Aksoy Ömer

Boşnak Alhamiyado Edebiyatı


Скачать книгу

rel="nofollow" href="#n10" type="note">10

      6. yüzyıldan itibaren bölgeye Türk soylu Avarların göçü ve bölgede yaklaşık 250 yıl sürecek olan hâkimiyeti başlar. Avarlar ile aynı dönemde bölgeye Slav göçleri başlamış ve Slav gruplar Avarların idari hâkimiyeti altında yaşamışlardır. Avar hâkimiyeti döneminde bölgeye Hırvatlar, Sırplar ve Avarlar gibi Türk soylu olan Bulgarlarda göçmüşlerdir. Bölgeye göçen diğer tüm etnik gruplardan sayıca oldukça fazla olan Slavlar, Balkan yarımadasının büyük bir kısmına yayılarak yarımadanın etnik çehresini tamamen değiştirmiştir. Slavların göçleri ile birlikte Slavizasyon olarak adlandırdığımız; Epir bölgesinin kuzeyinde yaşayan ve bölgeye sonradan göçen tüm etnik toplulukların Slav etnisitesi altında birleşmesi ve Slav dili konuşması söz konusudur.11

      12. yüzyılın sonlarında tarih sahnesine çıkan ve bağımsız bir oluşum olarak Bosna tarihinde yerini alan Orta Çağ Bosna Devleti, bahsi geçen Slavlaşma sürecinden itibaren Ortodoks ve Katolik dünyasının siyasi oluşumları arasındaki çekişmelerin ortasında yaklaşık iki buçuk asır geçirmiştir. Bu dönemde Bosna coğrafyası ve burada yaşayan Slavlaşmış topluluklar, Bizans ve Bulgar güdümündeki Sırp prensliği ile Macar güdümündeki Hırvat güçlerinin iktidar mücadeleleri arasında kalmıştır. Ancak kesin olan şudur ki bölgedeki etnik grupların bölge üzerindeki hâkimiyet mücadelesinin olumsuz sonuçlarına rağmen bu ortamın Bosna bölgesinde bağımsız bir Boşnak entitetinin oluşumuna herhangi bir olumsuz etkisi söz konusu olmamıştır.12 Böyle bir ortamda Sırp ve Hırvat entitetlerine bağlı olmaksızın, dolayısıyla da Katolik ve Ortodoks kiliselerinden tamamen bağımsız bir şekilde, Bogomiller olarak adlandırdığımız Hristiyanlığın farklı bir yorumu olan anlayışa mensup bir Slav grup teşekkül etmiştir. 12. yüzyıl başlarında Bosna topraklarında Macar, Bizans, Zeta Knezliği (Karadağ) ve feodal bir gücü temsil eden yerel banların hâkimiyet mücadeleleri devam ederken 1180 yılında Macaristan ve Bizans İmparatorluğu’nun bölgedeki hâkimiyetini kaybetmesi, Zeta Knezliği’nin de geri çekilmesi neticesinde Bosna’da bağımsız banlıklar dönemi başlamıştır.13

      Ortaçağ Avrupasında etkili olan siyasi yönetim biçimi feodalite (derebeylik), fizikî koşulları nedeniyle Bosna Hersek’te daha geç ve Avrupa’ya oranla daha esnek bir yapıda oluşmuştur. Bölge, dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. Bosna Hersek’te yaşayan soyluların tebaları üzerindeki otoriteleri daha esnek olmuştur. Soyluların askerî yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin arazilerine el koyma gibi bir uygulamanın söz konusu olmamasını Bosna Hersek’teki feodalitenin esnekliğine örnek olarak gösterebiliriz. Soylular, bağımsız toprak sahipleri olarak krallarını seçmiş ve gerektiği takdirde banları ve kralları tahttan indirebilmiştir. 14 Bu soylular arasından Bosna’da banlık ve krallık yapmış olan önemli hükümdarlar çıkmıştır. Orta Çağ Bosna Devleti’nde banlık ve krallık yapan Ban Kulin (1180-1204), Ban Stephen Kotromanic (1322-1353) ve Kral Stephen Tvrtko (1353-1391) dönemlerinde Bosna’da belirli bir feodal güce sahip olan soylular tek bir hükümdar yönetimi altında birleşmiştir. Özellikle Ban Kulin günümüzde Boşnakların kendisinden ve onun banlığı döneminden gururla bahsettikleri önemli bir isimdir.15

      Bosna Hersek’te yaşayan Slavlar, 15. yüzyıldan itibaren kitleler halinde İslam’ı kabul etmeye başlamıştır. Boşnakların İslam ile tanışması ve İslam’ı benimsemesi Türklerin bölgeyi fethi ile gerçekleşmiş bir süreç. Türklerin askerî anlamda gerçekleştirmiş olduğu ilk akınlar ve bölgesel fetihler I. Murat dönemine dayanır. Bölgenin büyük bir kısmı 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiş, Yaytse şehri ise Macarlar ile sınır olarak tayin edilmiştir. 1526 Mohaç Savaşı ile günümüzdeki Bosna Hersek Devleti sınırları tamamen Osmanlı topraklarına katılmıştır.16

