ispat etmektedir. Bu sıkışıp kalan olağanüstü gücün dışarı çıkmasının şartlarını hazırlayan Büyük Ekim Devrimi sayesinde Kazak’ın adı ve şanı yalnızca bozkırın öbür yanına değil, dünyanın dört köşesine yayıldı. Bunun en harika örneği M. Avezov’un “Abay Yolu” romanıdır.
Büyük Ekim Devrimi’ne değin Kazaklar değişik biçimlerde adlandırılmış, Kazak adı tahrif ve tahfif edilmiş, Kazaklar ise yalnızca sömürge bir topluluk olarak görülmüştür. Su gider, taş kalır; bu büyük devrimden sonra da bazı art niyetli ve gerici yabancılar, Kazak ulusunu eski Çarlık Rusyası’nın bir sömürgesi olarak görmeye devam etti. Bunlar Kazakları, bütün insanlara özgü insani tutum ve davranışlardan, millî karakterden, umumi örf ve âdetten yoksun; sanatı, bilimi, felsefesi bulunmayan medeniyetsiz bir ulus olarak görme vahşiliğinden ve saplantısından bir türlü kurtulamadılar. İşte tarihin böyle inişli çıkışlı, sıkıntılı ve zor bir döneminde yüreği millet için çarpan, vatan için çırpınan bilinçli insanın en önemli vazifesi, ruhunu kurt gibi kemiren yukarıdaki ters düşüncelere her hâlükârda sanatın kudreti ve sözün gücüyle darbe indirmek, bunları ifşa etmekti. Elbette bu vazife öncelikle edebiyatın uhdesindeydi. M. Avezov, millî gelişme tarihimizin böyle çok hassas ve ağır bir döneminde Kazak’ı kendine tanıtmak ve onu geçmişiyle barıştırmayı değil, esasen kendisini başkalarından üstün gören, kendi kültürünü diğerlerinden gelişmiş gösteren kibirli uluslara Kazakların hiç kimseden geri olmadığını göstermek için “Abay Yolu” romanını kaleme almıştır. Demek ki M. Avezov’un bu romanı ciddi bir düşünce sonucu ortaya çıkmıştır. Kazak halkının diğer uluslarla her bakımdan eşit, kabiliyetli, akıllı, neşeli, cömert, centilmen ve yapıcı bir halk olduğunu; hiç kimseye benzemeyen özel bir karakteri, millî töre ve âdetleri bulunduğunu bu roman sayesinde ispat etti. Avezov geçmişi yeniden canlandırırken geçmişte de halkın güzel özelliklerinin, iyi yönlerinin, kötü yönlerinin bulunduğunu görebildi. Dolayısıyla başkalarını sevindirecek güzel özellikleri de yerindirecek kötü özellikleri de gerçekçi bir biçimde ortaya koydu. Bundan dolayıdır ki bu roman, yalnızca Abay’ın şairliğini değil, Abay’ı yetiştiren ulusun akıllığını, iç güzelliğini, insanlık anlayışını, ciddi hayat ülkülerini, ayrıca tragedyalık özelliklerini de bütün çıplaklığı ile gözler önünde serdiği için değerlidir.
Muhtar, bahis mevzusu romanda, on dokuzuncu yüzyıl Kazakları arasındaki uruk çekişmelerini geniş biçimde ve bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır. Kunanbay ile Böjey ve diğerleri arasındaki çatışma ve çekişmeler bunun ispatıdır. Ancak uruklar arası çatışmanın bir egzotik unsur olarak ele alındığını düşünmek doğru değildir. Birinci olarak, bu çatışmanın derinliklerinde umum insani karaktere özgü sosyal hareketler vardır. Avezov’un resmettiği karakterler arası çatışma, Shakespeare’in anlattığı Henrichler çatışmasından yani krallar ile çevresindekiler arasındaki çatışmadan hiçbir bakımdan geri değildir. İkinci olarak, Avezov bu uruklar arası çatışmayı öfkeyle eleştirmektedir. Bu çatışmanın halkın manevi birliğine büyük zarar verdiğini Abay “Çekişerek boş yere / Düşman olarak kardeşe / Hor olup kuruyup gidiyorsun.” şiiriyle anlatırken Avezov geniş planda ve başka durumlar vasıtasıyla anlatmaktadır.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.