Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 2


Скачать книгу

yolunu

      Islak ayaklarım soğuklamış

      Şimdi merhemini bile bulamaz doktorlar..

      Merhamet umuyorum

      Yol boyunda ki taşlardan, ağaçlardan

      İster inan, ister inanma…

      Bir iki değil bu aşk dansını oynadığın…

      Elbet bir gün gelir de

      Anlarsın suçun sende olduğunu

      Baharda akasyalar açarken…

      Ben sana söylemiştim ya

      Kazanlık diyarından

      Al, sarı, kırmızı güller getireceğimi

      Ne yazık ki, elimde soldu koklamadan güller.

1978

      NO: 85 ALİ MUSTAFA BONCUK (1941)

(Ali Mustafov Boncukov)

      Ali Mustafa Boncuk Razgrat iline bağlı Kalova (Dyankova) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Liseyi Razgrat’ta bitirdi. Birkaç yıl otobüslerde şoför muavinliği yaptıktan sonra Sofya Devlet Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümünü kazandı. Oradan mezun oldu. Uzun yıllar Razgrat köylerinde Türkçe öğretmeni, Türkçe yasak kapsamına alınınca eğitmen olarak görev yaptı.

      Rejimin baskılarına baş eğmedi, isminin değiştirilmesine karşı koydu. Görevinden uzaklaştırıldı. Mesleğine uygun olmayan bir çok işte çalıştı. Ailece sürekli baskı altında tutuldu. Şiirlerinin Türkçe yayınlanması yasak edildi. Bütün bu sindirme çabalarına rağmen Ali Boncuk Türkçe şiir yazmaktan vazgeçmedi.

      11 Kasım 1989 yılında Jivkov rejimi iktidardan indirildi, ülkede demokratik rüzgarlar esmeye başladı. Bu değişim sonucu Ali Mustafa Boncuk sevdiği öğretmenlik mesleğine döndü. Şimdi köyünde Türkçe öğretmeni olarak çalışmaktadır. Ali Mustafa Boncuk evli ve üç çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.

      Ali Boncuk şiiri lise yıllarında sevdi ve ilk şiirlerini de o yıllarda yazdı. O, kısa, ölçülü ve serbest vezinli şiirler yazdı. Şiirleri sıcak ve duygu yüklüdür, ruhları okşar ve düşündürür. Şiirlerinde Deliorman insanın sevincini ve kederini dile getirir. İsim değiştirme ve göç ile ilgili olan şiirleri Türkçe okul kitaplarında da yer almaktadır.

      Şiirlerini baskı ve yasaklar yüzünden kitaplaştıramadı. Gazete ve dergi sayfalarında dağınık bir şekilde yer almaktadırlar.

      ADIM 63

      Lekesiydi utancıydı yüzümün

      Bana silahla verilen adım

      Gizli bir kurt gibi üzüntü

      Her gün emerdi ömrümü hayatımın.

      O dehşet gün perişandı halim

      Tükendi, kesildi tüm hislerim

      İleri değil, döndü geri, geri

      Açık denizde yol alan yelkenlerim.

      O dehşet gün birden bire üstüme

      Sanki asırlık dağlar yıkıldı

      Kurşunlanan ezanlı adım

      Kalbime gömülüp Ali kaldı.

1992 Kalova – Razgzat

      YURDUM

      Doğan günün eşiğinde

      Umut dolu bir evrensin

      Seni seven gönüllerde

      Tükenmeyen bir güvensin.

      Ünlü çoban kavalında

      Çalınan bir içli ezgi

      Yaz yağmuru ovalarda

      Tanrımızdan gelen sevgi.

      Yurdum bizim ön sokakta

      Söylenen bir özlü türkü

      Sayfa, sayfa betiklerde

      Okuduğum şanlı öykü.

      ISSIZ EV

      Bu evin sahibi nerede?

      Cıvıl cıvıldı bu ev mutlu seslerle

      Şimdi yerde tozlu yırtık perdeler

      Ses selamet yok, yok burada kimse.

      Damında yuvalanmış nice baykuşlar

      Geceleri korkunç türkü söylerler

      Her yanda dalgın üzgün komşular

      Göçte kalanları candan özlerler.

      NE GÜZEL

      Ne güzel bürünüşün

      Akşamları allara

      Telli uzun uçkurun

      Yaraşır şalvarına.

      Kül eden bir özlemle

      Düşmüşüm yollarına

      Tanrı nasip ederse

      Varacağım yanına.

      Nişan durağım benim

      Allı pullu gelinim

      Mutluluk bizim olsa

      Ulaşınca kapına.

      DELİORMAN

      Gelin gibi süslü hür Deliorman

      Sensiz gönlüm gözüm sensiz olamam

      N’olur ayrılmasın evlat anadan

      Huzur dirlik sen de ey güzel yuvam!

      Soyum sopum sana ezelden hayran

      Toprağın verimli, güneş sımsıcak (sıcacık).

      Erden ormanların dillere destan

      Ben sana vurgunum ey güzel bucak.

      Burada yaşamıma olamasın engel

      Kutsal bir varlıksın baba ocağım.

      Sen yaşam gücümsün en güzel emel

      Sarmaş dolaş olsam ana kucağım.

      İNSANLIK NERDE?

      Yılların kıyımcı, baskı kırbacı

      Şakladı çılgınca, yandı üstümde

      Sızarken gönlüme derin bir acı

      Sessizdim, çaresiz insanlık nerede?

      İnsaf merhamet yok, yok bu düzende

      Tekme yumruk kırbaç bedava işte

      Bu da az gelirse silahlar elde

      Çiğnendi onurum, insanlık nerede?

      Çökünce karanlık köyün üstüne

      Milisler gelirdi konuk yerine

      Evim dönüşürken bir cenk çölüne

      Tanrı’ ma sığındım, insanlık nerede?

1994 Kalova Razgrat

      YEŞİL GÖZLER ÜSTÜNE 64

      Yeşil gözlerinde büyü mü ne var

      Devrildi üstüme yeşil bir nazar

      Ortalıkta kuru soğuk, yerde kar

      Yazılacak