yürütecek insan olarak da Mevlânâ Celâleddin Rumî tayin edildi ve bizzat Hülagu Han’ın nasbıyla Şeyh’ül-Şuyuh-u Rum namıyla Moğol iktidarı adına, Konya ve Anadolu’da görev yaptı.
19.
Samarra ve Abbasîlerin Türk Muhafızları
Abbasî Devleti, bir dönemde iç çatışmalardan dolayı halifeliğin kendi ellerinden çıkma tehlikesini hissettiler. Bu şartlar altında, kendilerini destekleyecek bir askerî güce ihtiyaç duydular. Bu askerî kaynağı daha önce İranlılar temin etmekteydi, Tahiroğullarının kurucusu Kör Tahir’in yardımıyla Me’mun devlet yönetimini kendi elinde tutabildi; bu dönemde halifelik İranlı komutanların himayesi altındaydı. Daha sonra bu çevreler Hz. Ali soyundan birini halifelik makamına getirme gayreti içine girince Abbasîler de bu zümreleri tasfiye etti ve Türklerin askerî gücünden yararlanma cihetine gittiler.
Bu askerî gücü yakınlarında hissetmek için de Bağdat yakınlarındaki Samarra denilen bölgede Türk askerler için bir garnizon şehir kurdular. Türk askerlerine mahsus olan bu garnizon şehir, Abbasî Devleti’nin muhafız birliği olarak hizmet verdi. Abbasîler, bu muhafız birlikte göz dolduran Türk subaylarını taşrada da istihdam etmekteydi. Bu kapsamda örneğin, devletin Bizans ile hududunu korumak için Güneydoğu Anadolu’da ribat denilen askerî karargâhlar oluşturuldu. Tarsus, Maraş, Malatya’ya kadar uzanan sınır hattındaki bu karargâhlara Türk askerleri yerleştiriliyordu. Keza Mısır’da Abbasî Devleti’ne başkaldıran Mısır halkını itaat altına almak için Türk kökenli Ahmed b. Tolun bölgeye gönderildi. Ahmed de Mısır’da Abbasî Devleti’nin otoritesini savunmaya çalışıyordu. Bir müddet sonra da orada Tolunoğulları adıyla bir emirlik oluşturdu.
Ezcümle, İran’daki proto-Zerdüştçü isyanlardan Babek ve Hurremiye İsyanı’nı bastırmak için Abbasî yönetimince Azerbaycan tarafına yollanan birliklerin komutanı Afşin de Türk kökenliydi ve Samarra’daki muhafızlara dayanıyordu.
Kuzey Kafkas halkları, Abbasî topraklarına girerek yağmacılık yaparlardı. Kuzeyden gelen bu yağmacıların yarattığı asayişsizliği önlemek için de Şeddâdîler, Abbasîler tarafından görevlendirilmişti. Bu amaçla Güney Kafkasya’da Şeddâdîler Emirliği kuruldu, bu emirliğin yöneticileri Kürt’tür ve Selahaddin Eyyubi de baba tarafından bu ailedendir. Selahaddin’in anne tarafı ise Turanşah’ın kızıdır ve Türk’tür.
Abbasî Devleti’nin varlığı ve Halife’nin güvenliği bütünüyle Samarra’ya dayanıyordu. Bilahare Büyük Selçuklu Devleti, Orta Doğu’yu bütünüyle idaresi altına almak suretiyle, Abbasîlerle de iyi ilişkiler kurarak halifeliğin devamını sağlamış oldu.
20.
Zenci İsyanları ve Karmatîler
İslam dünyasında Karmatîlerin ilk olarak görüldükleri bölge Basra Körfezi çevresi ve Aşağı Mezopotamya civarıdır. Abbasî Devleti kurulunca bu zengin Mezopotamya topraklarını işlemek ve üretimi çoğaltmak için büyük yoğunlukta işçiye ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, çölün derinliklerinden ve Afrika’dan insanlar getirilip Mezopotamya’daki çiftliklerde çalıştırılmaktaydı.
Böylece Mezopotamya’da bir işçi sınıfı doğdu. Abbasî bürokrasisinin bunlar üzerindeki tahakkümü, zamanla bu geniş işçi yığınlarının toplumsal çalkantılar içine girmesine neden oldu.
Dinî bakımdan da başlarındaki patronlara muhalif bir dinî zihniyet, bu işçi yığınları arasında zamanla güç kazandı. Bu dinî anlayış Karmatîlik denilen bir çeşit Şiilik versiyonu şeklinde kendisini gösterdi.
Bu dönemde yine Mezopotamya çevrelerinde Abbasî iktidarına muhalif bir felsefi cereyan da teşekkül etmişti. Bu cereyan İhvanu’s-Safa mektebi olarak da bilinmektedir. İhvanu’s-Safa mensupları bu bölgedeki Karmatîliğin de organize olmalarında önemli bir rol oynamıştır. Zira bu ekol mensupları da siyasi zihniyet bakımından Abbasî iktidarına muhalif çizgideydiler.
