XIX. yüzyılın ikinci yarısında Kırgız akınlık geleneğinin zirve yaptığı dönemde ortaya çıkan ‘cazgıç akınlar’ hem kendi şiirlerini hem de geçmişten gelen sözlü kültürün edebî miraslarını yazıya dökerek önemli bir kültür hizmeti gerçekleştirirler. Zamane akınları olarak da öne çıkan bu şairler zengin Kırgız sözlü geleneğinden gelen geleneksel muhteva ve motifleri yeni olaylar, epizotlar ve tasvirlerle tekrar oluşturarak yazıp söyledikleri şiirlerde yeniden kurgularlar. Ayrıca sözlü gelenekten gelen edebî mirasları yazıya dökerek bu değerleri ölümsüzleştirirler (Çeribaş, 2012: 31-32).
Kırgız Zamane Edebiyatı
Kırgız edebiyatı içerisinde XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar olan dönemde, kendine has içerik ve biçim özellikleri ile oluşum ve gelişim sürecini tamamlayan ve bir ‘edebî akım’ şeklini alan şiir anlayışı ‘Zamane edebiyatı’ olarak adlandırılmaktadır. Toplumsal zihniyetin şiire dökülmüş hali olan bu edebiyat anlayışı; halkın yaşantısına, tarihine ve kaderine bağlı olarak değişme, dönüşme ve gelişme göstermektedir. Zamane edebiyatının da oluşum ve gelişim tarihini doğru anlamak ve iyi değerlendirebilmek için bu edebî anlayışı Kırgız sözlü kültürünün başlangıç tarihi ile beraber ele almak gerekmektedir. Esasen, alan araştırmacıları da kimi özellikleri bakımından yeni olsa da Zamane edebiyatına ilk hareketi veren düşüncenin inançlar kadar eski olduğu düşüncesindedir. Bu düşünceye göre Zamane edebiyatının bugün için ortaya koyduğu düşünce ve tarzın ortaya çıkışının mukaddes dinlerin tebliğ için kullandıkları mukaddes kitaplara dahası bu mukaddes kitaplardan olan İncil ve Kuran’a kadar uzandığı söylenebilir (Ümütaliyev, 1988: 4).
Her milletin kendi şairleri, içerisinde yaşadıkları toplumun şahitlik ettikleri zamanını geçmişi ve geleceği bakımından değerlendirip olumlu ya da olumsuz değerlendirmeler yapar. Buna karşılık Kırgız kültür tarihinde hem bir edebî akım hem de bir aydınlanma hareketi olarak ortaya çıkan Zamane edebiyatının gelişim sürecinde Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi, Rabguzi, Süleyman Bakırgani ve Sufi Allahyar gibi tasavvuf erbabı büyük şahsiyetlerin yanı sıra Asan Kaygı gibi büyük şair ve düşünürlerin eserlerinden etkilendikleri de değerlendirilmektedir (Arvas, 2012: 115). Abdıldacan Ahmataliyev ise bu akımın, söz konusu şahısların temel düşüncelerinin XIX. yüzyılda Kırgızlar arasında tekrar yeşermiş hali olduğuna işaret etmektedir (Akmataliyev, 2001:111).
Zamane edebiyatının düşünce ve hareket tarzı bakımından kendisinden önceki isim ve eserlerden özellikle de tasavvuf ehlinden etkilendiği yönündeki düşünceyi destekleyen birçok şiir örneğini bu birikim içerisinde bulmak mümkündür. Bu örneklerden biri de Moldo Kılıç’a aittir:
Türkistan Mazarı
Hikmet sözü cayılıp
Bizge kaldı kazalı
Türkistan mezarı
Hikmet sözü yayılıp
Bize kaldı gazeli
Aldaş Moldo’da düşüncesi, sanatı ve hareket tarzı bakımından beslendiği kaynakları işaret ettiği bir şiirinde Zamane edebiyatının geçmiş dönemden etkilendiğini doğrular:
Oşol zaman baarı öttü
Neçen kıyın er öttü.
Koco Ahmed Yassavi
Kausul Agzam pir öttü.