      Bölgenin askerî olarak fethini, İslamiyet’in hızlı bir şekilde yayılması neticesinde dinî bir fetih hareketi takip etmiştir. Bosna Hersek’te İslamiyet’i Katolik ve Ortodoks kiliselerinin etkisi ve nüfuzuna rağmen hızlı bir şekilde nasıl yayıldığı meselesi üzerine farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bunlardan ilki Boşnakların İslamiyet öncesinde sahip oldukları Hristiyanlığın farklı bir yorumu olan Bogomil mezhebi ile ilişkilidir. Bölgede Katolik ve Ortodoks kiliselerinden bağımsız olarak varlığını sürdüren Bogomiller, hem İslam ile var olan benzerlikler,17 hem de Katolik ve Ortodoks Hristiyanlık ortasında yüzyıllardır süren sıkışmışlığın etkisi ile kitleler halinde İslamiyet’i kabul etmeye başlamışlardır. Başka bir neden olarak ekonomik gerekçeler gösterilir. Eski imtiyazlarını kaybetmek istemeyen Bosnalı toprak sahipleri ile Osmanlı yönetimi arasında bir tür siyasi ittifak gelişmiş, bu ittifakın neticesi olarak Bosnalı Slavlar kitleler halinde İslamiyet’e geçmeye başlamışlardır. Bölgede İslam’ın yayılması uzun ve kademeli bir süreç olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca bölgede askerî anlamda Türk varlığından çok daha önceleri Türk dervişlerin bölgenin Müslümanlaşmasına olan katkısı da göz ardı edilmemelidir.

      Boşnakların İslamiyet’i kendi arzuları ile benimsemesi, onları devlet içerisinde her açıdan ayrıcalıklı bir konuma getirmiştir. Müslüman çocukların devşirme sistemine dâhil olmamasına rağmen, Boşnakların isteği doğrultusunda kendi arzuları ile Müslüman olmanın bir mükâfatı olarak Boşnak çocukları sadece saray ve özellikle Bostancı Ocağı için devşirilmiştir.18 Osmanlı bürokrasisinde bu yolla devşirilerek devlet hizmetine alınan Boşnak kökenli devlet adamlarının sayısı oldukça fazladır. Sadece yükselme döneminde sadrazamlığa kadar yükselen Boşnak kökenli devlet adamı oranı % 12’dir.19 II. Beyazıt’ın torunu olan ve 17 yıl Bosna Sancak Beyi olarak görev yapan meşhur akıncı Gazi Hüsrev Bey ile yükselme devri vezirlerinden Hadım Ali Paşa, Hersekzade Ahmet Paşa, Hadım Sinan Paşa, Semiz Ali Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Lala Mustafa Paşa, Napolyon ordularını Akka’da büyük bir hezimete uğratan Cezzar Ahmet Paşa gibi isimler Boşnak asıllı olan ve Osmanlı bürokrasisinde önemli görevlerde bulunan devlet adamlarından sadece birkaçıdır.

      Bosna Hersek’te Osmanlı öncesinde nüfus daha ziyade kırsal kesimde yoğunluk gösterirken fetih ile birlikte Türk tarzı şehirler ve bu şehirler içerisinde yeni müesseseler imar edilmeye başlanmıştır. Osmanlı yönetimi ile Türk tarzı şehirlerin kurulması, beraberinde Türk kültür hayatının da tüm kurumları ile Bosna Hersek’e taşınmasına vesile olmuştur. Gazi Hüsrev Bey’in Saraybosna’da yaptığı eserler ve tarihî Saraybosna çarşısı (Baş-çarşı) günümüze değin ulaşan ve Türk etkisini en güzel yansıtan örneklerden sadece biridir. Saraybosna, Travnik, Mostar, Banya Luka, Zvornik gibi şehirler Osmanlı hâkimiyeti sonrasında kurulmuş ve Boşnakların sosyal ve kültürel hayatlarının merkezi olmuştur. Bu şehirlerin nüfusu ağırlıklı olarak Müslümanlardan müteşekkildir. Saraybosna, Travnik ve Banya Luka şehirleri çeşitli aralıklarla eyaletin yönetim merkezi olarak hizmet vermiştir.

      Bosna, 16. yüzyıl boyunca devam eden fetihler akabinde 1580 yılında eyalete dönüştürülmüştür. 1699 yılında Karlofça Antlaşması ile kaybedilen topraklarla Bosna, bir uç eyaleti halini almıştır. Sınır boylarını savunma ve sınır güvenliğini sağlama amacıyla 16. yüzyılın ortalarında kurulan kaptanlıklar (kaputanluk), bir tür askerî çiftlik olup bu idari birimlerin yöneticisi konumundaki kaptanlar (kapetan), sınırları kontrol etme görevlerinin yanında asker toplamak, eyalet sınırları içerisinde asayişi