Ayrıca uzun süredir eğitim sisteminden kültür ve edebiyata kadar pek çok unsuru Marksist-Leninist ideoloji ile şekillenen bir coğrafyada, on yıllar boyunca biriken problemleri bir anda çözmek elbette mümkün olmayacaktır. Cengiz Aytmatov, bağımsızlık sonrası yaptığı bir konuşmada, “Gelen şey cennet değil!” sözleriyle bu gerçeği ifade etmiştir. (Söylemez, 2019: 36-42) Yaşanan sürecin zorluğuna ve hâlihazırda var olan bazı problemlere rağmen, çeyrek asırlık bağımsızlık tecrübesi içerisinde Türk cumhuriyetlerinin çok fazla yol kat ettiğini de belirtmek gerekir. Bu süreçte Türk devletlerinin hem kendi siyasî ve ekonomik gelişimleri hem de Türkiye ile olan ilişkileri açısından pek çok olumlu gelişme olmuştur. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yaşanan değişim ve dönüşümler, bu alanların uzmanları tarafından araştırılmayı beklemektedir. Türkolog ve edebiyat bilimcilere düşen ise, çeyrek asırlık bağımsızlık tecrübesini dil, kültür ve edebiyat bağlamında incelemek ve bilimsel sonuçlar ortaya koymaktır.
Bir milletin bağımsız bir şekilde varlığını devam ettirebilmesi için millî hafızasını koruması çok önemlidir. Millî hafızanın korunabilmesi için de milleti oluşturan unsurları bilmek ve bu unsurlara bağlı olarak ortak bir geçmiş bilinci oluşturmak gerekir. Milliyet ve milliyetçilik üzerine çalışan teorsiyenlerden Anthony D. Smith, milletin tanımını yaparken belirli bir toprak parçasının yurt olarak benimsenmesinden ve ortak tarih ve anlatıların var olması gerekliliğinden söz eder. (Smith, 2017: 27-28) Bir halkın, tarih boyunca belirli toprakları kendisiyle özdeşleştirmesi, mekânsal hafızanın teşekkülünü sağlar. Kültürel hafızayı oluşturan ise ortak tarih ve anlatılardır. Sözlü kültürle nesilden nesile aktarılan halk anlatıları kadar, bu anlatıların millî ruhundan ilhamını alarak geleneği modern çağın koşullarına göre yeniden üreten çağdaş anlatılar da önemlidir. Bu tarz anlatıları üretebilmek için, kendi tarihini ve kültürünü iyi bilen, bunları çağdaş edebiyatın biçim ve içerik özellikleriyle, anlatım teknikleriyle sentezleyebilen yazarlara ihtiyaç vardır. Millî-kültürel hafızanın estetik bir düzlemde okuyucuya sunulabilmesi, bu donanıma sahip yazarların mevcut birikimlerini sanatçı ruhlarıyla birleştirmelerine bağlıdır. Fakat bu yönde eserlerin yazılması kadar, bu eserlerin araştırmacılar tarafından incelenmesi, edebiyat tarihçiliği ve edebiyat eleştirisi bağlamında entelektüel bir birikim oluşturulabilmesi de önemlidir. “Türk Dünyası Çağdaş Edebiyatları” sahsında çalışan araştırmacıların, bağımsızlık dönemine, özellikle de bağımsızlık temasına vurgu yapan eserlere yönelmesi ve bu metinleri bilimsel açıdan ele alması, hedeflenen entelektüel birikimin teşekkülüne büyük katkı sağlayacaktır.
Bağımsızlık dönemini araştıran bilim insanlarının, edebiyatın tarih ve sosyolojiyle olan ilişkisini göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Yeni Eleştiri ve Yapısalcılık gibi ekoller, edebî metinleri merkeze almayı savunmakta ve bu metinleri değerlendirirken tarihi, edebiyat tarihini, toplumu ve yazarın biyografisini bir kenara bırakmaktadırlar. Oysa Türk cumhuriyetlerinde son iki asırdır yaşanan siyasî ve sosyal gelişmeler, metinleri daha geniş bir bakış açısıyla okumayı gerektirmektedir. Bu süreçte üretilen eserlerin yazarları, yaşanan gelişmelere kayıtsız kalamamakta, toplumsal süreçleri edebiyata yansıtarak estetize etmeye çalışmaktadır. Sovyet döneminde uygulanan baskı ve sansürler, Ekim Devrimi ve “kazanımları” dışındaki toplumsal süreçleri tam manasıyla ifade etmeye imkân vermemiş olsa da, bağımsızlık dönemi ile yeni bir süreç başlamıştır. Bu süreci doğru değerlendirme görevi de araştırmacılara düşmektedir.
