geçtiğimiz yollardan geçiyoruz…
Sanki babamla gece yarısı baş başa
kahve içiyoruz
sanki batıyorum derinlere, ama korkusuz
sanki bir rüyaya dalıyorum
ve rüyada her şey güzel..
Ve işte rüyadan uyanıyorum.
Ve o sesi arıyorum.
İnanamıyorum.
Bir melodi gibi mi
geçiveriyor ömrümüz?…
NO: 91 MESTAN MUSTAFA ADALI (1941)
Mestan Mustafa Adalı 1941 yılında Haskovo ilinin Kirkovo Belediyesine bağlı Ada (Ostrovets) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu köyünde okudu. Liseyi Momçilgrat (Mastanlı) da bitirdi. Köyünde bir kaç yıl memurluk yaptıktan sonra öğrenimine devam eden Mestan Mustafa Adalı Kırcali’deki “Lüben Kararvelov” adlı Yüksek Öğretmen Enstitüsünün Bulgar–Rus Dili ve Beden Eğitimi Bölümünden mezun oldu. Doğduğu bölgenin çeşitli köylerinde orta okul öğretmeni olarak görev yaptı. İki dönem belediye başkanı oldu, birkaç yıl il gazetesinde editör olarak çalıştı.
Totaliter rejimin çökmesinden sonra yeni ufuklara kavuşan şair 1993 yılında Kırcali’deki Yüksek Öğretmen Enstitüsünün Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü dışarıdan verdiği sınavlarla bitirerek üçüncü ihtisasını da aldı. Aynı yıl Kırcalii ilinin Çorbaciysko köyündeki orta okulda Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı ve uzun yıllar orada çalıştı. Halen Kırcali ilinin Çorbaciysko köyünde oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Mestan Adalı orta okul çocuklarına şiiri sevdirdi ve yeni Demokrasi döneminde Bulgaristan okullarında 1993 ilk “Türkçe Edebiyat” derneğini kurdu. Derneğin Folklor grubu ile efsaneler, maniler, türküler ve tekerlemeler toplamaya başladı.
Mestan Adalı şiire ve türkülere annesinin söylediği türkülerle sevdalandı. Şiirlerinde Doğu Rodopların güzelliğini, göçlerin getirdiği acıları anadilinin yüceliğini ve insan onurunun değerini dile getirdi. Bir çok şiirini besteleyerek sazı ile bölge insanın kalbine taşıdı.
Eserleri: “Şarkılarımda Sen”, Şiirler, Kırcali 1998
TÜRKAN 97
Aralık 1984 yılında Bulgarlaştırma sürecine karşı direnişte Benkovski yakınlarında şehit düşen 17 aylık Türkan’a.
Aylardan Aralıktı o zaman
Yıllardan bin dokuz yüz seksen dört
Dili olsa, söylese o orman
Nasıl can verdi Türkan.
Hazin, hazin dere çağladı
Çığlıklar her kalbi dağladı
Yer gök doya, doya ağladı
Milletim karalar bağladı.
Bu yıl gene vardım mezarın başına
Adını yakıştıramadım soğuk mezar taşına.
Türkan, Türkan, Türkan
Sana olsun ebedi şan
Uğruna döktüğün kan
Yazdı ölümsüz bir destan.
İşte yine Aralık ayı,
Kalplerde yenilendi eski sızı
Ana kucağında şehit düştün
Oldun özgürlüğün sönmez yıldızı.
İSTERİM 98
Binlerce ana verseler
Hepsi senin deseler
Kendi anamı isterim.
Binlerce servet verseler
Bunlar senin deseler
Kazandığımı isterim.
Binlere vatan verseler
Birini ayır deseler
Ben vatanımı seçerim.
İNSANOĞLU 99
Yüzüne her güleni
Dostun sanma
Ben hepsini gördüm
Kimi dost bildirir kendini
Kimi…
İnsanoğlu karpuz değil ki..
Göresin içini.
Yüzüne güler
Arkandan gölgeni döver.
GARİP MİLLETİM 100
Tarih boyu yüzün gülmedi
Ne de berbatmış talihin milletim
Yoksulluk sana
Gurbetlik sana
Hasretlik ona göre
Açlıkla yüz yüze kalmak da sana …
Tüm bunlar yetmezmiş gibi
Dede yadigarı topraklardan
Kovulmak da sana …
Neyin var ise şu yer yüzünde
Bağrından koparıp aldılar:
Adını, dilini, dinini
Mezarını dahi eşeleyip kazdılar
Taşından ezanlı adını aldılar …
Sana bıraktıkları
Tek acı gözyaşları oldu.
Gözyaşlarının üstüne bastıkça
Zümrüt bahçeler değil
Taşlar bile kendinden geçti, soldu
Ama seni yıldırmadı zulüm
Yaşattı şah damarımızda ki benliğimiz
Sarsılmayan inancımız
Kendimizi koruma amacımız.
TÜRKÇEM 101
Türkçe’m
Anadilim benim
Yıllardır hasrettik sana.
Türkçe’m
Anadilim benim
Kavuştuk yine sana
Cefalardan sefaya yolumuz.
Seninleyiz sonsuza kadar
Kırılmaz kolumuz, kanadımız.
Türkçe’m
Anadilim benim.
AK DÜŞTÜ SAÇLARIMA 102
Kimi kere çok ucuzdan
Oyuncak ettiler beni
Kin