Ertuğrul Karakuş

Meleguş


Скачать книгу

aldığı her şeyle “vatan” savunması yapabilecek yürekli birisidir.

      “Vatansever Çobanlar” adlı hikâyede de idealleştirilen şahıslar “Andriyanov” ve “Fomin” adlı iki çobandır. Onlar, sadece mesleklerinin gereği ve kolhozdaki görevleri olan hayvan otlatıcılığını iyi yapmakla kalmaz aynı zamanda okuyup okudukları eserler üzerinde tartışan karakterlerdir.

      Yazar, bu şahısları okuyucuya şöyle tanıtır:

      “Andriyanov ile Fomin yoldaşların ikisi de çoban idiler. Onlar çoban da olsalar, anlayışlı, akıllı çoban idiler. Onlar akşamları obaya döndüklerinde çay çöreklerini yiyip, hemen kolhozun okuma yerine giderlerdi. Okuma yerine gelen taze gazetelerden birini kaçırmadan okuyorlardı. Bunun dışında da bu ikinci kolhozun kütüphanesinden ilginç kitapları alıp, ertesi gün mallara baktıkları yerlerde okuyorlardı.

      Okudukları kitapların içinde ne anlatıldığıyla ilgili de birbirleriyle sohbet ederlerdi. Böylece onlar, birçok kitap okudular. Hangi kitap hakkında konuşsalar, onun içindeki kahramanları beş parmakları gibi bilirlerdi. O hâlde bu iki çoban, obanın ileri gelen okumuş kişilerinden aşağı değildi.

      Bu iki çobanın birisi kolhozun sığırına bakıyordu, diğeri de kolhozun atlarına bakıyordu. Kolhozun sığırına bakan Fomin’di. O, kısa boylu, yuvarlak yüzlü, mavi gözleri parlayan bir yiğitti. O, ne söylese hızlı konuşurdu. Bu özellik onun doğal hâliydi.

      Atlara bakan Andriyanov’du. Andriyanov ise uzun boylu, yagnas, kırmızı yüzlü bir yiğitti. Onun, Fomin’e bakarak uyanıklığı yoktu, yüreği yüzünden okunurdu. Ne iş yapsa, açıktan yapardı. Haksız şeye asla saygı göstermezdi.” (Vatansever Çobanlar)

      Bu cümlelerden de anlaşıldığı gibi A.Durdıyev’in ideal kahramanı haksızlığa tahammül etmemeli, çok okumalı, kolhozuna faydalı olmalıdır.

      Olumlu şahıslarda aranan bir diğer özellik de gerektiği zaman cesaretle “vatan” için cepheye koşmaktır. “Camal” adlı hikâyedeki Yagdı, “Vatansever Çobanlar”daki Andriyanov ve Fomin, “Han Küyli” hikâyesindeki savaşta yaralanmasına rağmen hâlen kolhozun işlerinde koşturanlar bu şahıslara örnek olarak gösterilebilir.

      Agahan Durdiyev’in olumlu şahısları içerisinde “idealleştirilmiş kolhoz kadını” tipi ayrı bir yer tutar. “Akcamal”, “Akca”, “Camal” gibi kadın karakterler, cesaretleriyle, görev bilinçleriyle, haksızlığa karşı durmalarıyla, cephe gerisindeki metin duruşları ve gayretleriyle, eski inanış ve zararlı geleneklere cesaretle karşı duruşlarıyla idealleştirilirler.

      A.Durdıyev’in hikâyelerinde “olumsuz kişiler”; kolhozun işinden kaçan “yalta”lar yani tembeller, toplumu elbirliğiyle sömüren zenginler, dini duyguları sömüren “molla”lar, hırsızlar, kızlarına zulmeden ve eve kapatan aileler, emirleri altında hizmetçi çalıştıran ve onlara zulmedenlerdir.

      Nasıl ki olumlu kişiler anlatılırken, hikâyede o kişiye verilen olumlu özellik ve harekete uygun olan olumlu fiziksel tasvirler yapılıyorsa, aynı şekilde olumsuz şahıslar anlatılırken de onların fiziksel olarak olumsuz tasvir edildiğini görüyoruz.

