
Kara toprak dolu mazlum nidası
Acep onlar kimdir, kimin fedası
Kalem, kalbindeki sırrı ayan et
Gelip geçenler ahvalin beyan et
Döküp gözyaşlarını bu kâğıda
Bencileyin borcunu eyle eda
YAZ
Renc-i hâtır olduğun halkın soğuktan bildi yaz
Kim saçıp nûr estirip yeller şifalı geldi yaz
Kar erir kırlar güler hep ıpılık yeller eser
Dağlara sahralara revnak verip serpildi yaz
Kırları ormanları hep aldı yaz taşkınları
Kim saçıp nûrlar şifalı estirip yel geldi yaz
Yaz geçip günler bitip oldu tamam ömrüm kışı
Ağla ey bîçare Zâkir, kim seninçün öldü yaz
KITALAR
Eğer sabâ varırsan bizim ele
Selam söyle selam o ince bele
Düşünde fal açıp saçın tarasın
Sılaya dönmeme çare arasın
Tatarlıktan Tatar hiç ar eder mi?
Kişi öz ismini inkâr eder mi?
Tatarlıkta Tatar oğlu Tatarım,
Tatar değil deme kurşun atarım!
“Oğlum sana derim,
Gelinim sen anla!”
Tatar mı ar mısın bilmem özünü?
Seçtiğin garip bir dil salatası
Ne zamandan beri “ık-mık” edersin
Nihayet güç bela dedin sözünü!
Dilin yarı Rusça, yarı Tatarca
Bilmem ki Rus musun, yoksa Tatar mı?
Nasıldır acaba ism-i şerîfin?
Hasan mısın, İvan mısın, Makar mı?.
Gel öğren ey kardeş bir başka dili
Dünyada dil bilmek büyük maharet
Karıştırma lakin dil ile dili,
Dil oynatmak cehalete işaret.
Sokaktan, pazardan derlenmeli söz
O bitmez hazine, gitme ırağa
Kaba da olsa dil, halkın özbeöz
Sözünü pişirip sal o kulağa
Atam anam yurdu için
Olsa bin canım feda
Doğup büyüdüğüm yurda
Son damla kanım feda
Yaz geçti
Rüzgârıyla, yağmuruyla güz geldi
Yeşil ormanın bağrına buz geldi
Gül soldu,
Yüreğinde kini kaldı.
Bülbül,
Sana bir diken, iğne kaldı.
Ömürlerdir görülmekte o düşler
Devam etmektedir şiddetli kışlar
Havalar çok durgun uçan hüma yok
Ezan duyulsa da kıblenüma yok
Yeter değilse de gücüm devletim
Merkep gibi yük altında değilim
Kendim başım, baş eğmedim kimseye
Huzurla yaşarım budur meyilim.
Zayıf karıncayım ben yolda yatan
Bir arı değilim sokup ağlatan
Ne büyük devlet ki şükrederim çok
Hiç kimseye zulmedecek gücüm yok
Yeter artık Derdmend sözü uzatma
Katılaşan yüreklere buz atma
Dilin için dilin olsun tuzaklı
Yüz aklığın için ağzın kilitli…
Nedir ey sevgilim bu yaş gözünde
Niçin hasret belirdi gül yüzünde
Önceki sevincin yoktur sözünde
Niçin hasret belirdi gül yüzünde
Topla saçların göster yanağın
Görünsün gözlerin gonca dudağın
Şifa parıltısı âhu gözünde
Hüznünün devası şirin sözünde
Özünde var iken tiryak pınarı
Niçin hasret ile yanağın sarı
Feda