2006: 36)
Kırgız sözlü geleneğinde eski türlerden biri olarak kabul edilen ‘aytışlar’ (atışmalar) düğünlerde ve çeşitli törenlerde halkı eğlendirmek için iki kişi veya grubun yarış havası içerisinde şairlik gücünü denedikleri şiirlerdir (Dıykanbayeva, 2016: 22). Kırgız akınları Kalık ile Osmankul’un atışması bu şiir türünün en iyi örnekleri arasındadır:
Kalık:
Atayı barıp tappadım
Osmankul seni üyündön
Osmankul:
Kelerin bilsem murdatan
Ketpeyt elem üyümdön
Kalık:
Osmankul katuu çıktı dep
Daynındı uktum Çüyündön
Osmankul:
Irakmat, Kake, baana
Iraazı boldum bugün men
Kalık:
Maktap aytkan söz emes
Baykap turam türündon
Özel olarak gelip bulamadım
Osmankul seni evinden
Geleceğini bilseydim önceden
Gitmez idim evimden
Osmankul güçlü çıktı diye
Şöhretini duydum Çüy’ünden
Teşekkür ederim Kake, övgün için
Memnun oldum bugün ben
Övmek için söylenen söz değil
Görmekteyim halinden
Alkışlar ve kargışlar Kırgız sözlü edebiyat geleneğinin en zengin türlerinden biridir. Alkışlar ve kargışlarda dinî unsurlar ön plandadır. Bu şiir türü şairlerin en eski görevlerinden biri olan din adamlığı işinin devamı niteliğindedir. İyi, güzel, istenen durum ve işler için ‘alkış’ (dua) söyleyen şair; kötü, çirkin, istenmeyen durum ve işler için de ‘kargış’ (beddua) söyler. Aşağıda verilen alkış örneği Kırgızlarda evlenen çiftler için söylenen şiirlerdendir:
Paygambarım batasın bersin
Duşman aldınarga ötpösün
Batma, Zuura, Ulukman pirler koldosun
Ak colu şıdır
Coldoşu Kıdır bolsun
Koro tolgon koy bolsun
Koynu tolgon bala bolsun
Peygamberim duasını versin
Düşman önünüzden geçmesin
Fatma, Zühre, Ulu pirler korusun
Ak yolu açık
Yoldaşı Hızır olsun
Ahırı dolu hayvan olsun
Koynu dolu çocuğu olsun
Kırgız Türkçesinde ‘makal-lakaptar’ olarak ifade edilen atasözü ve deyimler muhteva açısından hacimlidir. Bu sözlü metin biçimi milletin tüm tarihî tecrübesini ve hayat birikimini taşıdığı için nesiller arasında büyük bir özenle taşınır. Daha çok didaktik özellikler gösteren ‘makal-lakaptar’ hafızada kalmasını kolaylaştırmak amacıyla şiirlere has bir ahenkle söylenir:
“Ata arbagı ıyık” (Ata ruhu kutsaldır.)
“Ata kargışına kalgan perzent onolboyt” (Ata bedduası alan çocuk kötülük görür.)
“Ata enendi sıylasan öz balandan cakşılık korosun.” (Anne babana saygı gösterirsen kendi çocuğundan saygı görürsün.)
Kırgız sözlü kültüründe ‘tabışmak’ (bilmece) ve ‘canılmaç’ (tekerleme) türlerinin daha çok insanları eğlendirmek ve şaşırtmak gibi işlevleri vardır. Konuları bakımından zengin olan bu türler çocuk folklorunda ve çocukların dil eğitiminde önemlidir (Orozobekova, 2004: 287-291).
Üstü takta
Astı takta
Orta ceri
Sarı pahta
Kiçine sandıkça
İçi tolo mıkça
Üstü tahta
Altı tahta
Orta yeri
Sarı pamuk (yumurta)
Küçücük sandıkçık
İçi dolu çivicik (kibrit)
Toplumdaki sosyal aksaklıları mizahî bir dille görünür kılıp hicveden fıkralar Kırgızlarda ‘tamaşa’ veya ‘anekdot’ olarak isimlendirilir. Yerli mizah tiplerinin yanı sıra Nasreddin Hoca (Apendi) ve Aldar Köse gibi bütün Türk dünyasında tanınan mizah tipleri de bu fıkralarda mevcuttur. Nasreddin Hoca fıkraları Kırgızlarda yaygın bir şekilde anlatılır (Şimşek, 2018: 19).
Kırgız sözlü kültür unsurlarının en önemli üreticileri ‘akın’ (âşık) olarak adlandırılan şairlerdir. Bu sanatkârlar toplumun içerisinde onların hayatına karışarak yaşayan, onları içeriden ve yakından tanıyan kişilerdir. Akınlık herkesin kendi keyfine göre icra edebileceği bir sanat değildir. Daha çok usta-çırak ilişkisi içerisinde gelişen akınlık, bütün Türk dünyasında farklı isimlerle de olsa icra edilen gelenekli bir sanat faaliyetidir.
Kırgız Akınlık (Âşıklık) Geleneği
Kırgızlarda akınlık (ırçılık) geleneğinin çok büyük önemi vardır. Kırgızlarda âşık şairlere ‘akın’ ya da ‘ırçı’ adı verilir. ‘Akın’ kelimesi Kırgızca sözlüklerde ‘şair, el akını’ yani ‘halk şairi’ (Yudahin, 2011: 13), Kazak-Kırgız halklarına özgü ‘tökmö ırçı’ irticalen şiir söyleyen şiir türünde eser veren şair, yazar (Abdıldayev, 1984: 55) olarak verilmektedir. Ekrem Arıkoğlu ise akın kelimesini “ozan, aşık, şair olarak açıklar (Arıkoğlu vd, 2017: 60). Kısaca belirtmek gerekirse akınlar; Kırgızların yaşantısını, hayat tecrübelerini, tarihini ve kültürünü sözlü geleneğe bağlı olarak irticalen söyledikleri şiirlerle nesilden nesle aktaran yetenekli ve eğitimli kimselerdir (Alimov, 2003: 3). Ortak tarih ve kültüre sahip Türk boylarında faklı isimlerle adlandırılsa da âşıklık geleneği ve akınlık geleneği birbiriyle benzerlik göstermektedir. Âşıklık geleneğindeki gibi akınlık geleneğinde de usta-çırak ilişkisi, akınların şiirlerinde mahlas kullanması, rüya görme, bir ustanın yanında yetişme, irticalen şiir söyleme gibi daha birçok ortak unsurun bulunması bu iki şiir geleneği arasındaki benzerliği pekiştirmektedir (Güngör, 2015: 27-38) (Arvas, 2011: 513-522).
Akın teriminin etimolojik olarak Uygurcadan geldiği düşünülmektedir. Uygurcada ‘akun’, ‘ahun’, ‘ahund’ olarak karşımıza çıkan kelime; halkı yöneten, milleti birleştiren, halk başçısı gibi anlamlara gelmektedir. Farsça ‘ahun’ kelimesinden geldiğini söyleyenler de mevcuttur. Farsçada ‘ahun’ sözcüğü hemen o anda ilhamla şiir söyleyen akın anlamına gelmektedir. Kırgızlarda ise ‘akıllı, bilge, otorite sahibi’ olan kişilere bu isimle hitap edilmektedir. Daha sonraları ‘ırçı’ kelimesi ile birlikte ‘akın’ kelimesi de irticalen şiir söyleyen halk şairleri için kullanılmaya başlanır (İrisov, 2001: 6). Bugün ise ‘tökmö ırçı-tökme akın’, ‘akındar-ırçılar’,