Ахмет Мидхат

Karnaval


Скачать книгу

biraz yaşı geçkince imiş. Hiç de değil! Henüz kırklık bir adam. Kırk yaşındaki erkek ihtiyar mı olurmuş! Tam mükemmel zamanı. Hele zenginliği! Artık koca denilen şeyin de gençliğinden evvel zenginliği aranır. Gençlik, güzellik karın doyurmaz kuzum! Paraya bakalım!

      İşte, en fazla Hamparson Ağa’nın kıskançlığını besleyenler, durmuş, oturmuş koca ile hanımı arasında ilişkiyi bu şekilde ortaya koyarlardı.

      Kıskançlıklarının en çoğu kız hakkında olanların aklından geçirdikleri de esasen söz konusu beraberliği bir kat daha uygun bulup ve onaylamakla beraber, şu şekilde dışa vurabilirlerdi:

      “Pek uygun, pek yakışır!”

      Hamparson Ağa bundan iyisini nerede bulacaktı? Aslında kendisi çok zengin bir adamsa da kendisi gibi zengin olan bir aile tutup da ona kızını veremez. Ellisini geçmiş, altmışına yaklaşmış bir herif! Zaten gençliğinde de güzel değilmiş. Zengin kızlar bu kadar çeyizleriyle koca mı bulamazlar ki ona varsınlar? Ama kimsenin almadığı kız tam Hamparson’un arayıp da bulamayacağı bir kızdır. Gençtir, güzeldir, Frenk mektebinden çıkmış, terbiyelidir. Lisan bilir, müzika bilir. Her şeyi bilir! Serveti yoksa kocasının serveti ona da yeter. Hamparson Ağa gibi gezmiş, tozmuş, alafranga bir adam da öyle olur olmaz, mıymıntı bir kadınla da yaşayamaz. Kısacası çok uygun oldu. İkisi de birbirlerine layıktırlar.

      Halkta düşünüp taşınma mı istersiniz? Çok! Bir şeyi çekiştirmek lazım geldi mi bütün evrenin kanıtları onların ellerinde ve dillerindedir. Övmek mi lazım geldi? O kadar değilse de yine milyonlarca kanıtın ortaya konulmasından âciz kalmazlar. Ancak halkın gıpta ettiği bahtiyarlıklar içinde büyük büyük yıkımlar olmasa ve halkın yüreğini acıtan yıkımlar içinde büyük büyük bahtiyarlıklar bulunmasaydı, romancılara sermaye mi kalırdı?

      Gerçekten Hamparson Ağa, pek çok kadının gıpta edecekleri bir koca çıktı. Karısından bir dakika ayrılmaz. Gündüzden akşama, gece yatak zamanına kadar hep beraberdir.

      Vay, beraberliği yalnız yatak zamanına kadar mı? Asıl beraberliğin yatak zamanından sonra başlaması lazım gelmez mi?

      Alafrangayı bilmiyor musunuz? Alafrangada kibar olanlar çoğunlukla ayrı ayrı odalarda yatarlar. Çoğunlukla değil, kibar kısmında hemen genel olarak böyledir. Madamın dairesi başka olur, mösyönünki başka. Bizim Hamparson Ağa, Avrupa’da bir değil birkaç kitap devirmiş ve kendi davası nedeniyle âdeta Frenk olmuş bir adam olduğu gibi hanımı da Frenk okulunda terbiye görmüş bulunduğundan alafrangaya herkesten fazla uyanlardandırlar.

      Hamparson Ağa gıpta edilmeye değer bir kocaydı dediğimize iyi dikkat buyurunuz. Hanımını asla sıkmazdı. Mevsimine göre ziyafetler, souppeler,19 ballar20 verip hele her moda değiştikçe hanımına elbise yapmak ve tuvalet takımlarını bizzat sağlamak Mösyö Arslangözyan’ın birinci derecelerde önem verdiği bir şeydir. İsterdi ki hanımı modacıların kitaplarına koydukları resimler kadar süslü bir kadın olsun.

      Artık kocasının bu derecelere kadar önemsemesine sahip olan bir kadın da bahtiyar olmaz da kim bahtiyar olur? Ya Madam Hamparson bu derecelerde özene layık bir kadın değil miydi? Ciddi olarak haber veririz ki bundan daha pek çok fazla özen ve önemsenmeye de layıktı. Boyca boy, vücutça vücut, endamca endam bir kadında ne kadar mükemmellik hayal edilirse edilsin, o kadın yine de Madam Arslangözyan’ın topuğuna bile erişmiş sayılamaz.

      Düşünmelidir ki Resmi gibi bir adam bu kadını ilk gördüğü zaman elindeki çekici hayretinden düşürmüştür.

