Ertuğrul Karakuş

Meleguş


Скачать книгу

Okurum, öğrenirim, hanım can, yoksa hiçkimse anasından kumandan olarak doğmuyor! Harp okullarında okuyup öğrenip komutan oluyorlar, deyip yemeğine başladı.” (Bizim Taburmuz Hazır)

      Burada da görüldüğü gibi, A.Durdıyev’in hikâyelerinde özellikle “asker olmayanların da ellerinden geldiğince vatan için çalışabileceği” hususu vurgulanır. “Vatansever Çobanlar” adlı hikâye bu durumun en güzel örneklendirildiği hikâyedir.

      Hikâyede Andriyanov ve Fomin adlı iki çoban kahraman, yazara göre, “vatan sevgisi”nin en güzel temsilcileridir. Bu iki kahraman, çoban oldukları hâlde daima okuyup tartışıp kendilerini geliştirirler ve aynı zamanda vatanları tehlikeye düşünce de anlık karar alma kabiliyetleriyle devreye girerler.

      “Andriyanov, durduğu yerden atına binip yakındaki Kızıl Ordu bölüğüne haber vermek için atını sürdü.

      İşte, bir anda kıdemli teğmen Belozyarov’un bölüğünün yetip gelen askerleri göründü. O anda Almanların paraşütçüleri birbirine haber verip düzlüğün ortasına toplandılar. Birden Belozyarov’un askerleri atlarını sürüp yıldız gibi kayıp geldiler. Kızıl askerler derhal düşmanın etrafını çevirdi ve düşmanın birini bile ellerinden kaçırmadan yok ettiler.

      Kıdemli teğmen, o çobanların yanına gelip;

      – Sağ olun, bizim vatansever çobanlarımız. Siz bizim mukaddes vatanımızı katil faşistlerden korumaya yardım ettiniz. Her zaman yardım edin, dedi ve iki çobanın elini sıkıp gitti.

      Çobanlar Kızıl askerlere büyük yardım ettiklerine ve kolhozun yerini düşmandan temizlediklerine memnun olup, mallarını sürüp obaya gittiler…” (Vatansever Çobanlar)

      Hikâyede çobanların, yazarın tabiriyle “mukaddes vatan”ın kurtulmasında devreye girip başarılı olabilmesi, onların okudukları kitaplar sayesinde olur.

      “Camal” adlı hikâyede cepheden yeni gelen Yagdı, Rostovı’da “faşist” askerleri nasıl darmadağın edip kovaladıklarını anlatırken karısı Camal hemen yerinden fırlar! Ayakkabısını hızlıca giydiğini görünce, cepheden yeni gelen kocası ona nereye gittiğini sorar. Aldığı cevap tam bir “vatansever kolhoz kadını”nın vereceği cevaptır:

      “– Görmüyor musun, ben traktörcüyüm, siz halkları kurtarmak cephesindesiniz biz geri cephede! Kolhozumuzun baharlık tarlalarının neredeyse hepsini ben sürdüm. Şimdi de yazlık yerleri süreceğim. Kolhozumuz bu yıl dört yüz hektar buğday ekti. Bizim sürdüğümüz her bir yere düşen tohumlarımız, düşmana gülle olup değer, dedikten sonra Yagdı:

      – İşte sen benim gerçek yüreğim oldun!deyip güldü.

      Camal:

      – Maksat bir olduktan sonra yürek mecbur bir olmalı sonunda!deyip çıkıp gitti.” (Camal)

      Bu diyalog aslında, A. Durdıyev’in genel olarak da Sovyet dönemi edebiyatının “kanon” anlayışını en iyi yansıtan hikâye diyaloglarındandır. Özellikle “…ben traktörcüyüm, siz halkları kurtarmak cephesindesiniz biz geri cephede!” sözü savaş dönemini ele alan tüm hikâyelerin özeti sayılır. Burada verilen “ön cephe” ve “geri cephe” kavramları, ağır bir savaş psikolojisine girmiş olan dönem edebiyatının en çok vurgulanan unsurlarıdır. Çünkü cephe gerisinde ekilen her tohum, hikâyedeki tabirle “…düşmana gülle olup değer…”.

      Burada bir diğer çarpıcı husus da “Maksat bir olduktan sonra yürek mecbur bir olmalı!” cümlesinin içerdiği mânâdır. Bu durum, Sovyet dönemi edebiyatının bütün insani ilişkileri “vatan sevgisi” etrafında değerlendirdiğinin en güzel örneklerinden birisidir. A. Durdıyev’in hikâye kahramanlarına göre, aşk da emek de çalışma da mutluluk da ancak “vatana hizmet etme gayesi” etrafında anlam kazanır.

