Ахмет Мидхат

Karnaval


Скачать книгу

ve o yoldan asla dışarı çıkmamayı kesinlikle azmetmiştir.

      Her pazar akşamı Madam ve Mösyö Arslangözyan’ın kabul akşamları olduğundan, gayet süslü olan salonlarında kadın, erkek birçok misafir toplanır ve bazıları müzika ve şarkı, bazıları oyun ve kumar ile gece yarılarından sonralara kadar zaman geçirirler. Lakin kabul gecelerinden başka da bu evde misafir bulunmak hemen hemen ender görülen şeylerden olup birkaç misafir mevsimine göre saat dörtlere, beşlere kadar gayet eğlenceli gece eğlentileriyle vakit geçirirler. Resmi, aslında sessiz bir adam olduğundan Madam Arslangözyan, Resmi’nin her lakırdısını gülecek lakırdılardan bulamaz ise de o sessiz yaradılışlı ve bir dereceye kadar çatık surat olan Resmi, eğer bir de gülünecek şey söyleyecek olursa -çünkü hâl ve tavrı o gülünçlüğe tamamıyla bir ciddiyet rengi verdiğinden- artık madamın kahkahaları bitmek bilmezdi. Bu ender gülünçlüklerden birisine bir örnek verelim:

      Bir gece, Hamparson Ağa’nın verdiği bir soupe’de mevsimin kış olması nedeniyle cevizli bir bal kabağı yenilirdi. Güya o toplulukta bulunanların hiçbirisi bal kabağının ne olduğunu bilmezler imiş de ilk defa olarak görüyorlarmış gibi herkes bu kırmızı şeyin ismine bal kabağı denildiğini ve alaturka leziz bir yiyecek olduğunu yekdiğerine tavsiye etmeye başladılar. Hepsi İstanbul bekârları ahalisinden olan bu kişilerin şu uyduruk alafranga lakırdılarına Resmi biraz tutuldu. Fakat hiç ses çıkarmadı.

      Kabağı yemeye başladıklarında herkes lezzetini falanını övmeye başlamıştı. Resmi her lokmada büyücek bir ceviz kabuğunu dişi ile öğütmeye mecbur olduğu sırada orada bulunanların bazılarından, “Şekeri pek yolunda ise de pekmez ile yapılsa daha iyi olur.” ve bazılarının da “Ceviz aslında pek güzel yaraşmış ise de fındık veyahut badem ile yapılsa daha başkaca olurdu.” tarzında düşünceler işitirdi. Madam Arslangözyan, “Siz ne dersiniz Resmi Efendi? Kabağımızı beğendiniz mi?” deyince Resmi, “Evet Madam! Her şeyi ne çok fazla ne çok eksik, tam yerindedir! Şu kadar var ki ceviz kabuğu konulacağına kaplumbağa kabuğu konulsa idi daha yaraşırdı zannındayım!”deyince sofrada bir kahkahadır koptu. Çünkü o zamana kadar dişlerinin altında birkaç parça ceviz kabuğunun ‘garç’ diye kırıldığını acıyla hissetmemiş âdeta hiçbir kimse yoktu. Kahkahalarından dolayı konuşabilmeye güç yettiremeyen Madam Hamparson, “Resmi Efendi! Kabağın içinde kabuk bulunması genel tarifine giren malzemelerden midir?” deyince Resmi, “Evet Madam! Eğer öyle olmasaydı koyarlar mı idi?” cevabını ciddi bir tavırla vermiş olduğundan, madamın kahkahalarına hakikaten son gelmedi.

      O gece aklına geldikçe bu söze güldüğü gibi ondan sonra Madam Arslangözyan, Resmi’nin bu sözünü her şey için kullanır oldu. Yemek sırasında mesela pilav içinden bir taş çıkacak olsa, “Ne güzel bir pilav olmuş! Yağı falanı pek yerinde olmuş! Yağı falanı pek yerinde olduğu gibi taşı da yolunda! Fakat taşları biraz daha bolca olsa idi, galiba daha çok yaraşacak!” derdi.

      Resmi’nin, Zekâyi Bey’i Arslangözyanlara tanıştırması âdeta tesadüfi bir şey olarak gerçekleşti. Bir pazar günü Resmi, Taksim’deki belediye bahçesindeki Zekâyi ile gezinirken Madam ve Mösyö Arslangözyan’ı ta aşağıda denize doğru güzel manzarası olan ve bahçenin sağ tarafına düşen köşecikte oturmuş görünce, “Dostlara bir bonjur demeli!” diye o tarafa yönelince Zekâyi, “Dostlarına beni de tanıtacaksın ya?” demiş ve Resmi, “Tabii!” cevabıyla Zekâyi’yi beraber götürüp tanıtmıştır. Bu genç adamın İstanbul’da birinci derecedeki zenginlerinden Uzleti Efendizade olduğu ve şöyle zengin, böyle saygın bulunduğu anlaşılınca Arslangözyanlar kendilerine bu kadar saygın bir dost daha kazandırmış olduğundan dolayı Resmi’ye özellikle teşekkürlerini sundular.

