Aksoy Ömer

Boşnak Alhamiyado Edebiyatı


Скачать книгу

hareketlerinin en önemli aktörüdür. 1774 Osmanlı-Rus Savaşı ve akabinde imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması Rusya’ya, çoğunluğu Balkanlarda yaşayan Ortodoks Hristiyanları temsil etme hakkı kazandırmış ve Rusya, Panislavist fikirleri Balkan etnik gruplarına yukarıda bahsettiğimiz burjuva aydınlar vasıtasıyla empoze etmeye başlamıştır. Bunun neticesi olarak Ortodoks millet Rus etkisine açılmış ve Rusya, Ortodoks Hristiyanlığı siyasal bir ideoloji haline getirmiştir.29 Rusya’nın etkisiyle her etnik grup İstanbul’daki patrikhaneden bağımsız olarak kendi kilisesini kurmuştur. Ulusal kimlikler, ulusal kiliselere sıkı sıkıya bağlanırken kilise ve devlet arasındaki ilişki Osmanlı Devleti’nden farklı olarak kilisenin yeni ulusların ve kurulacak olan ulusal devletlerin siyasal aracı haline gelmesi ve ulusal devletlerin idaresinde özgürlüklerini yitirmesiyle sonuçlanmıştır.30 19. yüzyıldan itibaren dinin ve etnik kimliğin birbirini tamamlayıcı iki toplumsal kategori olduğu Balkanlarda insanlar, bağlı oldukları kiliseleri uluslarının ve kendi etnik kimliklerinin temel unsuru haline getirmişlerdir. Bu şekilde Balkan yarımadasında modern uluslar doğmaya başlamıştır.

      Balkanlarda kurulan yeni ulusal devletler kendi uluslarını yüceltme, kendi uluslarının büyük tarihleri üzerinde mitler yaratma ve daha önce kendilerine ait olan ve Türkler tarafından işgal edilen toprakları geri alma mücadelesine girişmişlerdir. Bu mücadele bölgede yaşayan ve azımsanamayacak ölçüde nüfusa sahip olan Türk, Boşnak ve Arnavut gibi Müslüman toplulukların, hem kendi etnik çoğunluklarını sağlamak hem de geçmişin intikamını almak adına fiziksel olarak ortadan kaldırılması ya da zorla eritilmesi politikalarını beraberinde getirmiştir. Bunun sonucu olarak ise Türk hâkimiyeti boyunca hiçbir zaman yaşanmayan büyük katliamlar ve kitlesel göçler yaşanmıştır.31

      Balkanlarda 19. yüzyılda vuku bulan bu gelişmeler karşısında Osmanlı Devleti, parçalanmanın önüne geçmek adına bir takım tedbirler alma yoluna gitmiştir. İlk olarak Müslüman olan ve olmayan tüm tebaanın devletin bir vatandaşı olarak kabul edildiği Osmanlıcılık siyasetini devreye sokmuştur. Azınlık isyanları ve kurulan ulus devletler neticesinde Osmanlıcılık siyasetinin başarısızlıkla sonuçlanması, İslam ve halifeye bağlı ümmet olgusunun güçlenmesine, devletin ister istemez halifenin sancağı etrafında toplanacak Müslüman bir ulus siyaset takip etmesine neden olmuştur. Osmanlı idarecilerinin gözünde Halifelik makamı, Batı emperyalizmine karşı Müslüman direnişinin birleştirici unsuru olurken Müslüman kimliğini muhafaza eden Bosnalı Slavlar da Balkanlarda ortaya çıkan ulusçu hareketler ve Müslüman gruplara karşı yapılan uygulamalar karşısında kendilerini Bosnalı Müslüman ulusal kimliği adı altında tanımlama refleksini harekete geçirmiştir.

      Osmanlı Devleti’nin ve Bosna’nın sosyo-kültürel ve siyasi dönüşümünde diğer bir belirleyici etken ise İttihat ve Terakki devrimi olmuştur. Bu yeni modernleşme, inanç ve kimlik sentezi, yerellik ve etnik anlamda kimlik düşüncelerinin gelişmesine imkân sağlamıştır. Böylece inancın yanında Türk, Boşnak, Arnavut gibi etnik adlandırmalar da yer almaya başlamıştır. Hristiyan ulus devletlerinin tecavüzleri karşısında Müslüman kimliği ile mücadele veren Boşnakların kendi tarihî ve kültürel öğeleri etnik bir unsur olarak yerel ve bölgesel bir anlam kazanmıştır.

