KUŞ
MELEGUŞ. AGAHAN DURDIYEV’İN HİKÂYECİLİĞİ. VE SEÇME HİKÂYELERİ
ÖN SÖZ
Agahan Durdıyev; genel olarak Türk Dünyası, özel olarak da Türkmen edebiyatı sahalarının Sovyet etkisi altındaki dönemlerini, bütün karakteristik özellikleriyle örneklendiren bir yazardır.
Eserlerinin tamamına yakınını 20.yüzyılın ilk yarısında veren, sosyalist Sovyet rejiminin Türkmenistan sahasında tüm kurumlarıyla yerleşme girişimlerine hem şahit olan hem de bu değişim dönemini eserlerinde en güzel şekliyle yansıtan bir yazardır. Bu açıdan bakıldığında, Agahan Durdıyev’in hikâyeleri, 20.yüzyılın ilk yarısında Türkmenistan coğrafyasının siyasî ve sosyal yapısını merak edip hem edebî hem de sosyal tahliller yapmak isteyen araştırmacılar için değerli bir araştırma ortamı sunmaktadır.
Ayrıca A.Durdıyev’in hikâyeleri; her ne kadar bu konuda taraf olsa ve tarafını belli etse de, o dönemin Türkmen toplumundaki “eski-yeni” yani “adet-yenilik” tartışmasını, dönemin deyim ve atasözlerini de kullanarak yansıtır. Bu da hikâyeleri, sosyolenguistik açıdan da değerli kılar.
Biz çalışmamızda, 20.yüzyılın ilk yarısındaki Türkmen toplumunun yaşamını yansıtan A.Durdıyev’in hikâyelerini, genel özellikleriyle ele aldık. Ayrıca, yazarın hikâyelerini gerek akademik, gerekse edebî olarak merak edenlerin tanıması için de bazı hikâyeri Türkiye Türkçesine aktararak çalışmamıza ayrı bir bölüm hâlinde aldık. Bayrammemmet Ahundov ve Allagulı Mollaev tarafından, yazarın nesir eserleri üzerine yapılan bir değerlendirme yazısına da, Türkmen Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarıp “ekler” bölümünde yer verdik.
Hikâye örneklerinin ön kısmına konulan ve kapakta kullanılan siyah-beyaz tasvirler, yazarın “Han Küyli” adıyla Bayrammemmet Ahundov ve ve Allagulı Mollaev tarafından hazırlanarak Türkmenistan’da 1982 yılında basılan ve nesirlerinin toplamını içeren kitapta yer alan resimlerdir. Kitapta ressam olarak B. Lallıkov’un, resim redaktörü olarak da B. Kuraev’in adı geçmektedir.
Çalışmanın, Türkmenistan bölgesindeki Türk edebiyatına akademik veya edebî olarak ilgi duyanlar ve Türk Dünyası Edebiyatı araştırmacıları için faydalı olması dileğiyle…
AGAHAN DURDIYEV VE HİKÂYELERİ ÜZERİNE
AGAHAN DURDIYEV (1904-1947)
AGAHAN DURDIYEV (1904-1947) Sovyet dönemi Türkmen edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Tecen ilçesi (yöresi), İkinci Babadayhan köyünde 1904 yılında doğar ve iki yaşında anne ve babasını kaybeder.
Agahan, olgunluk yaşlarına gelince köyünde çobanlık yapar. O arada köyün mollasından ders görür. Daha sonra daköyünde açılan yeni usul okulda eğitim alır. Marı (Merv) şehrindeki Türkmen Devlet Maarif Enstitüsünde okur. Bu okuldan sonra Taşkent’teki Orta Asya Komünist Üniversitesine kaydolur.
“Tokmak”, “Gızıl Goşun (Kızıl Ordu)” gibi gazetelerde çalışan A.Durdıyev, 12 Mayıs 1947’de kendi köyünde vefat eder.
“Bürgüt Pençesinde Bir Gözel”, “Meleguş”, “Bagtlı Yigit”, “Ballı Molla”, “Han Küyli” gibi pekçok hikâyeyi; “Zehmet”, “Pul”, “Açar” gibi önemli piyesleri ve povest türündeki eserleri miras bırakmıştır.1
Sovyet döneminin ilk nesir eserlerini veren yazarlardan olan2 ve dönemin sosyal-politik özelliklerine uygun eserler veren A.Durdıyev’in, kendi dönem şartları içerisinde değerlendirildiğinde, oldukça başarılı bir yazar olduğu söylenebilir.
Eserlerinde ele alınan konular ve her konunun ele alınış tarzına baktığımızda A.Durdıyev için bir “kanonik edebiyat işçisi” diyebiliriz.