      İşte bu yüzden “Hastalığın Kabul Değil” adlı hikâyedeki ailenin mutlu olması, “bahane kabul edilmeden kolhozun işlerine sıkı sıkıya bağlı olmaya” bağlıdır. “Han Köylü” adlı hikâyedeki aile, ancak tam anlamıyla “vatan için çalışıldığında” mutlu sona ulaşır.

      Hikâyelerde vurgulanan bir diğer husus da “sosyalist düzen ile şekillenen vatan”ın bütün kurumlarının, yeri geldiğinde anne-babadan ve kardeşten daha ileri tutulması gerektiğidir. “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyede toplumdaki zenginler ve dini duyguları sömürenler tarafından tuzağa düşürülüp on yaşında bir çocukla evlendirilen ve Oguldursun adlı kötü kalpli bir kadının acımasız muamelesine maruz kalan Akcamal’ın imdadına ailesi değil devlet yetişir:

      “– Söyle, kardeş, bizden çekinme! dediklerinden sonra Akcamal, o ağır günleri düşündüğü zaman: “Anne babamdan, kardeşimden üstün olan şu iki adam benim vekilim.”deyip, gözünden yaşları döküp, çektiklerini anlatmaya başladı:” (Kartal Pençesinde Bir Güzel)

      İşte bu yüzdendir ki A. Durdıyev’in hikâyelerinde “Sovyet vatanı aileden önce gelmelidir.”mesajı sıkça verilir.

      Bütün bu örneklerden hareketle A. Durdıyev’in hikâyelerinde “vatan” konusuyla ilgili olarak öne çıkan unsurları şöyle özetleyebiliriz:

      * Hikâyelerde “vatan” konusu, doğrudan veya dolaylı olarak en çok ele alınan konuların başında gelmektedir.

      * Hikâyelerde kastedilen vatan, “Sosyalist rejimin hâkim olduğu Sovyet vatanı”dır.

      * Hikâyelerin tamamına yakınında “Vatanını sevmek çalışmakla olur.” mesajı verilir.

      * Hikâyelerde “cephe” ve “cephe gerisi” kavramları ön plandadır. Cephedekiler canını ortaya koyar iken cephe gerisindekiler, metanetli olmalı ve “ektikleri her tohumun düşmana gülle olarak yağdığının” bilincinde olmalıdır.

      * Özellikle vatan sevgisi taşıyan kadınlar, vatan için çalışmayan kişi kocası bile olsa taviz göstermemeli ve cesaretle karşısına dikilmelidir.

      * Hikâyelere hâkim olan düşünceye göre, vatan ve vatanın kurumları, yeri geldiğinde anne-babadan ve kardeşten üstün sayılmalıdır.

      ŞAHISLAR

      Agahan Durdıyev’in hikâyelerinde şahıslar ya Sovyet ideolojisinin olumlu yönlerini temsil eden “ideal karakterler” ya da rejimin farklı yönlerden düşmanı sayılan “olumsuz karakter”lerdir.

      Bunların dışında hikâyelere yansıyan bir üçüncü şahıs tipi de “olumsuzdan olumluya” bir “değişim süreci içerisinde” olan şahıslardır.

      Yazar, şahısları her yönüyle ayrıntılı olarak tanıtmaz. A.Durdıyev’in hikâyeleri “konu” ve “mesaj” temelli eserler olduğu için, şahıslar sadece verilecek olan mesaj için gerektiği kadarıyla tanıtılır.

      “İdealleştirilen şahıslar” A.Durdıyev’in eserlerindeki şahıslar arasında en çok dikkat çeken, en çok yer verilen şahıs grubunu teşkil eder. Hemen her eserde bir veya iki “ideal şahıs” yer alır. Bu ideal şahıslar hikâyelerde alacakları görevlere ve temsil edecekleri “olumlu” özelliklere uygun olarak fizikî açıdan da olumlu yönleriyle tanıtılır:

      “Kolhozun stahanovçı18sı Camal orta boylu, iyi yürekli, etli-kanlı, bileği güçlü bir gelindi.” (Camal)

      Olumlu özelliklere sahip şahıslar içerisinde önemli bir yere sahip olan Camal, bütün bu sayılan “iyi yürekli, etli-kanlı, bileği güçlü” gibi özelliklerden beklendiği