Orhan Söylemez

Türk Dünyasında Milli Ruh ve Edebiyata Yansıması


Скачать книгу

millî fikir ve estetik değerleri ile birlikte, 1960-1980 yılları edebiyatının dolaylı rolü ve katkısının olduğunu görüyoruz. Bu zengin cephanelik sayesinde 1990’lı yılların tüm zorlu, karmaşık, sosyo-ekonomik durumuna rağmen edebiyatımız bağımsızlık fikrini ve değerlerini korudu, yükseltti ve onu ulusal bağımsızlık edebiyatı düzeyine getirdi.

***

      Azerbaycan edebiyatının kendi şerefli görevini hayata geçirmesine rağmen, 1990’lı yılların başlarında ülkede cereyan eden olaylar, ekonomik sistemin çöküşü, Karabağ savaşının komplikasyonu, yurtlarından kovulan mülteciler ve göçmenler ordusunun karşı konulamayan akımı, sosyal-siyasî hayatta kaosun artması, ülkedeki edebî-kültürel süreçleri de kapsamıştır. Edebî hayatta belli bir durgunluk oluşmuş; edebî basın ve yayınlar maddî kaynak bulamadığından faaliyetini durdurmaya mecbur kalmıştır. Böylece, edebiyatın kendi misyonunu gerçekleştirme olanakları giderek daralmıştır. Ancak millî lider Haydar Aliyev’in halkın talebi ile 1993 yılında iktidara dönüşünden sonra, edebiyata devlet desteğinin gösterilmesi sayesinde edebî hayat normalleşmeye başlamıştır. Halk tarafından bağımsız Azerbaycan’ın baş mimarı olarak değerlendirilen Haydar Aliyev, tüm alanlara olduğu gibi edebiyatın mevcut zor durumuna da zamanında önem vermiştir. İleri görüşlü devlet adamı siyasî iktidara dönüşünden sonra ilk görüşmesini 21 Eylül 1993 tarihînde Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi’nde ülke aydınları ile gerçekleştirmiştir. Çok hassas bir dönemde yapılan bu tarihî görüşmede bilimin, edebiyatın, kültürün geliştirilmesi, gelecek talebi ile bağlı bir çok konulara açıklık getirilmiştir. Çünkü o yıllarda ülkemizin bağımsızlığı için yapılan mücadele dalgasında, Sovyet döneminde oluşturulan bilimsel kuruluşlara güvensizlik ifade edilmiş, yazarlar ve bilim adamları itibarsızlaştırılmış, hatta Bilimler Akademisi, Yazarlar Birliği’nin kapatılması hakkında beyanatlar seslendirilmiştir. Hassas bir tarihî noktada Cumhuriyet’e rehberlik eden seçkin devlet adamı Haydar Aliyev’in âlimler ve yazarlarla görüşmesi ve cesur açıklamaları, bilimin ve edebiyatın geliştirileceğine, Bilimler Akademisi ve müteşebbis birimlerin faaliyetlerini devam ettireceklerine dair büyük umut ve güven hisleri doğurmuştur. Haydar Aliyev, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ilgili olarak toplumda yaşanan kaostan yararlanıp kendilerini kahraman gibi göstermek isteyen yıkıcı ve inkârcı kuvvetlere kararlı bir şekilde şunları söylemiştir:

      Son zamanlarda Neriman Nerimanov’dan başlayarak Azerbaycan’da tüm bürokratların düşman oldukları konusundaki düşüncelerle barışamayız. …Neriman Nerimanov kendi devrinin, yaşadığı muhite uygun yetişmiş mühim bir simasıdır, büyük siyaset adamıdır.. …Tarihimizde olan şahsiyetlerin tümü bizim için değerlidir. … Büyük bestecimiz Uzeyir Hacibeyov’u alalım. O, yüzyılın başlarında Azerbaycan’da klasik müziğin kurucusu, opera sanatının kurucusu, Musavat Partisi’nin üyesi ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Marşı’nın bestecisi olmuştur. … Şimdi Üzeyir Hacıbeyov’u ikiye mi bölmek gerekiyor? Onu, Musavat ve Sovyetler dönemindeki faaliyetlerine mi bölelim?.. Onu, 1938 yılında Moskova’da büyük gururla Stalin’le görüştüğü, Kalinin ona “Lenin nişanı” hediye ettiği için suçlamalı mıyız?.. Cafer Cabbarlı’yı alalım. Büyük yazarımız, büyük dramaturg, Azerbaycan kültürüne büyük katkıda bulunmuş bir kişidir.... Geçmişte yaşayıp üretmiş akademisyenlerimiz, yazarlarımız, şairlerimiz, bestecilerimiz büyük miras bırakmıştır. Bunları temel alarak bilimimizi, kültürümüzü geliştirmek şimdiki neslin borcudur. Malesef, bilimi tüketip, kültüre kayıtsız kalıyoruz… Tüketmek kolay, kurmak, yaratmak zor. … Tüketenler her zaman tarihten silinmiştir.11