      Tüm bu gelişmeler akabinde, bölgede siyasi olarak Türk hâkimiyetinin sona ermesi ile Müslüman Slavlar, Hırvat ve Sırpların kendi taraflarına çekmeye çalıştığı bir topluluk haline gelmiştir. Çünkü hem Hırvatların hem de Sırpların bölgede nüfusun çoğunluğuna sahip oldukları iddiasında bulunabilmek için Müslüman Slavlara ihtiyaçları vardı.32 Katolik Hırvatlar nüfusun %20, Sırplar ise %43’ünü oluşturmakta idi. Müslüman Boşnaklar ise nüfusun üçte birinden daha fazla bir nüfusa sahiptiler.33 Müslümanlar arasında da kendilerini hangi etnik kategoriye dahil edeceği hususu tartışılmaya başlandı. Zira Bosnalı Müslümanlar Slav kökenli olmalarına rağmen Osmanlı idaresinde kaldıkları sürece Müslüman olmayan, buna rağmen aynı kökene mensup oldukları ve aynı dili konuştukları komşuları tarafından Türk olarak adlandırılmışlar, kendileri de bu adlandırmada herhangi bir beis görmemişlerdir.34 Bunun yanı sıra bu döneme kadar günümüzdeki anlamıyla Müslüman kimliğini çağrıştıran Boşnak etnonimi, Osmanlı yönetimi tarafından bölgede yaşayan tek bir etnik unsurdan ziyade Bosnalı anlamında, Bosna Hersek topraklarında yaşayanların tamamını kapsayacak şekilde kullanılmıştır. 1878 yılından itibaren ise bölgenin idaresini elinde bulunduran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da 1882-1903 yıllarında maliye bakanlığı yapmış olan Benjamin Kallay’ın fikirleri doğrultusunda, 1903 yılına kadar bölgede yaşayan Müslüman, Katolik, Ortodoks tüm etnik grupları -dinî bir farklılık gözetmeksizin- “Bosna Hersek’te yaşayan insanlar” anlamına gelecek şekilde Boşnyastvo (Boşnak/ Bosnalı) olarak adlandırmayı uygun görmüştür. Avusturya-Macaristan hükümeti tarafından kurulan Saraybosna Ulusal Müzesi müdürlüğüne atanan Kosta Hörman’ın ilk kez sistemli bir şekilde başlattığı Boşnak folklor ürünlerinin derlenip yayımlanması çalışmalarını Kallay finanse etmiştir.35 Bosna’da yürürlüğe konulan etnik politikanın propagandasının yapılması için yine Kallay’ın desteğiyle 1891 yılından itibaren Mehmet-beg Kapetanović’in editörlüğünde Bošnijak (Boşnak) adlı politik gazete çıkarılmaya başlanmıştır. Tüm bu çabalara rağmen Boşnak etnik adlandırması sadece bölgede yaşayan Müslüman Slavların sahiplendiği bir adlandırma olarak kalacak, Bošnijak gazetesi de Bosnalı Müslümanların kendilerini Sırp ve Hırvatların, Müslümanların aslında zorla ihtida ettirilmiş Hırvat veyahut Sırp oldukları iddialarına karşı, aksi yönde tezler üreten Müslüman bir yayın organına dönüşecektir.36

      Yüzyıllarca Osmanlı millet sistemi içerisinde Müslüman Türk tebaadan kendisini farklı bir etnik kategori içerisinde değerlendirmemiş olan Bosnalı Müslüman Slavlar, Türklerin bölgeden çekilmesi ve özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren Bosnalı Ortodoks ve Katolik grupların dinî inançları temelinde kendi etnik kimliklerini ön plana çıkarmaya başlamaları neticesinde, Müslüman kimlikleri üzerinde etnik bir aidiyet benimseme zaruretinin ortaya çıktığını görmüşlerdir. Bunu müteakiben Bosnalı Müslümanlar dinî kimliklerini ve diğer gruplardan ayırıcı kültürel vasıflarını ön plana çıkarma gayretinde bulunmuşlardır.37

      Boşnakların ulusal kimlik söylemleri, hem Bosna’da hem de Bosna dışında yaşayan Hırvat ve Sırpları çok da memnun eden bir gelişme olmamıştır. Zira Hırvat ve Sırplar 1990’lı yıllara kadar Bosnalı Müslümanları kendilerinden farklı etnik bir olgu olarak görmenin aksine onları zorla Müslümanlığı kabul etmiş Katolik Hırvatlar yahut Ortadoks Sırplar olarak gören çeşitli savlar öne sürmüşlerdir. Birçok Hırvat ve Sırp araştırmacı tarafından ortaya atılan Bosnalı Müslümanları ihtida etmiş Ortodoks ya da Katolik olarak gösterme çabası mesnetsiz, tarihî temelden yoksun ideolojik ve siyasi bir argümandan ibarettir.38

      Bosna topraklarında yaşayan Müslümanların Boşnak etnik adı ile uluslaşması süreci, dinî-kültürel ve yerel-lokal paradigmaların bir sentez oluşturması ve coğrafi bir terim olan Bosna adı ile zaten Osmanlı hâkimiyeti boyunca bu bölgede yaşayan insanları adlandırmak için kullanılan Bosnalı/Boşnak teriminin ulusal bir adlandırmaya-etnonime evrimi neticesinde gerçekleşen bir süreç olmuştur. Bu süreçte ulusal yapıyı oluşturan en önemli toplumsal kategori İslamiyet’tir. İslamiyet ile birlikte