Hoca Ahmet Yesevi, Sufi Allahyar, Süleyman Bakırgani gibi tasavvufi şahsiyetlerin dinî eserlerinin ve özellikle ‘ahir zaman’la ilgili düşüncelerinin etkisinde kalan Kırgız akınları arasında gelişen ‘Zamane’ akımından farklı edebî ekoller de ortaya çıkar. 1916 Ürkün İsyanı sonrası halkın çektiği acıları anlatan ‘Azgan El’, ‘Kayran El’, ‘Kaytkan El’ gibi şiirlerin temsilcileri ‘Ürkün’ akımını ortaya çıkarır. 1911 yılında Kırgızistan’da meydana gelen büyük depremi şiirlerinin konusu yapan ve o depremin sebepleri, sonuçları üzerinde duran şairler ise ‘Zilzala’ ekolünü oluşturur (Alimov, 2003: 15).
Zamane şairleri, kendi öz vatanlarında Rusların sömürü, kıyım ve asimile siyaseti sebebiyle halkın içine düşürüldüğü olumsuz durumu kabullenmez. Bu şairler halkın geleneklerini, örf ve adetlerini bozan; tarihini ve kültürünü yok etmeye çalışan emperyal dayatmalara karşı sivil bir direniş başlatırlar. Bu direnişin en karakteristik yanı geçmişe duyulan özlemi bugün yaşananlara bir itiraz yöntemi olarak kullanmasıdır. Zamane şairleri şiirleriyle bugün yok edilen, bozulan, gizlenen her doğru, güzel ve iyi şeyin geçmişte bulunabileceği ve onların zamana yeniden kazandırılmasıyla her şeyin düzelebileceği düşüncesiyle toplumları geçmişlerine sahip çıkmaya çağırır. Zamane edebiyatında şairler toplumsal olaylar karşısında yaşadıklarını, gördüklerini şahsî his ve fikirleriyle harmanlayarak adeta kendi dönemlerinin resmini çizerler:
Kalk kısılgan,
Zaman buzulgan
Baş ayak bolgon
Ayak baş bolgon
Azuluuga bar zaman
Beçaraga zar zaman
Halk baskı altında
Zaman bozulmuş
Başlar ayak olmuş
Ayaklar baş olmuş. (Kalıgul)
Güçlüye var zaman
Çaresize zor zaman (Arstanbek)
Güçlüye var zaman
Çaresize zor zaman (Arstanbek)
Zamane akımı ile ilgili olarak Kırgız edebiyat tarihçileri yaptıkları birçok araştırmaya dayanarak özellikle içerik ve üslup bakımından bu ekolü Kırgız şiirinde yeni bir akım olarak kabul eder. Şiirin bu dönemle birlikte eskiye göre sadece içeriğinin değil kendisini var eden koşulların da farklı olduğunu, bu yeni koşullara göre şairlerin de şiir anlayışlarını yeniden yapılandırdığını savunan araştırmacılar zamane şiirinin yeni olmakla birlikte Kırgız şiir geleneğinin genel akışına bağlı olduğunu da belirtmektedir. Bazı araştırmacılar zaman akınlarının söyledikleri şiirleri ‘sanat-nasihat ırları’ grubunda gösterirken, bazı araştırmacılar ise ‘arman ırları’nın bir türü olarak göstermektedir.
Zamane şairleri içinde bulundukları dönemin olumsuz ve ağır şartlarını şiirlerinde zaman teması etrafında dile getiren molla şairlerdir. Kırgızlar medrese eğitimi alan eğitimli, aydın insanlara ‘molla’ unvanını vermektedir. Bu nedenle medrese eğitimi alan şairler Moldo Niyaz, Moldo Kılıç, Nurmoldo, Aldaş Moldo gibi asıl isimlerin yanında bu unvanla anılmaktadır. Mollalar sadece din adamı değil; Klasik Doğu edebiyatını yakından tanıyan, birkaç dil bilen devrin önemli şahsiyetlerindendir. Bunların çoğu medrese eğitimi alan veya köylerindeki mollalardan tahsil görerek eğitimlerini tamamlayan insanlardır. Bir kısmı da eğitimlerinin bu ilk devresinden sonra Buhara’ya veya Kaşgar’a giderek oradaki büyük âlimlerden ders alarak ilmi tahsillerini daha da geliştirirler. Bu şekilde yetişen bu isimler devrin önde gelen bilim adamları sıfatıyla çeşitli medreselerde eğitim vermenin yanı sıra yazılı edebiyatın oluşumu ve gelişiminde de büyük rol oynarlar (Özgen, 2014: 43) (Duishonkul Uulu, 2018: 2).
