doğacak güneş
Yine donuk olacak.
PAYDOS MEMLEKET HASRETİNE 52
Nazım Hikmet’e
Bir gemi geldi İstanbul’dan Varna’ya
Okşadı gemiyi, yandı elleri
Girdi yüreğine acıttı.
Bir gemi kalktı Varna’dan İstanbul’a
Yaktı yüreğini
Kalkan tavası gibi.
Dolu gözlerle baktı ardından
Uzun, uzun....
Ama rahat ol sen artık
Paydos Vatan hasretine
Memleketine geleceksin
Belki de dilediğince
Anadolu’ya gömüleceksin,
Koca Nazım usta.
SEVGİDEN YANA 53
Bir dünya istiyorum sevgiden yana
Kırgınlıklar, dargınlıklar bir yana
Tüm yüzler gülsün, kaşlar benzesin yaya
Çocuklar mutlu olsun, gelmesin dara.
Şiirler yazılsın hiç yazılmadık
Besteler yapılsın hiç yapılmadık
Çiçekler açılsın hiç açılmadık
Yollar geçilsin hiç geçilmedik.
Kuşlar uçsun hiç görülmedik
Uçurtmalar salınsın hiç salınmadık
Şarkılar söylensin hiç söylenmedik
Gönüller çelenk örsün hiç örülmedik.
Kekik koksun doğa, hiç kokulmadık
Sevgiler yaşansın, hiç yaşanmadık
Güller dikilsin hiç dikilmedik
Bülbüller sevda yaksın, hiç yakılmadık.
NO: 82 HÜSEYİN RASİM GÜLER (1941)
Hüseyin Rasim Güler 1941 yılında Silistre ilinin Bosna köyünde bir çiftçi ailesinden doğdu. İkiz eşidir, ikizlerin ikincisi, ilk okulu köyünde ortayı Silisterde okudu. Razgrat Türk Pedagoji okulundan diploma aldı ve üç yıl ilk okul öğretmenliği yaptı. Askere alındı. Terhis olduktan sonra Sofya Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümünü kazandı. Oradan mezun oldu. Kendi köyünde uzun yıllar orta okul Türkçe öğretmenliği yaptı. Daha sonra Silistre şehrine yerleşti. Orda Türkçe neşredilen “Ziya” gazetesinin Sanat ve Kültür sayfasını yönetti. Gazete kapanınca şehrin çeşitli liselerinde Bulgar Dili ve Edebiyatı derslerini okuttu. Bir ara Silistre Yüksek Öğretmen Enstitüsünde mürebbilik yaptı.
Asimilasyon politikasına direniş gösterdiği için tutuklandı, sorgulandı ve kısa süreli sürgüne gönderildi. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutuldu. Türkiye’ye iltica etti. Uzun yıllar İstanbul Ticaret Meslek Lisesinde Edebiyat öğretmenliği yaptı. 2003 yılında emekli oldu. Halen İstanbul’un Yeni Bosna semtinde oturmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Hüseyin Rasim Güler şiire ergenlik çağında gönül verdi. İlk şiiri on altı yaşındayken Rusçuk’ta Türkçe neşredilen “Tuna Gerçeği” gazetesinde yayımlandı. Daha sonra Hüseyin Rasim Güler şiirden ayrılmadı. Şiirlerinde kendi lirik duygularını ve gezip dolaştığı yerlerden esinlendiği doğa güzelliklerini dile getirmektedir.
Eserleri:
“Kardelen”, Çocuk şiirleri, İstanbul, 1997
“Çoktan Tükenirdi Bu Nefes”, Şiirler, İstanbul, 1996
“Kıbrıs İzlenimleri”, Yolculuk notları, İstanbul, 1998
“İstanbul Defteri”, Şiirler, İstanbul 2001
“Rumeli Türküleri ”, Derleme, Prizren, Kosova 20003
“Köprü”, Mehmet Ali Oruç’un şiirleri, Derleyen, Hüseyin R. Güler İstanbul 20003
“Dünyayı Geze Geze”, Şiirler, İstanbul 2005
“Bodrum Esintileri”, Anı, İstanbul, 2008
AKIN 54
Şehir misali gemilerimiz
Balık gibi suları yarar.
Çelik kanatlı kuşlarımız
Maviliklerden maviliklere dalar
Yapay uydularımız
Döner mi döner
Uzay gemimiz.
Gökleri deler
Akın var akın
Demek ki bu gün değilse yarın
Biz misafiriyiz
Mars’ın, Ay’ın.
BİZ İNSANLAR
Biz insanlar
Kurucusuysak bugün yeryüzünün
Yarın yelkenler açacağız
Evren yolculuğuna
Doluşacağız uzay yolcusu gemiye
Otobüse biner gibi …
Ve konacağız gezeğenden gezeğene
Uçacağız koşacağız, yıldızlar aleminde
Bir sözle uzayı fethedeceğiz kardeşim
Yüzeceğiz uzay gemisiyle uzay denizinde
İnan buna.
Güç bizde, fen bizde
İnanç denen kudret dümeni
Sağlam irademizle
Döndükçe elimizde …
SEN MİSİN, ARDA?
“Ben sana demedim mi canlarım Yusuf’um, kayıklar batacak…”
Sen misin bre, Arda
Sen misin bre çılgın nehir
O Yusuf’u alıp giden?
Getir Yusuf’u
Getir Yusuf’u.
Bakıyorum da doludizgin atlar gibi
Coşuyor suları Arda’nın
Hiçbir şeyden habersiz
Her şeyden bihaber …
Ötelerde
Kayıklar beliriyor
Sonra bir yat
Kıyak mı kıyak
Küçümencik
Derken
Bir türkü karışıyor
Akışına dalgaların :
“Çıkar abanı poturunu Yusuf’um
Dalgalar