uyuyan Muhammet, gürültüden uyanıp miskin gözlerini aniden açtı. Taş atsan durmayacak kadar evin delik deşik açık yerlerinden buz gibi soğuk geçiyordu, çatı örtüsü ise pat-pat ses çıkartarak iplerini kopartıp uçup gidecek gibiydi. Muhammet:
– Aman Allah’ım, bu gece amansız ve zorlu bir gece olacağa benziyor! diyerek, üstüne kürkünü alıp, ayakkabılarını giyip dönüp dışarıya çıktı. Ayazın tesirinden ayakları sertleşmiş, parça parça yarılmıştı. Ayaz onun dişlerini şakırdatmış, etinden geçip kemiklerine kadar işlemişti.” (Meleguş)
Meleguş adlı hîkaye, kısmen de olsa ayrıntılı sayılabilecek mekân tasvirleri içeren hikâyelerden birisidir. Çünkü yazar dikkat çekmek istediği “fakirlik”, “evsizlik” ve “at sevgisi” kavramlarını daha etkili vermek için mekân tasvirinin bu ayrıntısına ihtiyaç duymaktadır.
Bu durumu örnekleyen nadir hikâyelerden birisi de “Hayal Deryasında” adlı hikâyedir. Hikâyenin konusu doğrudan mekân ileilgili olduğu için kısmî olarak mekân tasvirine yer verilir.
“Yolda giderken caddelere bir göz attı: tramvaylar sıra sıra olmuş, çın-çın ses ediyor, onun etrafında otobüsler karınca gibi o taraftan bu tarafa, bağırarak hareket ediyordu…
Yüksekliği on katlı olan, kırmızı, mavi ve beyaz renkli evlerin balkonlarına güneş ışığı vuruyor, güneş ışığı Yaşlı amcanın gözünü kamaştırıyordu. Caddelerin hepsi ağaç parkelerden yapılmış ve tertemiz olduğu için insan tükürmeye bile kıyamıyordu. Daha da ilgi çekici olan ise, cadde üzerinde yürüyen, üniversitenin yüksek sınıflarında okuyan öğrenciler elleri eğri sopalı, ayaklarında ise sivri uçlu ayakkabılar, boyunlarında kravatları olan, gözleri gözlüklü, kucağı kitap dolu olup, bir birleriyle sohbet ederek, okullarına gidiyorlardı.” (Hayal Deryasında)
Metinde bahsi geçen tramvay, cadde, otobüs gibi mekân unsurları sadece birer kelime ile tanımlanmakta, ayrıntılı tasvire yer verilmemektedir.
Hikâyelerde mekân ile ilgili olarak dikkat çeken bir diğer özellik de, “Aşkabat” gibi belirli yer adlarının genel olarak geçmemesidir. Olaylar genel olarak “herhangi bir köy”, “herhangi bir kolhoz” veya “herhangi bir yer”de geçmektedir.
Sonuç olarak denebilir ki; A. Durdıyev’in hikâyelerinde mekân unsuruna verilmek istenilen mesaja lazım olduğu kadarıyla değinilir. Bunun dışında, özel olarak belirli mekânları ele alan hikâyeler haricinde, ayrıntılı tasvirlere yer verilmez.
ZAMAN
Genel olarak Agahan Durdıyev’in hikâyelerinde, hikâyelerin geçtiği gerçek zamandan bahsedilmez. Tıpkı mekân unsurunda olduğu gibi zaman da genel olarak “herhangi bir zaman”, “herhangi bir sabah”, herhangi bir Ekim Bayramı”dır.
Ancak hikâyelerin yazıldığı ve yayınlandığı dönemler ile ele alınan konuların ve olayların özellikleri bize gerçek zaman ile ilgili fikir verebilir.
Bazı hikâlerin yayınlanma tarihi şöyledir:
“Akca’ya Annesi Karşı Çıktı” hikâyesi-(“Tokmak”, 1936, No: 5, Mart)
“Camal” hikâyesi -(“Sovet Türkmenistanı”, 1942, 15 Mart)
“Hayal Deyasında” hikâyesi- (“Türkmenistan”, 03.10.1927)
“Meleguş” hikâyesi -(Türkmenistan, 1928,23 Nisan)
“Karatal Pençesinde Bir Güzel” hikâyesi -(1928-1933)
“Hastalığın Sorun Değil” hikâyesi -(“Tokmak”, 1936, No: 12, haziran)
“Annagül Hak Hukukun Üstünde” hikâyesi -(1928-1933)
“Vatansever Çobanlar” hikâyesi -(“Sovet Edebiyatı”, 1941, No:9)
Hikâyelerin tamamına yakınının 20.yüzyılın ilk yarısında yazıldığı ve yayınlandığı görülmektedir.
Ayrıca bütün hikâyelerin konu olarak, sosyalist Sovyet düzeninin toplumsal hayata yayılma ve eski-yeni mücadelesi üzerine kurgulandığı görülmektedir. Bu bilgi de bizi hikâyelerdeki olayların geçtiği zaman hakkında bilgi vermektedir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.