ve kötü geceleri
Yıldızlarıyla
Karanlığıyla
Sırtında gezdirdik gençliğimizin
Serenatlarla bazen
Bazen sessiz.
Varoluşumuzun uğruna.
Vefasız çıktı zaman
Bartholomey167 gecesinin
Akşamından döndü
İhanetin mermisi.
GELME 168
Bir başkasına vuruldum
Diye değil
Sensiz
Seninle yaşayayım diye
Gelme!
Seni unuttum diye değil
Özleminle yaşayayım diye
Gelme!
Biraz daha çekeyim hasretini
Seve, seve yorulsun
Şu kalbim diye
Yorulacak mı
Bilmiyorum.
NOSTALJİ 169
Bahara kadar göz yaşı döktü gece,
Yitik renkli çatıların
kırık kiremitlerini yıkadı
isli duvarlardan süzülerek.
Açlıktan kamburu çıkmış kargalar
Anten dallarına tünemiş
Sigara tüttürüyor bacalar,
çatılara çömelmiş.
Çok sesli korosuna kedilerin,
akord tutuyor rüzgar
kimsesiz kalmış
dut ağaçlarında.
SEVGİ 170
Bol, bol dağıttım
Sevgimin çoğunu dostlara
Bende azı kaldı.
Dağıttım onu da
Azar, azar
Karıma çocuklarıma
Artık ben sözlerde yaşayan,
bir sevgiyim.
Sevgi.
FRAGMAN 171
Kim acaba
Kapımı çalan
Bu saatinde gecenin?
Tanrı misafiri mi
Bir dost mu acaba
Sigarası bitmiş?
Yoksa Şiir mi
Kapımı zorlayan?
NO: 102 MEHMED ALİ ORUÇ (1943-1987)
Mehmet Ali Oruç, Hacıoğlu Pazarcık (Tolbuhin) iline bağlı İkizcelK (Benkovski) köyünde bir çiftçi ailesinde doğdu. ilk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Devamla Hacıoğlu Pazarcık’taki İnşaat Meslek Lisesinden muzun oldu. Birkaç yıl köyündeki okulda mürebbi olarak çalıştı. Birkaç yıl da posta şefi görevinde bulundu. Yerel yöneticilerle arası açıldı. Görevinden istifa ederek Hacıoğlu Pazarcık’taki il sosyal sigortalar kurumunda çalışmaya başladı. Orada on yıl kadar hizmette bulunduktan sonra gazeteciliğe atandı. 1976-1987 yılları arasında “Yeni Işık“ gazetesinin il muhabiri olarak görev yaptı. Dobruca’yı köy, köy dolaştı, halkın yaşamını yakından tanıdı.
1985 yılındaki ad değiştirme kampanyasında önce kampanyayı destekleyen yazılar yazdı. Daha sonra genç şair vicdanın sesini duydu. Türk halkının yanında yer aldı. Asimilasyon politikasına karşı çıktı. Kendisine yapılan siyasi ve milli baskıya dayanamadı. 1987 yılının bir güz gecesi Hacıoğlu Pazarcık’taki çalışma odasında kendini astı. Mehmet Ali Oruç evli ve iki çocuk babasıydı. Bulgarca biliyordu.
Şiiri kendine bir dert ortağı bilen Mehmet Ali Oruç şiirlerinde susuz Dobruca toprağının su hasretini ve yalnızlığını dile getirdi. Bulgaristan Türkleri şiirinde sıcak ve buruk bir hava ile ün yaptı.
Şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımladı.
“Köprü”, Şiirler, İstanbul 2003. (Derleyip yayımlayan Hüseyin Güler)
MİNYATÜR ŞİİR 172
Senin aşkın tuzlu denizdi
Benimse sulara oturmuş gemiydi
Güneşten ve aydan da temizdi.
Ve denizden güneşten ırak
Deniz kadar hoş
Güneş kadar parlak.
Saraylar kurduk masal, masal
Sonra erkekliğimi omuzlayarak
Para kazanmaya çıktım
Elimizde köşemizde olsun diye.
Sen gittin çiçek aramaya
Hayal- meyal odamıza
Saksılı bir bahar dolsun diye.
Ve derken
Penceresiz çiçeksiz
Yerimizde mekan kurdu eller
Altı taş üstü toprak
Üstelik bir de gülüş çektiler
Kulübedeki mutluluğa
Görenler şaşsın diye.
RİCA 173
Sen bir bulut gibisin şimdi uzaklarda
Gözelerin sevgi taşır kucak, kucak
Ben suya hasret toprak örneği yanık
Ve susuzluktan yanan yaprağım dallarda
Döneceksen yağmur ol da öyle gel
Ki, damla, damla yaşam ver bana
Yağmurlar ki bereket yüklü bir bahar
Çiçekler örneği solan kalbim
Yağmurunu bekler
Yağmurunu bekler.
AĞAÇ DİKTİM 174
Ağaç diktim yol boyuna
Baharda çiçek açınca
Görmeliydiniz
Arıların mutluluğunu.
Ağaç diktim yol boyuna
Dallarına yuva yapınca
Görmeliydiniz
Kuşların