sıralanan “Zenginler, işan23-mollalar, tefeci-ticaretçiler, tirekkeş24-kaçaklar”, sadece emeği sömürülenlerin değil aynı zamanda yeni kurulmuş olan sosyalist Sovyet rejiminin de düşmanıdırlar ve bütün hikâyelerde bu tip şahıslar cezalandırılır.
A.Durdıyev’in hikâyelerinde, olumsuz şahıslar tasvir edilirken dikkat çeken bir husus da bu şahısların “isim seçimi”dir. Olumsuz karakter taşıyan şahısların isimleri; “İtalmaz”, “Oguldursun”, “Caytıgül”, “Çişik” gibi ilk algılanışta olumsuz bir izlenim veren isimler olarak seçilmiştir.
A.Durdıyev’in hikâyelerinde birçok şahıs, hikâyenin seyri içerisinde “değişim süreci”nden geçer. Özellikle de hikâyenin başında “yalta” yani tembel olanlar, hikâye sürecince başlarından geçen olaylardan ders alarak doğru yolu bulurlar.
Bu değişim sürecini en güzel ele alan hikâyelerden birisi “Han Küyli” adlı hikâyedir. Han Küyli başlangıçta, çalışmayan, köyde-pazarda gezen, tembelliği huy edinmiş birisidir. Ne ailesinin ne de kolhozun işlerine bakar.
Han Küyli bir dizi “uyarı” sürecinden geçer. Diğer kolhozcular bile onun bu tembelliğiyle alay ederler. Hanımı bu durumdan rahatsızdır ve defalarca Han Küyli ile tembelliği bırakması konusunda konuşur. Ama o, hanımını dinlemez. Komşusu ona tembellik konusunda bir hikâye anlatır. Daha sonra kolhozun başkanı da onunla bu durumundan rahatsız olduğunu anlatır. Hikâyenin ortasında Han Küyli olumlu yönde değişmeye başlar. Kolhozda bir dizi başarılı işe ele atar ve hikâye sonunda da ödüllendirilir.
“İşte Han böyle çalışıp kendi bölümündeki güçlü üyeler arasına katıldı. Elbette kötülükten iyiliğe geçmek çok zordur. Toplumun seviyesine gelene kadar, biraz iki ayak üstünde gayret göstermek gerekir.
Böylece Büyük Ekim Devrimi’nin 28. yıl bayramı geldi. Bu bayrama adanan toplantıda kolhoz başkanı kolhozculara ödül verme listesini okuduğunda, Ecegül gibi çalışkanlar arasında Han’a da ödül verildi.” (Han Küyli)
Hikâyenin başında yeni düzenin tersine hareket edip sonunda olumlu adımlar atmak durumunda kalan hikâyelerden birisi de “Akca’ya Annesi Karşı Çıktı” adlı hikâyesşndeki eski-yeni çatışması arasında kafası karılşık vaziyette olan, Akca’nın annesidir. Hikâye başında kıznın toplantıya gitmesine izin vermeyen anne, gerek duyduklarının etkisiyle gerekse Akca’nın kararlı cevapları sayesinde izin vermek durumunda kalır.
“Gurban” adlı hikâyede de başlangıçta safça hareket edip zengin tarafından ezilen Gurban adlı genç, sonraları zenginin sürgüne gönderilmesiyle son derece verimli bir insan hâline gelir.
“1929 yılında o zalim zengin, karısıyla sürgüne gönderildi. Gurban ise kolhoza girdi. Şimdi “Taze Durmuş” kolhozunun ekip başı olarak çalışıyor. Onun ekibi her yıl yüksek ürün almakta, kolhoz içerisinde de birinci olmaktadır.
Gurban bütün pamuk işçilerini de kendi ekibine aldı. Bunun için de Gurban’a kolhoz ve hükümet tarafından birkaç kez kıymetli ödüller verildi.
Geçen yıl da Gurban evlendi. Kolhoz ona iyi bir ev yaptı. Gurban, evinin içini gül gibi yaptı. Kapısında ise koyunu, danalı sığırı var. Şimdi Gurban, mutlu bir ömür yaşıyor.” (Gurban)
Önceleri zengin tarafından verilen emirlere söylenerek, hatta lanet okuyarak giden Gurban, hikâye sonundaki kolhoz hayatında, her işi seve seve yapan, hem kendisine hem de çevresine faydalı bir şahıs hâline gelmiştir:
“– Gurban!
