Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 2


Скачать книгу

koksan, şöyle sarsan?

      Kocaman’la hep beraber

      Mesut olsak ya ne dersin?

25. 04. 1994

      TAVSİYE

      Ne derlerse desinler

      Deliorman desinler.

      Bu güzelim ülkede

      Yari dilber desinler.

      Çiçekleri bahçede

      Her bir renkten desinler.

      Babaları oğullar

      Dinliyorlar desinler.

      Erginleşmiş kızları

      Günahsızdır desinler.

      Nasihatler tutanlar

      Yücelere desinler.

1994 Bisertsi

      NO: 88 GALİP MEHMET SERTEL (1942)

(Galip Mehmedov Süleymanov)

      Galip Mehmet Sertel 1942 yılında Silistrenin Akpınar (Bist ra) köyünde bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğdu ğu köyde okudu. Daha sonra Hacıoğlu Pazarcığında (Tolbuhin) açılan Türk Pedagoji okulundan mezun oldu. On yıldan fazla doğduğu köyde ve aynı ilin diğer köylerinde ilk okul öğretmen liği yaptı. Daha sonra Silistre’de Türkçe yayımlanan “Ziya“ adlı il gazetesinde beş-altı yıl editör olarak görevde bulundu. Ga zetenin kapanmasından sonra Bulgar Çiftçi Birliği Partisinin il teşkilatında Şube sorumlusu olarak çalıştı.

      1985 yılında Bulgar Hükümetinin Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıktı. Tutuklandı ve sürgüne gönderildi. Üç yıl işsiz kaldı. 1989 yılınnın 11 Kasımda Jivkov grubu iktidardan düşürüldü.Yeni bir dönem başladı.Galip Mehmet köyünde “Hak ve Özgürlük”, partisinin kuruşlmasında önemli görevler aldı. 1992 yılında Türkiye’ye geldi. İstanbul’a yerleşti. Halen İstanbul’da bir ilk okulda sınıf öğretmeni olarak görevini sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.

      Galip Mehmet Sertel şiirle orta okul yıllarında tanıştı. Önce çocuk şiirleri yazdı daha sonra doğup büyüdüğü ve vatan bildiği Dobruca’nın uçsuz bucaksız buğday tarlalarında çalışan Türk köylüsünün Bulgaristan ile Romanya’nın Dobruca için sınır kavgalarından çektiği acı dolu kaderini ve her on beş yılda bir gelen göç trajedisini dile getirdi. Şiirlerinde arı bir Türkçe kullandı.

      Şiirleri merkez ve yerel gazetelerin sanat sayfalarında dağınık bir şekildedir.

      “Toz Toprak Dobruca”, Şiirler, Prizren, Kosova, 2007

      DOBRUCA 73

      Dobruca’ mı anlatayım sana

      Gözümü açtığım ilk göz ağrısı

      Gönül ocağım

      Sosuz kırlarda

      Sabırsız koşan çocukluğum.

      Ayrı düşmeye gör

      Sol yanımda acım sızım

      Ekilecek tarlam

      Geçilecek yolum

      Bir tane evim bağrım.

      Mutluluğa uzanan el

      Ben bu toprağın oğluyum

      Baba yurdu burası

      Burası sevilir ömre bedel.

1965 Silistre

      MANZARA 74

      Yıldızlar okşuyor beyaz elleriyle

      Kar yüklü dağların tepelerini

      Tabiat gülüyor sihirli sesiyle

      Yırtarak gecenin siyah matemini.

      Ay çalkalanıyor sema deryasında

      Ceviz dallarının dökülmüş ak nuru

      Geceler tutulmuş sükut rüyasında

      Etrafta geziyor gecenin soğuk ruhu.

1967

      BEKLEYİŞ 75

      Bir kız

      Bir deniz

      Deniz yıkıyor göz yaşları ile

      Kızın beyaz ayaklarını

      Martıların kahkahaları

      Öpüyor dalgaları..

      Kız gülüyor güneş gibi

      Hasretli bakışı sahilde

      Çıplak ayakları

      Gamlı sahilde.

1968, Balçık

      ŞİİR DEDİĞİN 76

      Şiir dediğin,

      Müjde kuşu bütün iyiliklerin

      Ana toprağa düşen tohum

      Özgürlüğe, güzelliğe adanmış

      Ha doğdu

      Ha doğacak…

      Şiir dediğin

      Şu bizim Koca Balkan haydut şarkıları ile

      Oturmuş memleketler güzeline

      Düşmanla düşmüş amansız cenge,

      Ha yendi

      Ha yenecek…

      Şiir dediğin,

      Rakovski’ nin77 kından çıkmış kılıcı

      Veya kız bakışlı dağ çiçeği

      Diz çöküp kaynaktan içtiğim su

      Veya bir iki dilim ekmek Dobruca’ da

      İhtiyar babamın gönülsüz sofrasında.

1973

      BİZİM MEMLEKET 78

      Bu yollar ip gibi uzun

      Tuna’ dan Rodoplar’a

      Bu bereketli toprak

      Talihinde bin bir acı yara

      Tarihinde bin bir şanlı dava.

      Denize akan o küçük ırmak

      Bu Koca Balkan haydut şarkıları ile

      Bu gül vadisi oylum, oylum

      Bizim memleket oğlum

      Bu abideler

      Dağ başında yol kavşağında

      Acı geçmişte, yiğitliği hikaye eder.

      Gördüğün o harabeler ki

      Sıvasız duvarları kurşun yarası

      Kulak kabart oğlum

      Sönmemiş ocak başlarında gece yarısı

      Paisiy’ in79 tarihinde anlatılan yerler

      Bizim evler

      Bizim memleket.

1974, Silistre