align="center">
NO: 86 MEHMET HAMİT ÖZGÜR (1941-1996)
Mehmet Hamit 1941 yılında Razgrat ilinin Yerci Köy’ ünde (Gradina) orta halli bir çiftçi ailesinde dünyaya geldi. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Daha sonra Razgrat Türk Pedagoji okuluna yazıldı ve orasını bitirdi. İki yıl Razgrat bölgesinde öğretmenlik yaptıktan sonra askere alındı. Askerliğini topograf olarak yaptı. Terhis olunca kendi köyüne öğretmen tayin edildi. Uzun yıllar köyündeki Türk çocuklarına sınıf öğretmenliği yaptı. Bu zaman zarfında dışarıdan verdiği sınavlarla Sofya Devlet Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyat bölümünden mezun oldu. Türkçe’nin yasak kapsamına alınmasından sonra aynı okulda mürebbi olarak görevini sürdürdü.
1985 başlatılan Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıktı. Vidin dolaylarına sürgün edildi. Sürgünden döndükten sonra öğretmenliği elinden alındı. Köy Kooperatifinde vasıfsız işçi statüsünde çalıştı.
1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye gönderildi. İstanbul’a yerleşti. Birkaç yıl öğretmen olarak çalıştı. 1996 yılında İstanbul’da vefat etti.
Evli ve iki çocuk babasıydı. Bulgarca ve Rusça biliyordu.
Şiirlerinde çocukluğunu, aşkını, diyar sevgisini ve yarına olan inancını dile getirmektedir. Şiirleri yıllıklarda, merkez ve yerel Türkçe basında dağınık bir halde bulunmaktadır. Şiirlerinin çoğu Razgrat’ ta yayımlanan “Dostluk“ gazetesinde yayımlandı. Mehmet Hamit’ in makaleleri, deneme yazıları ve mizahi öyküleri de vardır.
SEVDİĞİME 65
Şu dağlarda yel olsam.
Bahçelerde dal olsam
Toprağına sel olsam
Nede iyi hoş olur.
Çayırlarda çil olsam
Sevdiğime kul olsam
Yanıp, yanıp kül olsam
Nede iyi hoş olur.
SANA 66
Elbet döneceksin bir gün bana sen
Kuzeyin baharını yazını özleyip’ de
Yuvalarına dönen göçebe kuşlar misali
Süzüleceksin önüme, hala
Koklamaya doyamadığım küçümencik
Erguvan dalcığı ile…
Hatırlarsın,
Hatırlamamak olur mu?
Erguvan rengine benzetirdim gözlerini
Şakrak, şakrak gülerdin sevincinden
Neşe saçardın ölü sessizliğe
İçime dolardı gülüşün.
Gönlüm bir hoş oluyordu…
Belki yine kıracaksın
Günahsız erguvan dalcığını…
Bende günahsızdım
Belki onun için kırılmışım.
Bırak!
Zahmet etme !
Ko bu defa erguvan dalcığını
Başkası kırsın.
O zaman belki ben kırılmam.
HEPİMİZ 67
Bir pecer var,
Karanlıkları kovar
Aydınlıklarıyla,
Gecenin geç vakitlerinde bile.
Bir insan var pencerenin ötesindeTam karşısında
Yazı masasının….
Kovalar durur uykusunu,
Kalemiyle cedveiliyle….
Belki ben
Bir öğretmen
Belki sen ya da senin kardeşin
Belki projeler çizen mühendis….
Belki hepimiz
Günlerin yapısını kuran
Belki değil….
Belki hepimiz biziz……
KÖYÜMDE SABAH 68
Tanyeri,
Koyu mavi bir sis sarmış ortalığı
Etraf püfür, püfür çiçek kokusu
Çiyle yüklü bahçede tomurcuklar
Güneş ışımasını bekliyorlar sabırsızlıkla…
Az sonra gene
Pek çabuk özlenen
Güneşli bir güne açılacaklar
Köylü kardeşlerimle beraber …
Tabiata, aydınlığa vurgun
Köyüm sabaha uyanıyor, çiçek kokusuna
Sesler duyuluyor komşu avlularda şarkılarla beraber.
Bir gün başlıyor köyümde bu sabah
Köydeşlerim bu sabah gene zümrüt ovaların yolcusu..
Yürüyorlar, kadını, erkeği bir arada
Yürüyorlar duyulan sevincin sonsuzluğu ile.
Bir gün başlıyor sevdiğim insanlara bu sabah
Bir gün ki, yarınların mutluluğunu şarkılarla getirecek.
SENSİZ 69
Sensiz de yelken açarım
Deli dalgalı denizlere....
Ve her şey gazaba gelirken
Ve ben hiçbir şeyden korkusuz
Savaşmasını da bilirim.
Bir martı gibi hırçın dalgalarla
Geride bırakacaklarımın
Onlarla beraber
Seninde hasretini çeke, çeke
Yalnızca yürüyebilirim…
Masallar ülkesinde
Küçük kayığımın güvertesinde
Makamı bilinmeyen
Bir şarkı söyleyerek.
Nihayet yeni dünyaları
Görme özencinde olan arzum
Belki de orada yitirilir.
Yaşama kavgam belki de bitmez
Ve rüyalarım beni çok uzaklara götürebilir
Çok uzaklara götürebilir.
Ne çare ki yolun ötesini
Yürüyemem sensiz.
BEKLEMEK VE UMUT 70
Gözlerim hep yollarda
Gelmeni