Ertuğrul Karakuş

Meleguş


Скачать книгу

Çıktı)

      Kızını her şekilde tehdit eden annenin tavrı, köyün diğer kızlarına kolhozdan ve devlet tarafından hediye verildiğini duyunca, iki yüzlü bir tavra dönüşür:

      “O sırada kapıdan oğlu Murat geldi:

      – Anne, Ogulsona ile Ecegız, Aşkabat’tan geldiler. Onlara bir sürü şey ödül vermişler, dedi.

      – Ne ödül vermişler, oğlum?

      – Dikiş makinesi, parlayıp duran kol saati, palto, bir sürü yün seçekli(atkı, kaşkol) ve beş-altı tane şal ödül vermişler.

      – Ey oğlum, başarılı olacak kız kendini hareketlerinden belli eder! Onlara kolhozumuzdan da önceden verilen koyunlara ne diyeceksin?! Milletin kızları çalışma konusunda tıpkı ateş gibi! Sonra böyle bir insanı devlet de destekler, kolhoz da destekler. İşte, bizde bir kız var, hazır versen yiyecek, vurursan ölecek, bir ekmek düşmanı…” (Akca’ya Annesi Karşı Çıktı)

      Kendi kızına baskıcı davranan annenin başkalarının çocukları ödül alınca onlardan övgü ile söz etmesi karşısında Akca’nın verdiği cesurca cevaplar, aslında Agahan Durdıyev’in de bütün hikâyelerinde “yeni tip kolhoz kadını”nda görmek istediği ve sürekli idealize ettiği özelliklerdendir.

      “…dediği an Akca annesine sinirlenerek:

      – Ey anne, ikiyüzlü oluverdin! Biraz önce başka türlü konuşuyordun, şimdi de başka türlü konuşuyorsun. Benim Oğulsona gibi başarılı olmama engel olan sensin. Anne sen benim çok içimi yaktın! Sen bir elinde hem eski gelenekleri hem yenilerini tutmak istiyorsun. İkisini de aynı anda elde edemezsin. Sen şimdi eski düşüncelerini bırak da, yeniye yapış! Bırak beni kendi bahtıma!

      – Git, haydi, izin verdik, alan da kalan da senin!12

      – Şunu önceden demiş olsaydın, şimdiye kadar çok saygın birisi olurdun. Şimdi benim yapacaklarımı seyret!” (Akca’ya Annesi Karşı Çıktı)

      A.Durdiyev’in hikâyelerinde idealize ettiği kadın tipi “cesur” olmalıdır. Karşısındaki annesi de olsa, kocası da olsa haksızlık karşısında susmamalıdır. Eleştiri konusunda engel tanımamalıdır.

      Bu cesaretin en güzel örneklerinden birisi de “Hastalığın Sorun Değil!” adlı hikâyedeki kadın karakter tarafından verilmektedir. Tembellik edip türlü bahanelerle kolhozdaki işten kaçan kocasına karşı taviz vermeyen kadının cesareti A.Durdıyev’in kalemine şu şekilde yansır:

      “– Geçmişte birisi; “Başka düşmanın yoksa da kardaşın yok mu?” demiş. Kadın sen bana düşmansın!

      – Kim tembel olup, riyakarlık edip, işten kaçarsa o benim düşmanımdır. Sen değil babam olsa acıyacak değilim. Kalk da hemen işine git!

      – Hadi oradan bir çaycağız kaynatıver!

      – Tembele ben çay kaynatacak değilim.

      – Yapma, biraz idare et!

      – Tembeli asla idare edecek değilim!

      – Sonu iyi olmaz, birden ikimiz ayrılırız!

      – Vah vah, sen beni böyle korkutacak değilsin!” (Hastalığın Sorun Değil)

      Görüldüğü gibi kolhozdaki işten kaçan kocasıyla ayrılmayı bile göze alan cesarette kadınlar, A.Durdıyev’in çizdiği ideal kadın tipi karakterleridir.