Adıgüzel, Sedat (2006). Azerbaycan Edebiyatında 1960 Nesri (Hikâye ve Roman). Erzurum: Fenomen Yayıncılık.
Akpınar, Yavuz (1994). Azerî Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Anderson, Benedict (2015). Hayali Cemaatler –Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması. İstanbul: Metis Yayıncılık.
Özkırımlı, Umut (1999). Milliyetçilik Kuramları –Eleştirel Bir Bakış-. İstanbul: Sarmal Yayınevi.
Şadıhanov, Emil (2006). “Sovyetler Birliği’nin Dağılma Sürecinde Etkili Olan Bölge Sorunları ve Milliyetçilik Hareketleri”. Sosyoloji Konferansları. 33, s.1-22.
Smith, Anthony D. (2017). Millî Kimlik. İstanbul: İletişim Yayınları.
Söylemez, Orhan (2019). “Cengiz Aytmatov: Gelen Şey Cennet Değil!”. YÖK Yüksek Öğretim Dergisi. Ankara: S. 11. s. 36-42.
Süleymanlı, Ebulfez (2006). Milletleşme Sürecinde Azerbaycan Türkleri. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Tagızade, Leyla (2006). “Sosyalist Realizm: Kökeni, Oluşum Süreci ve Kavramı” Modern Türklük Araştırmaları Dergisi. C. 3. S. 4. s. 7-24.
BÖLÜM II
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
BAĞIMSIZLIĞIN ŞEREFLİ YOLU VE BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ AZERBAYCAN EDEBİYATI
İsa HABİBBEYLİ4
Azerbaycan ve Bağımsızlık Yolunda Şerefli Bir Tarih
Azerbaycan’ın bağımsızlık tarihi, çok şerefli bir tarihtir. Bu süreç, devletimizin bağımsızlığının yaklaşık 30 yıllık geçmişini oluşturur. Halkımızın, toplumumuzun bir bağımsızlık hikâyesi olduğu gibi, özgür biilmin, sanatın ve edebiyatın da kendine özgü bir gelişme yolu vardır. Bu tarih şerefli, göğüs kabartan ve büyük başarılarla dolu olduğu kadar zor ve sorumluluk yüklü yollardan geçilerek oluşturulan bir süreçtir. Azerbaycan halkı, bir zamanlar bünyesinde olduğu Sovyet yönetiminin bağımlılığından kurtularak, üç renkli bayrağını Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın binasında en yükseklerde dalgalandırmış, dünya çapındaki organizasyonlara liderlik etme yetkisine ulaşmıştır. Halkımız, sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimin yüksek temposuyla, bir zamanlar dünya çapında az bilinen bir toplumken, dünyanın her yerinde kabul gören, örnek gösterilen bir millete dönüşmüştür. Sovyetlerin dağılmasından sonra Karabağ savaşına dâhil edilen, topraklarının beşte biri işgal edilen, bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalan ve Haziran 1993’te büyük devlet adamı, Ulu Önder Haydar Aliyev’in kurtarıcılık misyonu ile ulusal kurtuluşu sağlayan millî devletimiz ve halkımız, bugün dünyada petrol ve maddî zenginlikler ile beraber, zengin geçmişi, tarihî ve kültürel gelenekleri, millî-manevî özellikleri, modern yaşam tarzı ve çok kültürlü değerleri ile tanınmakta ve gerçek bir örnek teşkil etmektedir.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Millî İlimler Akademisinin 70. yıl töreninde bu hususu bilim adamlarımızın dikkatine sunmuştur:
Sosyal Bilimler hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Bu alan daima desteklenmektedir. Son yıllarda Azerbaycan’da yapılan farklı organizasyonlarda – Bakü Humanitar Forumu, Kültürlerarası Diyalog Forumu – artık Azerbaycan’ı dünyadaki çok kültürlülüğün merkezi olarak tanıtmıştır. Çok kültürlülük Azerbaycan’da devlet politikasıdır ve aynı zamanda, sosyal taleptir. Çünkü bu, bizim için sıradan bir yaşam tarzıdır. Halbuki, biz şimdi bazı ülkelerde farklı manzaralar görüyoruz. Hatta bazı siyasî liderler çok sakıncalı ifadeler kullanarak, çok kültürlülüğün iflas ettiğini, bunun geleceğinin olmadığını söylüyorlar. Bu hem yanlış, hem de tehlikeli bir düşüncedir. Çünkü çok kültürlülüğün alternatifi yoktur. Nedir alternatif – yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık. Maalesef, bütün bunları televizyonlarda her gün görüyoruz. Azerbaycan bu alanda da kendi modelini sergilemektedir. Bence, Azerbaycan bilim adamları bu konuda