“Kanon” kavramının tarih boyunca kazandığı anlamların çoğunluğu dinî mahiyettedir. Ancak kanon kavramı açıklanırken kullanılan “Genel kural, temel ilke, ölçüt” ve “Önemli ya da temel oldukları kabul edilen yapıtlar, yazarlar” tanımlamaları, daha sonraki sosyal bilimler ve özellikle de edebiyat alanındaki “kanon” tanımlarının temelini oluşturur.3
“Sovyet döneminde kanon” konusuna geldiğimizde, özellikle Lenin ve Stalin’in hem uygulamalarında hem de söylemlerinde, Sovyet rejiminin hizmetinde olan bir kanon oluşturma çabalarına sıkça rastlanır.
Lenin, sadece edebiyatın “parti edebiyatı” olmasıyla yetinmez, aynı yazıda “gazeteler, yayınevleri, depolar, dükkanlar, okuma salonları, kütüphaneler ve çeşitli kitabevleri” nin de “parti denetiminde” olmasının gerekliliği özerinde durur:
“Şimdi, iş başına yoldaşlar! Önümüzde zor, yeni, aynı zamanda büyük ve soylu bir görev var; sosyal demokrat işçi hareketiyle sıkı ve kopmaz bağları olan, geniş, zengin, renkli bir edebiyat yaratma görevi. Bütün sosyal demokrat edebiyat bir Parti edebiyatı olmalıdır. Bütün gazeteler, dergiler, yayınevleri vb. hiç zaman yitirmeden, yeni baştan örgütlenmeli ve Parti’nin örgütlerinden biriyle bir biçimde bütünleşmek için gerekli hazırlıkları yapmaya girişmelidir.”4
A.Durdiyev’in de eserlerini verdiği Sovyet dönemindeki Türkistan bölgesindeki edebiyatın ilkelerini belirleyen bu görüşlerinin devamında Lenin, bu “Sovyet kanonu”na uymayacak muhtemel muhalifleri de “kovmak”la tehdit eder.
“Herkes, en ufak bir kısıtlama olmaksızın, istediğini söylemekte ve yazmakta özgür. Ama, (Parti de içinde olmak üzere) bütün özgür kuruluşlar da, Parti bayrağının altına sığınıp, ona düşman görüşler yayan üyelerini kovmakta özgür.”5
İşte böyle bir politik sınırlama ortamında, yazarların konu ve kurgu bakımından sınırlı eserler vermesi kaçınılmazdır. Sınırlı da olsa bu dönemin eserlerini, yazıldıkları dönemin bütün gerçeklerini olmasa bile, en azından politik eğilimlerini yansıtacağı kesindir.
Türkmen edebiyatı araştırmacısı Orazgılıç Çarı, A. Durdıyev vb. yazarlarla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“…Onun için de A. Durdıyev’in, N.Sarıhanov’un, A.Govduşov’un eserleri hayatı olduğu gibi göstermeseler de, kendi devirlerinin toplumsal şartları, siyasal durumları hakkında bir fikir verirler.”6
A.Durdıyev’in eser verdiği dönemlerde, Türkmenistan edebiyatında, özellikle de hikâye türünde kurguda, tip oluşturmada, tasvirlerde bazı acemice denebilecek eksiklikler görülmektedir. 2. Dünya Savaşı yıllarını anlatan hikâyelerde bu durum daha da dikkat çekicidir.
“Bu hikâyelerde savaşın gidişatı, kahramanlar, eski rivayetlerdeki gibi beyan ediliyordu. Bir kahraman sayısız düşmanı darmadağın edip, sonra sağasağlam çıkıyordu. Mesela, A. Durdıyev’in ‘Festenko’, ‘Vatanın Kahramanı’ gibi hikâyelerinde bu özellik vardı. Bu tarz eserler kaleme alan yazarlar başkaları da az değil.”7
“Sovyet kanonu”nun sınırlayıcı ortamında, müsade edilen sınırlarda kalmak şartıyla, dönemin yazarları yine de dönemlerine farklı yönlerden ışık tutma gayreti içerisinde olmuşlardır.
A.Durdıyev’in hikâyelerinde özellikle şu mevzulara dikkat çekildiği görülmektedir:
– 1917 Bolşevik İhtilâli (Ekim Devrimi) sonrasında, “gelenek” ile sosyalist sistem çerçevesinde Türkistan bölgesindeki insanlara hedef olarak gösterilen, hatta büyük oranda dayatılan, “gelecek” arasında bocalayan Türkmen halkının durumu,
– Şehir-köy arasında sıkışmış insan,
– Zenginlerin, ağaların, özel mülkiyet anlayışının hakim olduğu “eski”den, ortak çalışma hayatının hakim olduğu “kolhoz” sistemine geçiş ve uyum aşamasındaki Türkmen halkının iç muhabesesi,
–Sürekli çalışma ve verimli olma üzerinden idealleştirilen yeni sistem karşısında, alıştığı