Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 2


Скачать книгу

belirsiz bir sır ama

      Yanılgılarımız gerekliliğin sevinci içinde....

      Bir sülük gibi yapışmışlar güneşin dudaklarına

      Sonra bir yonca tarlasının ortasında

      Bir falcı eline bırakarak yazgımızı, ayrılıyoruz.

      Atlayışlarımızla setleri aşmış

      Mavi umutlu, yeşil ışıklı bir pencereyiz şimdi

      Yok hele yenilgi yok, yok hele, yitmek yok

      Ko özgün ve uyaklı bir şiir kaysın içimizden

      Yıldız gibi.........

      Ko mecazdan bir iz kalsın ardında ateşten

      Sen bu açık pencereden giren aydınlığın puantası21 ol !

      Bu defa falcı biziz.

31.03.1993, Razgrat

      NO: 78 ALİ ŞEVKET DURMUŞ (1940)

(Ali Şevkedov Durmuşev)

      Ali Şevket Durmuş 1940 yılında Kırcali ilinin Nenkovo köyünde fakir bir tütüncü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Daha sonra Kırcali Türk Pedagoji okulundan 1956 yılında ilk okul öğretmeni olarak mezun oldu. Uzun yılar Kırcali ilinin Bel İzvor köyünde sınıf öğretmeni olarak görev yaptı. Daha sonra Sofya’da ki “Kliment Ohridski” adlı Devlet Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümüne yazıldı ve dışarıdan verdiği sınavlarla yüksek öğrenimini tamamladı. Halen Ardino orta okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapıytı. 2004 yılında emekli oldu. Bulgarca ve Rusça biliyor.

      Ali Şevket Durmuş şiirle çocukluk yaşlarında tanıştı ve bir daha şiirin büyüsünden kurtulamadı. Şiirlerinde Rodop insanının göç acılarını, sevgi konularını, çocukların temiz ve renkli dünyasını sıcak bir dille işledi. Bunun dışında kalemini edebiyatın diğer dallarında da denedi ve başarılı eserler kaleme aldı. Birçok şiirinde toplumun aksaklıklarını dile getiren hiciv ve mizah yüklü bir yaklaşım göze çarpmaktadır. Ali Şevket Durmuş zorunlu göç fırtınasından kendini kurtaranlar arasındadır. O doğduğu topraklarda kalmayı başardı. Boşalan ve yalnızlığa itilen Rodop köylüsünün yeni trajedisini yaşayan biri olarak bu faciayı şiirlerine esas konu edip, protestosunu sürdürdü.

      Şiirleri Bulgaristan’da yayımlanan Türkçe merkez ve yerel basım sayfalarında yarım asırdan beri yer almaktadır.

      “Kadın Deyip Geçme”, Şiirler, Sofya, 2003

      KÖYÜME 22

      Güzel köyüm, şirin köyüm seninle

      Aramızda zıddiyet var bilirsin

      Benim yaşım yıl geçtikçe ilerler

      Senin aksine sen gencelirsin.

      Bu gencelme, güzelleşme nereden?

      Dile gelip anlatsana olmaz mı?

      Geçmişini bilen, halini gören

      Aşka düşüp hiç sana vurulmaz mı?

      Yeni, yeni yükselen şu evlerin

      Andırıyor küçük birer sarayı

      Televizyon ve radyo antenlerin

      Süslüyor üzerinde semayı.

      Boydan boya uzanan sokakların

      Benzetiyor seni hepten şehre

      “Emrimizdesin sen artık” diyorlar

      Köylülerin hırçınlaşan nehre…

      Anlatmazsan söyle bana a köyüm

      Seni gören geçmişini anmaz mı?

      Ve çehreni seyreden her yabancı

      On sekizlik Rodoplu kız sanmaz mı?

1968, Byal İzvor, Kırcali

      BAHÇE 23

      Bahçe, bahçe olmak için

      Çapa ister, kürek ister

      Çapa ile kürek ise

      Merak ister yürek ister.

      Bahçe, bahçe olmak için

      Zararlıyı sezmek ister

      Zararlıyı sezmek ise

      Her yanını gezmek ister.

      Bahçe, bahçe olmak için

      Sıkça, sıkça bol su ister

      Bol suyunu vermek ise

      Deposunu bulmak ister.

      Bahçe, bahçe olmak için

      Merak ister emek ister

      Emeğin ürünü ise

      Tatlı, tatlı yenmek ister.

      YEŞİL ORMAN 24

      Yeşil orman cıvıl, cıvıl

      Kuşlarıyla zevkli bana

      İnsan oğlu vurulur mu

      Sesiz kalan ormana?

      Yeşil orman şırıl, şırıl

      Irmağıyla zevkli bana

      İnsanoğlu vurulur mu

      Susuz kalan bir ormana?

      Yeşil orman tavşanıyla

      Geyiğiyle zevkli bana

      İnsanoğlu vurulur mu

      Cansız kalan bir ormana?

      Yeşil orman rengi ile

      Rüzgarı ile zevkli bana

      İnsanoğlu vurulur mu

      Renksiz kalan bir ormana?

      ÇIPLAK EV 25

      21 Mayıs 1991 yılında Türkiye’ye göç etmesiyle içimde onarılmaz yaralar bırakan pek sevimli ve yetenekli öğrencim N. N.’ ye.

      Avlusunda kuzu vardı

      Oğlanı ve kızı vardı

      Kalplerinde sızı vardı

      Her canlının çıplak evin.

      Adreslendi mobilyası

      Büyük küçük her eşyası

      Sezildi Bursa havası

      İçinde bu çıplak evin.

      Kuşlar gamlı bahçesinde

      Telaş var köpek sesinde

      Gözler yaşlı faresinde

      O karşıda ki çıplak evin.

      Nesi eksik, nesi yoktu

      Karı koca terler döktü

      Her canlısı boyun büktü

      Göç yüzünden çıplak evin.

      Ağlama sen güzel evim

      Şirin evim, çıplak evim

      Yaşlar dökme siyah kedim

      Talih böyle ne edeyim?

      SAKIN