Babahan Muhammed Şerif

Müştak Gönülleri Aydınlatan Edebiyat


Скачать книгу

intikam yoluna çağırır.

      Edip küçücük bir detay yardımıyla kahramanlar, hatta yan karakterlerin iç dünyasını aydınlatır, onların karakterini göz önümüze serer. Örneğin, mezarlıkta da içki içen mezar kazıcı Nasrullah, şoför Fazıl, temizlikçi Dadaş, onun karısı ve başka yan karakterler okurun aklında kalır. Aynı zamanda bu karakterler esas kahramanın o ya da bu özelliğini açması için yönlendirilmiş olduğundan dolayı kıymetlidir.

      Anar Türk Dünyasına, azcümle Özbekistan’a, Özbek edebiyatına, ediplerine büyük bir saygı besler. Bunu onunla sohbet ettiğimizde ve gazetelere verdiği röportajlarda birçok kez dile getirmiştir. “Azerbaycan ve Özbekistan’ın arasındaki kadim edebi ilişkiler ülkelerimiz bağımsızlığına kavuştuktan sonra daha da sıkılaşmaktadır. … Özbekistan’da benim eserlerime karşı özel bir ilgi ve saygıyla bakmalarına memnunum”, der o. Anar Özbek okurunu iyi tanır. Onun “Dante’nin Jübilesi” eserini ve birkaç hikayesini ilk Özbekçeye çeviren yetenekli tercüman Mamatkul Hazretkulov’dur. Son dönemlerde istidatlı tercüman, rahmetli Usman Koçkar Anar’ın birkaç romanı, kıssası ve hikayesini okurlarımıza sunmuştu. Onun çevirisi olan, yazarın birkaç eserini kapsayan “Ben, Sen, O ve Telefon” adlı kitabi 2016 yılında yayınlanmıştır. Bu toplama giren eserlerin dışında Anar’ın “Ak Körfez”, “Beş Katlı Evin Altıncı Katı”, “Kırmızı Limuzin” eserleri de Özbekçeye çevrilmiştir. Bu eserler Özbek okurunun manevi ve ruhi dünyasını zenginleştirmeye hizmet etti ve halen de hizmet etmekte.

      TÜRK DÜNYASININ BÜYÜK NİMETİ İSMAİL BOZKURT

      İster yazar, ister muhendis, ister iş adamı vs. olmadan önce her kes insan olmalıdır. İsmail Bozkurt dediğimizde ilk önce göz önümüze şefkatlı, babacan, maneviyeti güzel insan gelir. O her zaman yardıma ihtiyaçı olan, çetin durumda kalan insanlara ilgi ve ihtimam göstermiştir, elinden geldiği kadar, imkanları çerçevesinde yardım etmiştır ve bir taraftan bunun için de İsmail Bey’i seviyoruz. Bu güzel insani fazilettir. Zira hayatta elinde büyük imkanları var olmasına rağman küçücük yardımı esirgeyenleri görmüşüz.

      İsmail Bozkurt’un hüsni hulku hakkında bugün sadece dostları, yakınları değil, hatta nadostları da hürmetle söylemektedir. Düşmanları demeğe dilim varmıyor, cünki bence İsmail Bey gibi iyi niyetli, güzel hulklu insanın düşmanı olmasa gerekir. Evvela, düşmanın olmasın. Varsın olsın, ne olacak yani?! İradeyi bilemek için, insana belki düşman de gerekir. Zaten hayata uyanık bakmak, yanılmamak, hataları görebilmek için kendi faaliyetini, yaptıklarını sadece dostların değil, ayni zamanda düşman gözüyle tahlil etmekten fayda var. Ye-terki, düşman seni ezebilecek derecede güçlü olmasın, Özbek Türklerinin bir meşhür şairi dediği gibi, kervanın ömür boyu köpekler arasından geçmesin.

      Ben İsmail Bey’in bir çok insanlara iyilikler ettiğine defalarca şahit olmuşum. Bir bakarsın hiç akrabası olmıyan birinin hakkını savunmak için koşturmaktadır, bir bakarsın kendinin bir çok acele yazılarını bırakıp, genç bir yazarın eserini okumaktadır, bir bakarsın talebelere yardım etmektedir vs. vs. Kendi hayatımdan bir örnek vermek istiyorum. Torunum Cihangir Lefkoşadaki Karpaz Üniversitesinin birinci sınıfinda okumaktaydı. Bir günü telefon açtı, çok zor durumda yani, para yönünden darda kaldığını, Kıbrısta oturum izni problemini alalacele çözebilmezse sınırdışı edileceğini bildirdi. Cihangiri Üniversiteye yerleştirdiğimde yetkililer oturum izni meselesini bir haftada çözeceklerini vadetmiştiler, bunun için torunuma yeterli para da bırakmıştım. Cihangir yurt dışına cıkmamış saf bir coçuk, Üniversite yetkilisine bir-iki defa başvurmuş, va’dini yerine getirmelerini beklemiş, ama işte iş olmamıştı. Tabii, bunun ilk nedeni Cihangir’in tecrübesizliği idi. Üniversiteden evrakları alıp, yetkili makama kendisi başvurması gerekirdi.