      Zekâyi’nin zekâ ve konuşma becerisi bunlara o kadar parlak göründü ki yarım saat kadar konuşma üzerine Resmi, veda ederek ayrılmaya davranınca karı koca ikisi de protesto ederek biraz daha görüşmelerini rica ettiler. O akşam Zekâyi Bey’i de alıp yemeğe getirmesini Resmi’den rica etmeye kadar vardılar ise de Zekâyi Bey’in ancak gündüzleri çıkmaya izinli olduğundan ve saat on iki veyahut bir de ister istemez babası olan muhterem ihtiyarın yanında hazır bulunmaya mecbur olduğundan söz ederek affını rica edince, o hâlde bir saat kadar onların yanında vakit geçirmekle, bir tatlı ile ödeşmeye mecbur edildi.

      İki arkadaştan birisinin bu derecelerde çok ilgi çekmesi hâlinde diğerinin bundan içerlemesi çoğunlukla görülür durumlardandır. Hele Madam Arslangözyan gibi kadın huzurunda olursa o içerlemenin kıskançlık derecelerine bile varması mecburdur. Eğer Resmi’nin, Madam Hamparson hakkındaki hisleri, her genç adamın her güzel, hem de haddinden fazla güzel olan kadın hakkında ki hisleri gibi olsaydı, ihtimal ki bu içerleme, bu kıskançlık Resmi’de de var olurdu. Ancak Resmi, Madam Hamparson’un güzelliğinden, çekiciliğinden ve pırıltısından çok fazla tat almakla beraber, kadının ne tavırda bir kadın olduğunu da tamamıyla anlamış olmasıyla, almış olduğu bu tadı hiçbir zaman ne Madam Hamparson ve ne de kendisi için sıkıntıya neden olacak derecelere vardırırdı. Dolayısıyla Zekâyi’nin iyi bir şekilde karşılanmış olması Resmi’ye asla kıskançlık nedeni olmayıp tersine şu alafranga adamlar içinde bir terbiyeli Türk’ün daha girmiş olmasından dolayı memnun bile oldu.

      Şurada olsun bildirelim ki Resmi öyle namusa cisim ve şahıs olmak üzere tanıtılacak adamlardan da değildir. Tersine zevk ve eğlence dünyasında başvurmadık köşeler de bırakmamıştır. Ancak kadınların bir diğerine asla kıyas kabul edemeyen bir takım sınıfı olduğunu da genellikle işte zevk ve eğlence âlemlerinde bu şekilde koşmuş deneyim sahipleri anlarlar. Resmi de o deneyim sahiplerinin hakikaten ileri gelenlerindendir.

      Zekâyi ise o günkü görüşmeden Resmi’de olan his gibi bir his ile geri dönmedi. Kendi kendisine dedi ki “Vay hınzır Resmi vay! Nerelere de çatmış! Bu oğlanın tanımadığı hiçbir kimse yok. Madam Arslangözyan, gerçekten, görüşülmesi cana safa verecek bir şey! Tahminde hata yoksa Resmi artık bana bundan güzel, bundan latif hiçbir kadının arkadaşlık şerefini kazandıramaz.” İşte bu sözün içerdiği ince anlamdan da anlaşılabilecek olan his ve heves büyüyerek Zekâyi Bey evine vardığı zaman o kadar artmıştır ki o gece uykusu bile biraz rahatsız geçmiştir. Şu durumda Zekâyi ile Resmi arasında bir karşılaştırma yapılması gerekirse deriz ki Resmi’nin en büyük şaşkınlığı elinden çekici düşürdüğü ilk görüşmesinde olup ondan sonra Madam Arslangözyan ile görüşmesi çoğalıp arttıkça o şaşkınlık yumuşaya yumuşaya gayet eğlenceli ve lezzetli bir ahbaplık şeklini almış ve Zekâyi’nin en küçük şaşkınlığı ise Taksim Bahçesi’ndeki ilk görüşmede ortaya çıkmış olan derece olup ondan sonra Madam Hamparson ile görüşmeleri çoğalıp arttıkça derecesi arta arta, hemen kadının hayaline sarılıvermek seviyelerini bulmuştur.

      Bununla beraber biz Zekâyi’ye yirmi beş yaşına kadar evinden dışarı çıkmamış dedikse bütün bütün hoppa ve ahmak da demedik. Zekâyi şu yolda bir ilgi üzerine madamın kocasına tam bir emniyet ve güven vermek lüzumunu anlamaya muktedirdi. Kadın hakkında da pek kötü davranmadı. O zamana kadar kendisi için ayıplanmayı gerektirecek yerlerin hiçbirisinde görülmemiş ve kibarlığı ise hakikaten Resmi’nin haber verdiği dereceden belki de daha yüksek görülmüş olduğundan, Hamparson Ağa şöyle bir kibarzadenin dostluğunu bir şeref nedeni bildiği gibi madam da Zekâyi’nin bin arzu şiddetiyle kendisine günden güne arttığı alakasından fazlasıyla hoşlanmaya başlamıştır.

      Şu başlangıç üzerine eğer Zekâyi Bey sonunda elde etmek istediği şeyi ele geçirmekte pek aceleci olmasaydı belki daha hayırlı sonuçlara varabilirdi. Ancak Zekâyi, her kadını ya konağındaki cariyeler gibi aldığı emirlere birkaç itiraz ve biraz da nazdan sonra boyun eğmeye mecbur eder veyahut dışarıda tanıdığı birtakım elde edilmesi