– Ey can!Ne iş yapılacak?
– Yapılacak iş şu oğul, Büyük Ekim Bayramı’na bağışlayarak, biz de ak altın25ın bol ürününden arkası kesilmez altın kervan düzüp gönderelim!dediğinde, Gurban:
– Başüstüne!deyip yerinden fırlar ve doğru işe gider…”(Gurban)
A.Durdıyev’in hikâyelerinde görülen “olumsuzdan olumluya” doğru bu değişim süreci içerisinde sonunda doğru yola iletilmeyen iki grup insan vardır. Bunlardan birincisi haksız yolla mal varlığını biriktiren zengin, ikincisi ise halkın dinî duygularını sömüren “molla işan”lardır. Bu olumsuz karakterler hikâye sonunda ta sürgüne gönderilir, ya hapse atılır ya da kaçmak zorunda kalırlar.
“Bolşevik Topunun Sesi” adlı hikâyede şehirdeki Bolşevik topu seslerini duyan köylü zenginlerden Nazar Bay, sürekli bir telaşa kapılır. “Annagül Hak Hukukun Üstünde” adlı hikâyede bütün bu olumsuz karakterlerin malına el konur.
“Yer-su paylaşımıyla ulaşılmak istenen hedef, gücünden faydalanarak haksızlık yapanlara karşı başlatılan mücadelenin bir parçasıydı. Zenginlerin, işan26-mollaların, tefeci-ticaretçilerin, tirekkeş27-kaçakların yer-suları alınıp fakirlere, az yeri olan gariplere verildi.” (Annagül Hak-Hukukun Üstünde)
Yine “Kartal Pençesinde Bir Güzel” adlı hikâyede, genç gelinine olmadık zulümler eden Oguldursun, adalet önüne çıkar.
Am bu tip olumsuz karakterler yazarın “olumluya yönelme” inisiyatifinden faydalanamazlar.
Genel olarak şahıslar açısından bakıldığında, A. Durdıyev’in hikâyelerinde üç tip şahıs topluluğu dikkat çeker. Bu aşhısların genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
Olumlu şahıslar:
* Eski-yeni çatışmasında daima yeninin yanında olmuşlardır.
* Ezilen, özgürlüğü kısıtlanan kadınlar, cesaret ve kararlılıkla haklarını arayıp başarıya ulaşırlar.
* Kadın veya erkek kahramanlar kolhoz içerisinde verimlidirler. Her türlü işte birbiriyle rekabet ederler.
* Kolhozun istediği kadın-erkek tipinin özelliklerini taşıyanlar, hikâye sonunda mutlaka ödüllendirilirler.
* Yeni Sovyet sisteminde hangi görevde olursa olsun, çobandan kolhoz başkanına kadar herkes sadece kendi işinde çalışmamalı aynı zamanda kendisini geliştirmek için okumalıdır.
Olumsuz şahıslar:
* Fakir halkı sömürenler, güçsüzlere zulmedenler, hakszılıklarla mal biriktiren zenginler ve yeni sitemin getirdiklerine uyum sağlayamayan hatta bu değişikliklere engel olan şahıslar, hikâyelerde yer alan olumsuz şahıslardır.
* Bu olumsuz şahıslar içerisinde, tembellik edip kolhoza destek vermeyen ve eski adetlerin etkisi altında kalan bazı şahıslar, hikâye sürecinde “olumluya” doğru bir geçiş süreci yaşar.
* Ancak zenginler, halkın dinî duygularını sömürenler, fakirlere zulmedenler hikâye sonunda yazar tarafından “olumlu” yöne sevk edilmez. Mutlaka cezalandırılır.
MEKÂN
Agahan Durdıyev’in hikâyelerinde mekân unsuru ayrıntılı tasvirlerle yer almaz. “Konu ve mesaj” ağırlıklı hikâyeler olması nedeniyle, mekân unsuru bütün hikâyelerde geri planda kalmıştır.
Hikâyelerde genel olarak mekân tasvirleri yer almasa da olayın geçtiği yer ile ilgili bilgiler sadece birkaç cümle ile tanımlanır.
“İkisinin yakınlığı uzadı… Şikayetler, Akcamal’ın babasının gelmesiyle kesildi. O küreğini silip evin köşesine koydu ve ocağın başında bağdaş kurup oturdu ve önüne konulan