      İlk olarak para yollamak için Western Uniona koştum. Ama bu şirket Özbekistan’dan Küzey Kıbrıs’a para kabul etmiyormuş. Vaziyet tehlikeli, coçuğun parası bitmiş, aç kalacak. Ne yapmak gerekir? O vakitlar Kıbrıs’ta tek bir dostum – İsmail Bey var. Bilirim, İsmail Bey’in işi çok, bir tarafta yazacakları, bir tarafta Üniversitede dersleri, başka tarafta gönüllü kuruluşlardaki faaliyetler ve b. Mahcupluk ve mecburiyet arasındayım, yine de başka çarem yok. Onun yardımı olur, ager imkani varsa borç olarak bir miktar para verir, imkani yoksa bir yol gösterir herhalde, diye telefon ettim, İnternetten acele mektup yolladım, durumu anlattım. Sağ olsun, başka işlerini bırakıp, Cihangir’le ilgilendi, problemlerı kısa bir müddette, fazlasıyla halletti, Cihangir’in Kıbrısta kalabilmesi dostumun ihtimami sayesinde halloldu.

      İsmail Bozkurt iyi anlamda bir Türkçü, Türk birliği mucadelecisi, vatanperverliğiyle örnek insandır. Onun bütün ömürü Vatan ve millet mücadelesiyle geçmektedir. Vatanseverlik, milliyetçiliği olumsuz, kötü anlamda değerlendiren, onu beynelmilaliğe karşı koyan şahislar da vardır. Bilhassa, kızıl imparatorluk zamanında Türk cümhuriyetlerinin bir cok münevverleri milletcilikte suçlanarak idam edildi. Türk birliği mücadelecilerine pantürkist damgasını vurmak isteyenler şimdi de vardır. Aslında onlar kendi çıkarları yolunda Türk cümhuriyetleri birliğini parçalamak isteyen güçlerin çıraklarıdır. Biz Türklerin birliği hakkında söyler ikenmiz, bugünki Türk devletlerinin erip, yok olmasını asla istemiyoruz, bilakis onların birlikte var ve daha da güçlü olmasını, BM’ lerde bayrakları dalgalanmasını, halklarının bir birini derin anlamasını, gelişmesini candan istiyoruz. Türk birliği hakkında söyler ikenmiz, bu birlik baskaları aşagılamak, başkaların aleyhine çalışmak olmadığını göz önünde bulundururuz. Güç ve imkanları birleştirmek gelişmenin temelidir. Özbeklerde bir ata sözü var: birleşen ozar, birleşmiyen tozar (yani birleşen ileri geçer, birleşmiyen tozar, berbat olur). Başka taraftan bakıyoruz ki, dünya huzursuz, gelecekten endişeli. Bu durumda bir kardeşe bir düşman tehdit etmek istese, başka beş kardeş sen ne diyorsun, o yalnız değil, yanında biz varız, dese tehditçi çekinir elbette.

      Türk ulusunun büyüklerinden biri olan İsmail Bozkurt’un yaratıcılık faaliyetini üç yönden tavsif etmek mümkün. İsmail Bey iyi bir teşkilatçı – organizatör, kabiliyetli yazar, ünlü bilim adamı.

      İsmail Bozkurt’u Üniversite Profesöru, uluslararası – Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar v.b. – ve mahalli sempozyumlarda manadar bildiriler sunan bilim adamı olarak tanıyoruz. Onun bildirileri sempozyum konusunu en iyi şekilde aydınlatan nutuklardan olduğu kanısındayım.

      Organizatörlık tarafına gelince: Hala 24 yaşındayken Türk Mukavemet Teşkilatının Geçitkale–Boğaziçi bölgesinde mücahit komutanlığını yapmış, “Mücahit” gazetesini yayımlamış, sonra bir kaç dönem milletvekili olarak görev yapmış, Parlamento Başkanı, Turizm ve Kültür Bakanı, Yazarlar Birliği, KIBATEK Başkanı olmuş, Türk ülkelerinin değerli dergilerinden biri “Turnalar”ı devamlı yayımlamış, KKTC Cumhurbaşkankığına aday olmuş, ilmi sempozyumlar organize etmiş vs. Bu bir kısa liste, ama onun altında nekadar emekler, eziyetler, kıvançlar var – bunları sadece kendisi değil, İsmail Bey’in yakınları, dostlarımız çok iyi bilirler.

      İsmail Bozkurt kuvvetli bir kalem sahibıdır. Hayata bakışı açısından insanı anlamak için bir de onun yazdıklarına dıkkat etmelidir. Kitabı her kes kendi düşüncesine, zevkine göre okuyor. Biri eğlence için, biri vakit geçirmek için, hatta uyumak için okuyanlar da vardır. Ama aslında edebiyat – hayat dersliğidir. Yazarın yarattığı güzellikten behrement olmak, ortaya koyduğu gayelerden ilhamlanmak, yazarın görüşlerini oğrenip onu anlamak, sanatından zevk almak için okumak en iyisidir. Şimdi bu görüşten yola çıkarak, İsmail Bozkurt roman ve hikayelerinin manaları, millet için önemli tarafları üzerinde duracağız.

      İsmail Bey’i ben ilk önce kitablarından tanımış, başkalardan duymuştum.