      Azerbaycan aydınları ile yapılan tarihî toplantı sırasında Haydar Aliyev’in toplumda Bilimler Akademisi’ne beslenen yıkıcı görüşlere karşı belirttiği keskin itiraz, geniş anlamda Azerbaycan yaratıcı aydınlarının “denizde kasırganın yıktığı, dalgaların kıyıya attığı gemiye” benzettiği ülkedeki karmaşık durumda, kasırganın dalgalarından ülkeyi kurtarmak misyonunun kesin ifadesi idi:

      Bana gelen söylemlere göre, Bilimler Akademisi’ni, enstitüleri yok etmek istiyorlar ve bilime karşı kayıtsız bir tutumları var. Tüm bunlara bir son vereceğiz. Ne pahasına olursa olsun sona erdireceğiz. Ekonomi nasıl ne olursa olsun, bilim gelişmelidir. Bilimler Akademisi halkımızın tarihî bir başarısıdır. … Bilimler Akademisi’nin de, enstitülerinin de çalışacağından emin olabilirsiniz ve bunun için uygun koşulları yaratacağız.12

      Gerçekten Bilimler Akademisi de, Yazarlar Birliği de zor şartlarda ileri görüşlü bir siyasetin sonucu olarak devletin desteği ile yaşatıldı, yoluna devam etti.

      Sovyet döneminde klasiklerin yıldönümlerinin devlet düzeyinde kutlanmasına büyük önem veren Ulu Önder Haydar Aliyev sosyal-ekonomik zorluklara rağmen, Muhammed Fuzulî’nin 500. yıldönümünün kutlanmasına karar vermiştir. 1996 yılında büyük tören ile, uluslararası düzeyde kutlanan yıldönümü, millî edebiyatın büyük törenine dönüşmüştür.. Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi’nin 2015 yılında yapılan 70. yıldönümünde bu olgunluklar minnettarlıkla hatırlanılmıştır:

      “Ulu önder Haydar Aliyev’in bağımsız Azerbaycan’a yönetimi, kendimize ve geleceğimize güven hissini geri getirerek, halkımızın tarihî hafızasında millî ideallere fedakârca hizmet örneği olarak kalacaktır. İki olguyu not etmek yeterlidir. Biz ekonomimizin en zor döneminde UNESCO çerçevesinde dahi Muhammed Fuzulî’nin 500. yıldönümünü ve muhteşem Azerbaycan destanı “Kitab-ı Dede Korkut” un 1300. yılını büyük bir tören ile kutladık. Tüm bunlar aslında Haydar Aliyev’in Azerbaycancılık mefkûresine hizmet ederek, halkımıza onun millî-manevî mirasının iade edilmesi yolunda çok önemli adımlar oldu”.13

      Türk dünyasının muhteşem bir abidesi olan “Kitab-ı Dede Korkut” destanlarının 1300. yıldönümünün Bakü’de, Drezden’de ve UNESCO’da kutlanması, 1997-2000 yılları arasında bu muhteşem anıt eserin isminin Azerbaycan ile anılmasına hizmet etmiştir. Yıldönümü günlerinde sırf Haydar Aliyev’in nüfuzu sayesinde “Kitab-ı Dede Korkut”un Drezdend’de bulunan elyazmasının faksimile nüshası Azerbaycan’a hediye edilmiştir.

      Yirminci yüzyılın edebî eleştirmenlerinden Calil Mammadguluzade, Hüseyin Cavid, Samed Vurgun, Süleyman Rustam, Rasul Rza, İlyas Afandiyev ve başkaları gibi XX. asr edebiyatının önemli simalarının yıldönümlerinin törenlerle kutlanması, halkın ilgisini edebiyata geri döndürmede büyük rol oynamıştır.

      Görkemli devlet adamı Haydar Aliyev’in klasiklerle beraber, dönemin yazarlarına ilgisi, Bahtiyar Vahabzade, Halil Rıza Ulutürk gibi canlı klasiklere hasta ziyaretlerinde bulunması, Mehmet Araz, Mirvarid Dilbazi, Anar, Elçin, Yusuf Səmədoğlu, Maksud İbrahimbeyov ve başka yazarları tebriki, doğum günlerine katılımı, halk yazarı fahri adı, “İstiklal” ve “Şöhret” ordenleri ile ödüllendirmesi de edebiyatın gelişmesine gösterilen hassasiyetin açıkça örneğidir. Millî liderin 1997 yılının Ekim ayında yapılan Azerbaycan Yazarlar Birliği X. Kurultayı’na bizzat katılımı, kurultaydan önce Cumhurbaşkanlığı konağında yazarların temsilcileri ile, ayrıca edebî gençlikle samimi görüşlerini paylaşması, edebî kamuoyunda son derece büyük ruh yüksekliğine neden olmuştur.

      Sovyet döneminde Cumhuriyete başkanlık ettiği yıllarda yazarların tüm kongrelerinde yer almış millî lider, bağımsızlık aşamasında ilk defa yazarların âli tedbirine gelmekle, edebiyatın gelişmesine özel önem verdiğini vurgulamış, aynı zamanda, yazar ve şairlerin Azerbaycan Yazarlar Birliği etrafında toplanmasını desteklemiştir.