      Bu durumun en güzel örneğini “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyedeki acımasız kaynana rolündeki Oguldursun karakterinde görüyoruz:

      “Oguldursun şişman, ak düşen saçları kabarıp duran, yüzü uğursuz bir kadındı. Onun gölgesini gören obanın erkek çocukları korkudan kaçarlardı. Oguldursun’un bazen obanın ortasında lafına sözüne âhenk verip, patır pıtır yürüyüp geldiğini gören adamlar laf edip:

      – Vay! Oguldursun’un siniri nedir? Şuna bir adamın işi düşmesin!derlerdi.

      Başkaları:

      – Oguldursun o cüssesi ile, nasıl kapısından içeri girebiliyor ki?deyip gülüşürlerdi.

      Başka kadınlar ise;

      – Utanmaz Oguldursun, zenginliğinin arkasından kaygısız endişesiz, gövdesine et yığmıştır, kız!deyip konuşurlardı.

      …

      Oguldursun’un nasıl uğursuz, kötü kadın olduğunu bütün obalar bilirdi.” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)

      Görüldüğü gibi “gövdesine et yığmış şişman, ak düşmüş saçları kabarıp duran, obanın ortasında patır patır yürüyen” gibi olumsuz özelliklerle nitendirilen Oguldursun, aynı zamnda da “zengin”dir. Hikâyenin yazıldığı dönemlerde “zenginlik” tek başına bir “olumsuz” özellik olabilmektedir. Bütün bu özellikleriyle Oguldursun’a hikâyede biçilen rol, acımasız ve utanmaz olmaktır.

      Yine Oguldursun, olumsuz fiziksel özelliklerinin yanında başkalarına karşı acımasız olması, onların sırtından geçinmesiyle de tasvir edilir:

      “Bazı işçileri ise gizlice kapısında saklayıp, hizmetini ettirip, emeğinin karşılığını tam vermeyip, incitici sözleriyle onları bırakırdı.” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)

      Aynı olumsuz özellikler, Oguldursun’un kocası İtalmaz için de geçerlidir.

      “Oguldursun’un kocası İtalmaz çok zengin olup, yoksul işçilerin gücünden faydalanmaya devam ettiği için hem de kaçakçılar ile bağlantı kurması sebebiyle, Şûra hükümeti tarafından tutulup sekiz yıl sürgün edilmişti. İtalmaz Bay, iki yıl sürgünde olup, son olarak “Öldü!” diye bir haber işitilmişti. İtalmaz’ın arkasında yedi yaşında bir oğlu kalmış, babasının servetine de annesi ile oğlu sahip olmuştu.” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)

      “İtalmaz” gibi haksız yollardan zengin olmuş olumsuz şahıslar, hikâyelerin sonunda mutlaka cezalandırılır. Nitekim İtalmaz’ın da “Öldü” diye haberi gelir.

      Hem haksız zengin olup hem de emri altındaki güçsüz emektarlara zulmeden karakterlerden birisi de “Gurban” hikâyesindeki Memmet baydır.

      “Gurban gençken, Memmet bay diye bir büyük zengin vardı. Gurban da o zenginin hizmetçisi idi. Memmet bay ve onun karısı Gurban’ı gece gündüz bir yerde oturtmaz, çalıştırırlardı.” (Gurban)

      Olumsuz karakterler Memmet bay ve karısı, hatta oğulları bile Gurban’a eziyet ederler. Sadece eziyet etmekle kalmaz, aynı zamanda onu hakaret ve beddualarla da ezerler:

      “– Gurban!

      – He?

      – Hey, varlığın kurusun! Git sığır ahırını temizle!

      – Gurban!

      – He?

      – Merez, git de eşeği suya götür!deyip Mem-met bay Gurban’ı iki yana salardı.” (Gurban)

      Hem zengin olup hem de acımasız olan bu karakterlerin bir başka olumsuz özellikleri de istikrarlı bir karakter yapısı sergilemeyip yeri geldiğinde tatlı sözlerini bile birer silah olarak kullanabilmeleridir:

      “– Gurban han, seni oğlumdan aşağı görmem. Seni evlendiririm. Üstüne ak ev yaparım. Sana inci gibi düve, koyun, sığır veririm. Sen yine bizim dediğimizi yap ve ne buyursak “buyur” de ve işini yap, deyip Gurban’ı süt gölüne batırırdı.20

      Gurban da zenginin bu sözlerine inanıp, on iki yaşından yirmi beş yaşına kadar onun hizmetçisi olup kapısında dolandı.” (Gurban)

      Gurban’a zuleden bu zenginler, onun artık dayanamayacağını anlayınca, onu ellerinden kaçıracaklarını anlayıp yapmacık ve çirkin tavırlarla övgüye