Sağat Aşimbayev

Eleştiri Yazıları


Скачать книгу

t Aşimbayev

      Eleştiri Yazıları

      Takdim

Abzal SAPARBEKULIKazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi

      Son çeyrek asırda Türkiye’de Kazak edebiyatıyla ilgili birçok kitap yayımlanmıştır. Bunların bir bölümünü bilimlik çalışmalar, bir bölümünü de çeviri eserler oluşturmaktadır. Çok sayıda edebî eserin Türkçeye çevrilip yayımlanmasına Elçiliğimizin önayak olduğunu da burada belirtmekte fayda vardır.

      Kazakçadan Türkçeye tercüme edilen eserler daha çok hikâye, hikâyet (povest’/novel), roman gibi nesir alanına ait eserlerdir. Bugüne değin sözgelimi eleştiri ilgili hiçbir eser Türkçeye çevrilmemiştir. Hâlbuki Kazak edebiyatı köklü ve güçlü bir edebî eleştiri geleneğine de sahiptir. Elinizdeki eser, Kazak edebiyat ve sanat eleştirisini Türkiye’de tanıtmak için atılmış ilk adım özelliğini taşımaktadır.

      Sağat Aşimbayev (1947-1991), Kazak edebiyat eleştirisinin önde gelen temsilcilerinden biridir. Kısa ömrüne çok sayıda eleştiri çalışması sığdıran Aşimbayev, aynı zamanda iyi bir yazar ve gazetecidir de. Eleştirmenin bütün ömrü Kazak edebiyatını millî ve yerli çizgilerini koruyarak evrenlik ve uluslararası alanda söz sahibi bir edebiyat hâline getirmek için çalışmakla geçmiştir. Sovyet döneminde sosyalistik realizmin yetişmekle beraber çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Aşimbayev, sanat ve edebiyata da farklı açılardan bakmayı başarabilmiş bir aydındır. O, eleştiriyi disiplinler ve kültürler arası bir bağlamda ele almış ender eleştirmenlerdendir. Elbette bu, büyük bir birikimin tezahürüdür. Nitekim Sağat Aşimbayev, Kazak kültür ve edebiyatını bildiği kadar Rus, Batı, Arap, Amerikan, Çin, Hint kültür ve edebiyatından da haberdardır. Diğer yandan yazılarında edebiyat tarihi, tarih, coğrafya, sanat, estetik, felsefe, toplumbilim, ruhbilim, ruh çözümlemesi gibi birçok disiplini edebî değer açısından harmanlamayı başarmıştır. Bu bakımdan Aşimbayev’in yazılarını okumak bir kültür, sanat ve bilgi şölenidir aynı zamanda.

      Eleştiri Yazıları adlı bu kitapta Sağat Aşimbayev’in değişik yıllarda yazılmış yirmi altı yazısının Türkçe çevirisi yer almaktadır. Kitabın, Türk okurlarına yeni bir eleştirici bakış açısı kazandıracağı muhakkaktır. Eseri Türkçeye kazandıran Nilüfer Sevde’ye ve yayımlanmasına vesile olanlara teşekkürü bir borç bilirim.

      Büyük Katkı

      Günümüz Kazak edebiyatında profesyonel sanat seviyesine yükselmiş bir edebî eleştiri bulunduğu sık sık dile getiriliyor. Bu görüşün elbette kendine göre delil ve dayanakları vardır.

      Eleştiri sahasında uzun yıllardan beri yapageldiği incelemeleriyle dikkatleri çeken birikimli edebiyat araştırmacılarından biri de Profesör Muhamedjan Karatayev’dir. Karatayev eleştiri cephesinde ilk göründüğü günden itibaren millî edebiyatımızın en önemli işinde bütün birikimini ortaya koyarak yüksek yeteneğiyle hizmet etmektedir.

      Karatayev’in derin bilgi, yüksek kültür ve popüler bir ruhla yazdığı estetik etkisi güçlü eleştirileri, Birlik çapında da bilinmektedir. Sıkılmadan ilgiyle okunması ve düşüncelerinin mantıki kesinliğiyle okuyucuyu kendine bağlaması onun eleştirilerinin önemli özelliklerindendir. Eleştirmen ele aldığı her eseri büyük bir ustalıkla estetik ve sosyolojik açılardan çözümlemektedir.

      M. Karatayev’in eleştirilerinin diğer önemli bir yanı, kendi ifadesiyle “Eleştirmenin ustalığı, yazarın ustalığını gösterebilmelidir.” ilkesine son derece bağlı kalmasıdır.

      Bizde edebîliği herkes kendine göre anlıyor ve anlatıyor. M. Karatayev’in “Kazak Nesrinde Sosyalist Realizmin Oluşumu” (1965) adlı monografisinde ifade ettiği şu görüş çok isabetli gibidir: “Edebîlik dediğimiz şey, tip ile hayat gerçeğinin uyumu, başka bir deyişle biçim ile içeriğin uygunluğudur.” Söz konusu kitapta buna benzer önemli ve ciddi fikirler oldukça çoktur.

      Müellifin iki kitabı Kazak SSC Devlet Ödülü’ne aday gösterildi. Söz konusu kitaplar hakkında vaktiyle gazete ve dergi sayfalarında birçok olumlu düşünce beyan edilmişti. M. Karatayev’in özellikle sosyalist realizm hakkındaki kitabı Kazak edebiyat biliminin önemli başarılarından biridir.