      Hikâyelerin birçoğunda, bu cesur kadın tipinin bu özellikleri yüzünden kendilerini anlamayan toplum tarafından kınandığı da görülür:

      “Geldi ağanın karısı Annagül, hayırseverlik yönünden bir adım öne geçmezdi. Bunun yemeğinin suyunun temiz olmasına, çaydanlık ve bardakların makineden çıkmış gibi daima ışıldayıp duruşuna, pişirdiği yemeğe de şeker atılmış gibi yiyip-doyulmazdı. Ama Annagül’e elin bulduğu ayıp; “Kendi hakkını almaya sıra gelince, Tanrısını da saymaz!” deyip konuşurlardı.” (Annagül Hak-Hukukun Üstünde)

      Annagül karakteri “hak arama” konusunda bir kadının gösterebileceği bütün tepkileri gösterebilecek bir karakterdir. Yeri geldiğinde toplumun dediğini de hiçe sayabilir:

      “Annagül, kocasının şöyle bir hakiki gevşek adam oluşuna kızıp sinirlenirdi:

      – Ah Tanrım, evvelden beni erkek yaratsan olmaz mıydı? Şöyle adamların beşinin bitireceği işi ben kendim tek başıma yapardım. Vah, sen beni kadın olarak yarattın! Bir zamanlar bu, hakikaten kendi su nöbetini göz göre Paşık baya aldırıp gelmişti. Amma dişlerimi sıkıp saldırırdım fakat: “Filanın karısı kocasından öne geçmiştir.”dedirtmek istemiyordum. Bırak, cehenneme gitsin, şimdi ben onu dedireceğim. Çoluk çocuğumu aç bırakıp eski bir köşede oturacak değilim, deyip, igini çekerek uzatıp, sümek13li elinden gözünü ayırmazdı.” (Annagül Hak-Hukukun Üstünde)

      Hikâyelerin birçoğunda “işbaşa düşünce” kadınların nasıl davranacağı konusu örneklendirilir. Hikâyelerde kurgulanan durumlar üzerinden kadınlara yeri geldiğinde öz eleştiri yapmaları ve düştükleri durumun suçunu bir bakıma kendi “tepkisizliklerinde” aramaları da örneklendirilir.

      “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyede, 10 yaşında bir çocukla türlü entrikalarla evlendirilip mutsuzluğa sürüklenen ve acımasız kaynanasının eziyetine maruz kalan Akcamal, sonuç olarak suçu kendi “tepkisizliğinde” bulur:

      “Sultan ana kızının kahroluşunu görüp;

      – Vah, yavrum, annen kurusun!Alnına yazılana bak!dedi.

      Akcamal;

      – Anne, bu şeylerin hepsini ben kendimden görüyorum. Anne-babamın gönlüne bakıp, ben kendi kendimi yaktım. Ben ahmakmışım. Anne-babamın yüzüne doğru dönüp; “Kendi sevdiğim olmasa ya da varacağım adamı görmesem olmaz!”deyip inat etseydim bunlar başıma gelmezdi. Hiçbir şey edemezlerdi. En fazla edecekleri öldürür gibi vurmak değil miydi?

      O zamanda şu anki durumumdan iyi olurdu, dedi.” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)

      A.Durıyev’in hikâyelerinde, toplumun her kesimini hatta kendisini bile eleştirebilecek kadar cesur bir karakter olarak çizilen yeni kadın tipinin en belirgin özelliklerinden birisi de “umutsuzluğa” hiç düşmemesi ve her duruma uygun çözümler üretebilmesidir.

      “Camal” adlı hikâyede cephedeki oğlu için tasalanan kayınvalidesini hem teselli eden hem de “şikayet” yerine “hareket”e geçmeyi öneren bir kadın tavrı görürüz:

      “– Yagdı’nın annesinin söylediğine! Biz onlar için elimizden geldiği kadar durmadan çalışıyoruz. Yakınlarda bütün kolhoz toplanıp, sıcak tutacak giyecekler toplayıp, onlar için gönderdik. Sen oğlunu kaygı çekme, oğluna soğuk işlemesinin imkânı yoktur. Boş ver de sen, anne, yumuşak yünlerinden eğir de dolak14 doku, ben de ellik, çorap öreyim. Öyle, anne bir çıkın gönderelim.” (Camal)

      Bütün bu örneklerde de görüldüğü gibi A.Durduyev’in hikâyelerinde yeni sisteme entegre olacak bir kadın tipi örnek olaylar üzerinden idealleştirilmiştir. Bu kadın tipinin özellikleri şöyle özetlenebilir:

      * En kötü durumlarda bile umutsuzluğa kapılmamalıdır.

      * Çözümü başkalarından aramak yerine öncelikle kendi elinden geleni yapmalıdır.

      * Başına gelenlerden dolayı