üç renkli bayrağı, devlet adamı Haydar Aliyev tarafından önce 17 Kasım 1990’da Nahcıvan’da tanınmış, daha sonra 18 Ekim 1991’de Bakü’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının yeniden sağlanması üzerine “Bağımsızlık Bildirgesi” kabul edilerek ve ulusal devlet niteliklerine dönülerek ulusal edebiyatın ana ideolojik temeli ve yönü belirlenmiştir. Üç renkli bayrakta temsil edilen sembolik değerler şunlardır: Mavi renkte belirtilen Türklük, kırmızı renkte yer alan modernite ve yeşil renkle seciyyelenen İslâmî değerlerdir. Bu değerler yetmiş yıllık yasaktan sonra modern Azerbaycancılık ideolojisinin nitelikleri gibi yeniden vatandaşlık hakkı kazanmıştır. Bu, aynı zamanda edebiyatın yeni fikir ufuklarının merkezine dikkatleri çekmiştir. Haziran 1993’te Azerbaycan’da devlet yönetimine geri dönmesiyle cumhuriyeti düştüğü zor ve karmaşık sosyo-politik krizden çıkaran ümummillî lider Haydar Aliyev Azerbaycancılığı bir devlet ideolojisi ilan etmiş, Azerbaycan Cumhuriyeti değerlerinin kapsamlı bir şekilde geliştirilmesini ve modern gereksinimler seviyesine yükseltilmesini bir görev olarak belirlemiştir. Bilindiği gibi “Azerbaycan ve Azerbaycancılık kavramlarının çok eski bir tarihî olmasına rağmen, bu kavramlar yüzyıllar boyunca coğrafi olarak kullanılmış ve son yüzyıldan beri ulusal bir fikir olarak şekillendirilmiştir. Devlet politikasında Azerbaycancılığın ulusal bir ideolojiye dönüşmesi ve bağımsız devlet yapısı ile koordinasyonu, ulusal liderimiz Haydar Aliyev’in Azerbaycan devletinin ve halkının önünde bulunan en büyük tarihî hizmetlerindendir.”6
Bağımsızlık edebiyatının oluşmasında Türkçülüğün ve Azerbaycancılığın rolü yadsınamaz. Bu fikirleri somutlaştıran, geniş kitlelere ulaştıran realizm ve romantizm edebiyatının, Celil Memmedkuluzâde, Ali bey Hüseynzâde, Ahmed bey Ağaoğlu, Mirze Alekber Sabir, Hüseyn Cavid, Mehemmed Hâdi, Mehemmed Emin Resulzâde, Neriman Nerimanov, Üzeyir Hacıbeyov, Abdurrahim bey Hakverdiyev, Ahmed Cavad, Cafer Cabbarlı, Samet Vurğun, Mikayıl Müşfik, Mirze İbrahimov, Mir Celal, Süleyman Rahimov, Süleyman Rüstem, Bahtiyar Vahabzâdə, Halil Rza, Memmed Araz, Sabir Rüstemhanlı ve onlarca diğer ediplerimizin, şairlerimizin ve yazarlarımızın bağımsızlık savaşında ulusal bağımsızlığa değerli hizmetleri ve katkıları olmuştur. İstiklal fikirleri ve özgürlük arzularının edebiyatta yankı bulmasında Cumhuriyet dönemi değerleri ile birlikte, ondan önceki “Molla Nasreddin”cilik ve “Füyuzat”çılık hareketinin de, sonraki Sovyet dönemindeki vatansever terbiyenin ve millî-manevî varlığın korunması uğrunda çalışmaların da önemli rolü vardır. Özellikle edebî-sosyal düşünceyi yaygınlaştıran “Molla Nasreddin” hareketi, Azerbaycan felsefesi ve realist edebiyat ideolojisinin desteğini daha da güçlendirmiş ve sürdürülebilir kalkınma umutlarını belirlemiştir.
Edebiyatın gelişmesi için, aynı zamanda bağımsızlığın da nitelikleri olan ifade özgürlüğü ve yaratıcılık özgürlüğü önemli birer şarttır. Yine de, edebiyat sadece yeni çağın gelişini yansıtmakla kalmamış aynı zamanda bağımsızlığın da kazanılmasına aktif olarak katılmıştır. Tüm Sovyet dönemi boyunca edebiyatta bağımsızlık düşüncelerinin yetişmesi ve şekillenmesi birkaç şekilde kendini göstermiştir:
1. Ana dilinin ve millî bilincin korunması ve geliştirilmesi;
2. Ulusal-tarihsel belleğin onarımı;
3. Azerbaycan idealinin, ulusal vatanseverlik ruhunun yaşatılması;
4. Azerbaycan insanının karakterinin edebî yansıması;
5. Nihayet, doğrudan millî bir fikir yoluyla kurtuluş çağrısının edebî ifadesi.
Azerbaycan Yazarlarının X. Kongresi’nde Ulu Önder Haydar Aliyev, edebiyatımızın özgürlük misyonuna övgüde bulunarak şöyle demiştir:
… Biliyorsunuz, bizim edebiyatımızın halkımıza yaptığı en büyük hizmet şudur ki, şairlerimiz, yazarlarımız kendi eserleri ile Azerbaycan’da, halkımızda, milletimizde daima millî duyguları uyandırmaya çalışmışlardır. Ulusal özgüven, ulusal uyanış, canlanma süreci, her şeyden önce edebiyattan geçer. Bazı eserler var ki, onlar açıkça halkımıza ulusal canlanma, uyanış hissiyatlarını iletmişler: Bahtiyar Vahabzade’nin, Halil Rza’nın ve başkalarının eserleri. Ama diğer eserler ise dolaylı olarak, ayrı ayrı fikirlerle milletimizde vatanı sevmek, vatana sadık olmak, Azerbaycan’ı sevmek, Azerbaycanlı olmak hissiyatlarını yaratmışlardır…7
Aynı zamanda, dil faktörüne özel önem veren Haydar Aliyev şunları belirtir:
Bugün bağımsız bir devlet olarak kendimizle gurur duyuyoruz ve çok güzel bir Azerbaycan dilimiz var. Azerbaycan dilinin oluşmasında, gelişmesinde, bugünkü seviyeye ulaşmasında yazarlarımızın, şairlerimizin, edebiyat bilimcilerin, dilbilimci akademisyenlerin büyük hizmeti var.8
Azerbaycan edebiyatının, önde gelen devlet adamı Haydar Aliyev tarafından özel olarak vurgulanan bu âli misyonu, kendini Sovyet hâkimiyetinin son yıllarında daha da parlak bir şekilde göstermiştir. Toplumda çelişkilerin artması, resmi sosyalizm uydurmaları ile gerçek hayat ilişkilerinin ters düşmesi, sosyal adaletsizlik, sosyal ahlâkın bozulması, insan maneviyatına aykırı olan bir ortamın sağlanması Mirze İbrahimov, Mir Celal, İlyas Efendiyev, İsmail Şıxlı, İsa Hüseynov, Anar, Elçin, Yusuf Semedoğlu, Hüseyin İbrahimov, Sabir Ahmedov, İsi Melikzade, Mevlid Süleymanlı, Akil Abbas, Afaq Mesud ve başka yazarların nesir eserlerinde ve piyeslerinde sert şekilde eleştirilmiş, keskin yazar itirazı ile karşılanmıştır. 1980’lerin bednâm “yeniden yapılandırma” ve “açıklık” politikası bu çirkinliği ortaya koymuş ve Sovyet toplumunun geleceğinin olmadığı, ulusal gerçeğin arka planında daha belirgin olduğu anlaşılmıştır.
Sovyet gerçeklerine karşı şiir, açık şekilde itiraza kalkışmıştır. Büyük söz ustaları Resul Rıza’nın, Bahtiyar Vahabzade’nin, Memmed Araz’ın, Halil Rza’nın, Sabir Rüstemhanlı’nın her tür çifte standarta isyan eden vatandaşlık şiiri, halk şairleri Süleyman Rüstem’in, Kabil’in, Neriman Hasanzade’nin, Hüseyin Arif’in ve başka şairlerin vatanseverliği anlatan şiirleri ile tamamlanmış, artık yabancı olduğu apaçık görünen ortama karşı, millî-ahlâkî düşüncenin oluşturulmasında bu eserler önemli rol oynamıştır.
Edebiyatta “Azerbaycancılık” için mücadeleye daha Sovyet döneminde Azerbaycan’a liderlik etmiş Haydar Aliyev büyük önem vermiş ve buna uygun bir ortam yaratmıştır. Büyük lider daha sonra bu dönemi hatırlayarak şöyle demiştir:
Moskova’da bir gazeteci ile röportaj yaparken, Azerbaycan’ı yönettiğim zamandan bahsettik. Bana “Sizde, Azerbaycan’da o zaman muhalif var mıydı, yoksa yok muydu?” diye sordu. Yoktu demiştim. Dedi, neden? “Biz muhalif aramıyorduk” dedim. Doğal olarak, bakacak olsaydık, çok muhalif çıkarmak mümkündü. Mesela, eğer 60-70’li yıllarda Azerbaycan’da muhalifler aramaya kalksaydık pek çok kişi vardı. En büyük muhalif Bahtiyar Vahabzade idi. Hatta benim hatırımdadır, ben İstihbarat Bakanlığı’nda çalıştığım zaman onun hapsedilmesi konusu kararlaştırılmıştı. Yahut, Halil Rza en büyük muhaliflerden biriydi. Çünkü onun eserleri, özellikle Bahtiyar Vahabzade’nin eserleri, gerçekleri söylüyordu. Fakat bu gerçek, o zamanlar Komünist ideolojiye aykırıydı ve bu yüzden onlar muhalif-diler. Bununla birlikte, Halil Rza’yı koruduk ve muhafaza ettik…9
1995 yılında Ulu Önder Haydar Aliyev, Bağımsız Azerbaycan’ın ilk “İstiklâl” nişanı ile Bahtiyar Vahabzade, Memmed Araz ve Halil Rıza Ulutürk’ü taltif ederek, onları ulusal özgürlük mübarizleri gibi karakterize etmiştir. Bunların hiçbiri tesadüf