Dönemin en iyi eğitim imkânlarıyla yetişen akınlar, XIX. yüzyıl sonunda ortaya koyduğu şiirleriyle İslam dininin ve dine ait kültürün halk arasında yayılması yanında Rus işgaline karşı halkın bu dinî ve millî değerleri ile gelenekleri etrafında bir araya gelerek uyanmasını sağlamayı da amaçlamaktadır. Kırgız halkının dinî ve milli değerlerine sahip çıkarak direnişin sembolü olan bu ekol, fikirleriyle de halkı bilinçlendirmeye çalışır. Rusların sömürü ve asimile politikalarına karşı ilmî ve dinî sahada şiirleriyle ve mücadeleleriyle halka örnek ve önder olan zamane şairleri, dönemin direnişinin de sembol isimleridir (Duishonkul Uulu, 2018: 2). Zamane akımının başlıca temsilcileri olan Kalıkul Bay Uulu, Arstanbek Buylaş Uulu, Moldo Kılıç Şamırkan Uulu, Moldo Niyaz, Aldaş Moldo, Nurmoldo gibi akınlar, söyledikleri doğaçlama şiirler ve özellikle ‘zamane’ konulu eserleriyle yaşadıkları dönemde adeta bugünün medyasının, toplumu bilgilendiren ve yönlendiren rolünü üstlenerek önemli bir görevi yerine getirir (Kulamshaev, 2007: 626).
Zamane akımı daha önce de belirtildiği üzere sadece Kırgızistan’a özgü bir oluşum değildir. Bu akım; Rus işgal ve emperyalizmine karşı sivil bir inisiyatifle Kazakistan, Türkmenistan, Kara-Kalpak ve Tatar halklarının eğitimli isimlerinin önderlik ettiği bir bilinçlenme hareketidir. Bu şairlerden biri olan ve XVIII. yüzyılda yaşayan Türkmen şairi Şeydayî, Kırgız zamane akınlarının düşünce ve tutumuna çok benzer bir biçimde yaşadığı dönemin sosyal adaletsizliklerini yöneticilerin ve insanların dinden uzaklaştığını, sarıklı mollaların bile açgözlü oluşunu, dolayısıyla kıyametin yaklaştığını ‘Ahir Zaman’ şiirinde şu şekilde dile getirir:
Niçe iş ey, gapıla kıyamatdan nişan,
Ruzu-şep zalımlarındır içgeni göye ki kan,
Hiç pukara halını sormaz adalat birle han,
Hars-ı düynege uyup, yagşılar olmuşdır yaman,
Ay yaranlar, bes niçik kim bolmasın ahir zaman.
Nice iş ey gafil geldi kıyametten işaret,
Gece gündüz zalimlerindir içtiği güya ki kan,
Fukaranın halini hiç sormaz adalet ile han,
Dünya hırslarına uyup iyiler olmuştur yaman
Ey yarenler, peki nasıl olmasın ahir zaman
Zalımı-süthorları bolmuş hudadan bihabar,
Panı dünyeni baka diyip, yıgnayırlar sim-u zer
Pasıkı murdarları mescit sarı kılmaz güzer,
Eylemez alımga ızzat hem şerigatga nazar,
Ay yaranlar, beş niçik kim bolmasın ahırzaman
Zalimi tefecisi olmuş Huda’dan bi-haber
Fani dünya için deyip yığıyorlar gümüş altın
Azgın murdarları mescit tarafına gitmezler
Eylemez âlime izzet ve şeriata nazar
Ey yarenler peki nasıl olmasın ki ahir zaman
Halk era harsı haram doldu, kanagat galmadı
Mehr menıg oldı, sahılarda sahavat galmadı,
İyp haram takva bilen, dervüşde tagat galmadı,
Pıglı