O zaman hepsi geçti
Nice kahraman (geldi ve) geçti
Hoca Ahmet Yesevi
Gavsul Azam Pir geçti
XVI. yüzyıl Şairi Asan Kaygı’nın bugün elde bulunan şiirlerinden hareketle de Zamane edebiyatı ile onun şiir anlayışı arasındaki yakınlığı görmek mümkündür:
Bul düynödö ne karıp
Ak kalaluu boz karıp
Aytılbagan söz karıp
Zamandaşı bolboso
Karıya bolor tez karıp
Kadırın cene bilbese
Boygo cetken kız karıp
Caman menen dos bolson
Akırı bir kün coo bolot
Bu dünyada ne garip
Ak kaleli boz garip
Söylenmeyen söz garip
Zamandaşı olmasa
İhtiyar olur garip
Kadrini yenge bilmese
Evlenecek çağdaki kız garip
Kötü ile dost olsan
Sonu bir gün düşman olur
Zamane akımının oluşumunda dinî etkilerin bulunduğu araştırmacılar tarafından sıklıkla ileri sürülen bir görüştür. Özellikle İslam inancının etkisiyle umumî Türk dillerinde ortaya çıkan yazılı ve sözlü dinî şiirlerin Kırgız Halk edebiyatı şiirlerini de etkilediği özellikle ‘tökme’ ve ‘cazgıç’ akınların eserlerinde XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında ‘Zamane akımı’ olarak adlandırılan edebî ve aydınlanmacı bir akım oluşturduğu düşünülmektedir (Cigitov.1984:137).
‘Zaman’ kelimesi Kırgız diline Arapçadan geçmiştir. ‘Zamana’ Kırgız Türkçesinde: “zaman, ahir zaman ve hayatın belli bir vakti” anlamlarına gelmektedir. Ferit Devellioğlu sözlüğünde ise: “saat, devir, mevsim, süre, an, şimdiki zaman, baht, talih, felek” gibi anlamlara gelmektedir. Bununla birlikte ‘Zamane’ terim olarak Kırgız düşünce ve edebiyat tarihinde bir akımı, dönemi karşılamaktadır. Zamane temsilcileri, Rus işgalcilerinin koloni siyaseti kapsamında acımasızlığını ve zulümlerini, Kırgız beylerinin sorumsuz davranışlarını, halkın içine düştüğü acı durumu, kısaca zamanın bozulduğu, kötülerin çoğaldığı temasını şiirlerinde çoğunlukla ‘zaman’ kelimesini kullanarak anlattıkları için Zaman akınları veya Zamancılar olarak adlandırılırlar. ‘zaman’ kelimesi bu edebî anlayışın dönemin durumunu anlatmak için kullandığı bir sembole, bir metafora dönüşür.
XIX. yüzyılda sadece Kırgız toplumunda değil, bütün dünya toplumlarında daha önce görülmedik bir biçimde hızla gelişen teknolojiye bağlı olarak siyasî, ekonomik, kültürel, sosyolojik, psikolojik açıdan büyük değişimler meydana gelir. Tek tek insan hayatı, toplumsal kabuller ve düşünme biçimi sanayileşme süreci, pazar arayışı sebebiyle köklü bir biçimde farklılaşır. Bütün bu değişim ve farklılaşma süreçleri diğer toplumlar gibi bir dünya toplumu olan Kırgızların hayatında da benzer alanlarda insanları, yöneticileri, sanat ve düşünce adamlarını nihayet tüm toplumu değişmeye ve esası sorunlu olan toplumlara benzemeye zorlar. Toplumun zamanın şartlarına bağlı olarak dış etkilerden kaynaklı bir değişim ve farklılaşmaya zorlanması özellikle akınlık geleneğinin de bu yeni gelişmeler etkisinde şekillenmesine neden olur.
Tarihin içerisinde gelişen ve toplum hayatını derinden etkileyen olaylara o toplumların duyarlılığı en yüksek fertleri olan sanat adamları asla kayıtsız kalamaz. Bu olaylara gereken tepkiyi toplum adına vermek özellikle şairler için neredeyse doğal bir sorumluluktur. Bu anlamda yaşanan önemli olaylar halk şairlerinin şiirlerinde yeni konu ve içerikler ile yeni biçimleri de beraberinde getirir. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Kırgız