      Madam Hamparson sürekli denilebilecek bir şekilde yarı dekolte elbise giymekte olup gerçekten o kadar beyaz göğüs, o kadar güzel ense, o derecelerde latif gerdan bir kadında bulunur da o kadın, yakası kulaklarına çıkan bir fistan21 giyer ise en güzel tabiat vergisini cimriler gibi gizleyip saklamış olur. Hâlbuki Madam Hamparson bu güzelliklerini gizlemek için yine tabiat vergisi yaradılışından olmak üzere o kadar gür, güzel ve kumral bir saça sahiptir ki onları bir özel hünerle tarayıp da omuzları üzerine döktüğü zaman genellikle Rus kadınlarda görüldüğü üzere tüyü dışarıya çevrilmiş bir samur şinel22 giymiş zannedilir.

      Ya o çehredeki uyum! O güzellik! O şirinlik!

      Kaşlar gayet uzun kolların bir diğerine girişmiş, dolaşmış bulunmasından şekillenmiş bir çift kıvırcık kaş! Gözler, gayet iri ve güzel ela gözler olup etrafındaki kirpikler hem o kadar sık hem o kadar uzundur ki insanın yüzüne bakacak olduğu zaman gözlerini güzelce açarak pek dikkatli bakmayacak olur ise kirpikler gözlerin güzelliğini âdeta gizlerler. Doğrusu şudur ki bu kirpiklerin duruşu öyle garip bir şekildedir ki kadın gözlerini açıp da insanın yüzüne pek dikkatli baktığı zaman bile güya bakmıyor, belki göz süzüyor zannedilir.

      Bir çehrede şöyle bir çift kaş ve göz altında yine bunlarla uyumlu olacak bir şekilde resmedilmiş bir burun, ağız ve çene bulunmalıdır ki o çehre Madam Hamparson’un çehresine benzeyebilsin. Fakat ya onun cildindeki incelik ve tazelik her deride bulunabilir mi? Hamparson Ağa, bir takım kozmetikleri falan boş yere taşıyordu. Gerçekte bunlar cilde körpelik vermek için icat olunmuşlar ise de Madam Hamparson’un yüzüne, gerdanına ve sinesine tersine sertlik verirler. Deri, kozmetiklerden daha sert olmalıdır ki cilt onların oranında yumuşaklığından istifade edebilsin. Ama cilt kozmetiklerden daha körpe olursa bu etkiye yer mi kalır? Şüphe yok ki aksi kaziye23 gerçekleşir.

      Şu kısacık, eksik tarif ve biçimlendirmelerimizle karşınızda cisimlendireceğiniz Madam Arslangözyan tarzındaki güzeller için hemen kibir ve gurura işaret edecek seviyelerde bir de sertlik ve çatıklık hayal ederseniz. Gerçekten pek şairane bir tasarımda bulunacağınızı inkâr edemeyiz. Ancak sizce bir kusur sayılacak olursa, ona da bir şey diyememek üzere haber veririz ki Madam Hamparson’da aksine öyle devamlı bir tebessüm vardır ki o tebessümü bir gülüş ve hatta kahkaha derecesine vardırmak için en az pek sıradan bir tuhaflık yeterli gelebilirdi. Sanki mutlak yaratıcı hazretleri alımlılık ve şenlikte abartının da bir cisim örneğini göstermek için bu vücudu donatmış!

      Abartıya vermeyiniz! Birkaç defa her ne nedenle ağladığı hâlde, ufacık bir tuhaflık üzerine, hâlâ gözlerinde yaş varken kahkahalarla güldüğü de olmuştur.

      Bahtiyar kadın!

      Kadın mı bahtiyar? Yoksa buna sahip olan mı?

      Şüphe yok ki herkes, “Buna sahip olan bahtiyardır!” diyecek. Ya, “Bu kadına köle olan bahtiyardır!” denilse reddedilir mi? Hiç kadın kısmına sahip olmak mümkün olur mu? Meğer insan ona köle olmalıdır ki o da kölenin hizmet ve mükafatını, kendisine sahipmiş gibi bir şekilde belirlesin de insan da bahtiyar sayılsın!

      İşte Hamparson Ağa bu kadına köle olmuş ya?

      Ne belli; “Ben sana köle olayım, sen bana sahip ol.” diye bir kontrat yapmak, gönül pazarlığı konusunda yeterli midir?

      Resmi, bu ailede peyda eylediği ilk yakınlığı kuvvetlendirme konusunda o kadar zorluk çekmedi. Orgun tamiri meselesi, Hamparson Ağa’nın olanca dikkat ve önemseyişini Resmi’ye kazandırmış olduğu gibi org tamir olup da denenmesi de yapıldığı gün Madam Arslangözyan’ın Resmi’yi gözden geçirme şekli ve incelemesi zaten düşündürücü sonuçlar vadederdi. Böylelikle bundan sonra sözleşerek görüştükçe yakınlıkları kuvvet bularak ve yakınlıkları kuvvet buldukça görüşme adetleri artarak artık Resmi, Arslangözyan ailesinin sürekli gelip giden dostlarından sayılır oldu.

      Madam Arslangözyan