34. Abbasî Halifesi en-Nâsır li-dinillah, fütüvvet teşkilatı içerisinde bu yapıyı da itidal çizgisine çekmeye çalıştı ve Karmatî isyanlarını ıslah etmek için büyük gayret içinde oldu. Fakat bu işçi sınıfının Mısır’da da kendisini göstermesi, Basra çevresindeki Karmatîlerle Mısır’dakiler arasında bir bağın kurulmasına vesile oldu. Bu yüzden, Mezopotamya’daki işçilerle Mısır Fatımîleri arasında dinî bir birliktelik de ortaya çıktı. Bu hadise, bir koluyla, Deylem ve Mazenderan bölgelerinde Hasan Sabbah ve ekibinin teşkilatlanmasına da yardımcı oldu.
Abbasîlerin son döneminde, dünya işleri ve siyasi meseleler Selçuklu Sultanlarına devredildiği için Karmatîlerle mücadele de Selçuklulara kaldı. Selçuklular bir yandan Deylem-Mazenderan bölgesindeki Sabbah ve ekibiyle mücadele ederken, diğer yandan da Melikşah, Selçukluların en güçlü komutanı olan Artuk Bey’i Güney Mezopotamya’daki Karmatîlerin üzerine gönderdi. Özellikle Selçuklular, bu bölgedeki Karmatîler ve işçi sınıfıyla mücadele ederlerken, bu çevreler büyük ölçüde Mısır’a geçerek Fatımîlere katıldı. Bu yoğun siyasi hadiseler ve istikrarsızlıklar, Abbasî Devleti’nin çöküşünü hızlandırdığı gibi Moğolların da Orta Doğu’yu istila etmesini kolaylaştırdı.
Dönemin Abbasî Halifesi en-Nâsır, Cengiz Han’a elçi göndererek onunla ittifak etmeyi teklif edebildi. Bu nedenle tarihçi İbn Esir, Abbasî Halifesi’ne lanetler yağdırır ve Moğolları İslam dünyasının başına musallat etmekle suçlar.
Günümüzde Güney Mezopotamya’daki Şiiliğin temelinde Karmatî düşüncesinin de izleri bulunmaktadır.
21.
Hurremiye ve Bâbek İsyanı
İslam’dan sonraki dönemde Zervanizm ve Mazdekizmin belli yörelerde zuhur ettiğini görmekteyiz. Bu akımlar Allah’ı zaman ve mekânla kayıtlı olarak tahayyül etmektedir. Bâyezid Bistâmî’nin “Bu cübbemin içinde Allah’tan gayrı nesne yoktur.” sözü de bu kadim inancı ifade eden bir süreklilik unsurudur.
Zervanist fikir hareketlerinin İslami dönemde en fazla yaygınlık kazandığı yer, Deylem (bugünkü Mazenderan) bölgesidir. Deylem’de ortaya çıkan Hüseyin b. Muhammed ed-Deylemî “Bazı talebelerim rüyalarında beni görmüşler, vücudum şeffafmış ve göğsümün içinde Allah’ı bizzat bende görmüşler.” sözü de bu Zervanî düşünceleri yansıtır.
Mazdekî ve Zervanî fikirlerin İslam dönemindeki yansımaları Bâbekiyye’dir; Bâbek akait bakımından Müşebbihe mezhebindendir. Bir yönüyle merkezî devlet karşıtı halk isyanlarını organize eden Mazdekîlerin devamı olup, diğer yönüyle itikadî açıdan merkeze karşı çıkan Zervanîleri İslami döneme taşırlar. İsyanın başladığı 9. yüzyılın başı itibarıyla Azerbaycan-Kafkasya yöresinde hâkimiyet kurmuşlardı; bilahare Türk asıllı komutan Afşin’in gayretleriyle bu isyan bastırılmıştır. Ancak daha sonra Celâlî İsyanları formunda süren merkez karşıtı hareketlere ve halk kökenli huzursuzluklara da kaynaklık etmiştir.
Abbasî Devleti teşekkül ettikten sonra Ural Dağlarına kadarki kuzey kavimleri (çoğunlukla Türk soylu) Azerbaycan’ı geçerek İslam beldelerini yağmaya koyuldular. Abbasîler bunlara karşı Kafkasya ve Van Gölü civarında mahallî bir emirlik kurdular (Selahaddin Eyyubi’nin de babası tarafından mensup olduğu, Kürt kökenli Şeddâdîler) ve kuzeyden gelen akınları önlemeye çalıştılar, bu faaliyetlerinde başarılı da oldular. İbn’ül Esir Tarih’inde Şeddâdîleri gayet güzel anlatır. Bu emirlik aynı zamanda Hurremîlerin faaliyetlerine karşı da mukavemet etti ve Abbasîler tarafından bu yolda istihdam edildiler.
22.
Kadim