1967

      Ciddi Söz, Özgün İz

      Her edebî türü denemesiyle dikkat çeken genç yazar Abiş Kekilbayev’in “Bir Tutam Bulut” adlı eseri, kitapçılarda yerini alalı fazla olmadı.

      Kitapta kısa bir hikâyet ile iki üç hikâye yer almaktadır. Eser, edebiyatımızın son kuşağı sayılan, söz sanatına büyük ülkü, yüksek amaç, derin zevk ve temiz yürekle bakan yetenekli öbekteki bilgili gençlerimizden biri A. Kekilbayev’in ciddi nesirdeki ilk imzasıdır.

      Çok yönlü, sayısız gizeme sahip, fethetmesi zor, geçitleri ve aşıtları çok olan bir türdeki ilk eseridir. Buna rağmen A. Kekilbayev bu ilk eseriyle edebiyatımızda önemli bir yer edineceğini, bütünüyle yeni bir olgu gibi yüksek bir zirveye yerleşeceğini göstermiş bulunmaktadır.

      Kitabın baş eseri olan hikâyet (povest’), savaş yıllarının avılındaki1 olaylar temelinde yazılmıştır. Anlatının merkezinde yani olay örgüsünün odağında, kirpiklerden kan damladığı sıkıntılı savaş zamanında taşradaki uzak bir Kazak köyünde yaşanan hayat gerçeklikleri, insanlar arasındaki dostluk ilişkileri, kardeşlik görünüşleri yer almaktadır. Daha açık söylemek gerekirse “ağıldaki kuzuları dahi birlikte emen” iki ailenin savaşın açtığı yaradan sonraki yazgıları realist bir biçimde anlatılmaktadır.

      Müellifin eserdeki temel düşüncesi, bir tutam bulut kadar küçük bir ailenin başındaki bel büken tragedyalık ve sert dramatik çatışmalarla dolu hayat kesitlerinin o devirde herkesi yakan, herkesin başındaki bir gerçeklik olduğunu göstermektir.

      Eserin merkez kahramanları Akkaymak ile Şayzada’dır. “Hareketi az, hayali çok” bozkırda yetişen lale gibi güzel kız ile başından geçen nice zorluklara, ağır günlere rağmen şikâyet etmeyen ve işini savsaklamayan “yer sallansa bile sarsılmaz” Kazak kadınlarının portresi çok sağlam ve inandırıcıdır.

      Akkaymak ile Şayzada’nın iç dünyalarını, karakter özelliklerini, tutum ve davranışlarını müellif, oldukça başarılı vermiş, dış görünüşlerini ustaca betimlemeye gayret etmiştir. Ayrı ayrı özeliklere ve ruh dünyasına sahip bulunan, farklı insani tabiatları birbirine benzer olan bu iki kişi, her bakımdan birbirini tamamlamaktadır.

      Hikâyette Akkaymak ve Şayzada’nın aydınlık görünüşleri, okuyucunun hayalinde tam olarak belirdiği için güçlü bir etki bırakıyor. Bunlar sıradan, mütevazı, merhametli, güzel yürekli, temiz ruhlu, tabiatları güneş gibi parlak insanlardır.

      Müellif özellikle Akkaymak tipini çok sağlam ve açık bir biçimde resmetmiştir. O, acımasız feleğin buyruğuna baş eğmeyen zirvedeki bir çınar gibi dik başlı ve hayata âşık iyimser bir candır. Öz babasını savaş aldı. Can anasını kendi elleriyle vakitsizce kara toprağa verdi. Sevdiği delikanlı Karjav, yelin önündeki yaprak gibi sürüklenip başka diyarlara gitti. Can dostu ve tek dayanağı kaynanasını da ecel yendi. Hayata gözlerini yumdu koca başörtülü koca kadın Şayzada.

      Güz gelmeden yaprağı dökülüp çırılçıplak akkayın gibi Akkaymak da yapayalnız kaldı. Sürekli feleğin sillesini yemesine rağmen asla yıkılmadı, pes etmedi. Direndi. Eğilip de ne yapacaktı? Hayat onu eskisinden de güçlü hâle getirdi. İnsan, insansız yapamaz. Akkaymak, karısı ölüp ikisi çocuğu ile yalnız kalan, iki gözünü ise savaş alan Taybağar ile hayatını birleştirirler. Bu da tabii idi. Akkaymak’ın karakterine tamamıyla uygun tabii bir olgu. İnsan mutluluk için yaratılmıştır. Onun bir insanı mutlu edip yüzüne üzüntü gölgesi düşürmeyeceğine, yanına üzünç izi düşürmeyeceğine okuyucu şüphesiz inanır. Çünkü Akkaymak’ta merhametli bir yürek, akıl ve anlayış var.

      Akkaymak’ın namusu dağ suyu gibi temiz ve duru. Avılın itinden dedikodusu daha ısırıcıdır. Karjav’ı beklerken Akkaymak’ın arkasından nice dedikodular yapıldı. Bire bin katıldı, yalan gerçek oldu ve dedikodu ateşi tutuşturuldu. Onun dalayan alevinden, boğazını sıkıp soluğu kesen derdi daha yamandır. Akkaymak buna da dayandı. Gerçek eğilse bile kırılmaz diye düşündü.

      Akkaymak’ın