Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

karşılığı olarak hangi vicdan ile aleyhimde fitne fesat tertip etmek istiyorsun?’

      ‘Emir! Ne kadar iyilikler zikrettinizse bunların cümlesini fazlası fazlasına hakkımda yaptınız. Bunu hiçbir vakit inkâr etmiyorum. Tam tersi fevkalade minnettarım. Önceki vali, Esed b. Abdulla’a karşı yaptığım hizmetleri elbette bilirsiniz. Acele hüküm vermeyiniz. Biraz ilerisini düşününüz. İyiliğe fitne fesat ile karşılık vermemiş olduğumu göreceksiniz.’

      Nasr b. Seyyar sabır ve yavaş hareket etmeye imkân göremeyerek hicri 126 senesinde Kirmani’yi tutuklattı, Merv kalesinde hapsini emreyledi. Ezd kabilesi onun salıverilmesi için rica etti. Nasr ricaya karşı ‘Kendisine kötülük olur diye korkuyorsanız yanında emin olduğunuz bir adam bulundurunuz.’ cevabını verdi. Ezdiler, Yezid Nahvi adında birini seçerek onun yanında bulundurdular. Fakat bu tutukluluk zamanı çok uzamadı. Ceyhun Nehri ile Semerkant şehri arasından bulunan Nesef şehri halkından biri, bir miktar para yardımı karşılığında bir hile ile Kirmani’nin kale cephanesinden kurtarılmasını ailesine söz verdi. Bu Nesefli adam kalenin su yolunu gizli hafriyat ile genişleterek Kirmani’yi oradan pek büyük zahmetler ile çıkarmayı başardı. Kirmani su yolundan çıkınca atı hazırlanmıştı. Ayağında bukağı olduğu hâlde ata binerek adamlarına katıldı. İşte bu tarihten itibaren Kirmani, Nasr b. Seyyar’ın en dehşetli düşmanlarından biri oldu. Nasr, Kirmani’yi sağ bıraktığına çok pişman olmuş fakat iş işten geçmişti. İkisi arasına aracılar girdi. Bunlar Nasr’dan, Kirman’nin affını, tekrar hapsetmemesini istediler. Bunun üzerine Nasr onu affetti. Fakat birbirlerine karşı güvenleri yoktu. Kirmani, cuma namazı kılmak için camiye bin yüz hatta daha fazla adam ile geliyor. Mahfilin dışında namaz kılıyordu. Sonra mahfile Nasr’ın huzuruna girerek selam veriyor, hiç oturmadan çıkıyordu. Daha sonra Nasr’ın yanına gelmemeye, onun aleyhine işler karıştırmaya başladı. Nasr ona adam gönderdi, tutuklanmasından dolayı kendisine mazeretini anlatmak istedi. Fakat Kirmani bu başvuruyu reddetti. Nihayet Kirmani, Nasr için dehşetli bir bela kesildi.”

      18

      HARS B. SÜREYC İLE KİRMANİ

      Casus bunları anlatırken Ebu Müslim dikkatli bakışlarla onu süzüyor sanki onun kalbinde her ne varsa çekip almak istiyor. Nasr’ın, Kirmani’ye karşı gösterdiği hoşgörüye kızıyordu. Kendini Nasr’ın mevkisinde hayal ederek pek fena canı sıkıldı. Artık daha fazla bekleyemedi. Casus: “Nihayet Kirmani, Nasr için dehşetli bir bela kesildi.” sözünü söyleyince Ebu Müslim gazap ve hiddetle bağırdı:

      “Zayıflığın, tereddüdün cezası işte böyle olur! Miskin adam, niye buna meydan verdi? Derhâl öldürmeli, rahat etmeli değil miydi?”

      Ebu Müslim bu sözleri söylerken sakalının kıllarıyla oynuyor, Halit ise Ebu Müslim’in bu hiddet ve şiddetinden âdeta ürküyordu:

      Ebu Müslim casustan sordu:

      “Daha neler öğrenebildin?”

      “Sonunda Kirmani, Nasr b. Seyyar’ın aleyhinde alenen başkaldırdı. Geçen sene veya evvelki sene ezici bir kuvvet ile kendisini Merv şehrinden uzaklaştırdıysa da Haris b. Süreyc’den de kurtardı.”

      Halit, casusun sözünü keserek: “Ben ihtilalci liderlerinden bu Haris’i tanıyorum. Türk memleketindeydi, büyük yararlılıkları, kahramanlıkları görülmüştü. Kendisi ile Nasr arasında bir ayrılık meydana gelimişti. Nasr’a karşı geldi. Nasr araya bazı adamlar koyarak hüküm suretiyle işi düzeltmek istediyse de faydası olmadı.” dedikten sonra Ebu Müslim’e doğru bakarak:

      “Bu adam siyah sancaklar sahibi olduğunu iddia ediyor!” dedi.

      Ebu Müslim, Halit’e bir büyük bir hayretle baktı. Casus, tekrar söze başladı.

      “Fakat Nasr b. Seyyar, onun siyah sancaklar için çalıştığına inanmadı. Kendisine haber gönderdi. ‘Şam’ın surunu yıkmaya Emevilerin devletini yerle bir etmeye kendinde kuvvet buluyorsan işte ben sana destek olarak beş yüz at, iki yüz deve, istediğin kadar para ve silah veriyorum. Al git, bu işte becerikli bir adam olduğunu ispat edebilirsen sana ilk itaat edecek adam ben olacağım. Fakat buna kudretin yetmezse kabilen halkını boşuna mahvetmekten ne çıkar?’ uyarısında bulundu. Haris, düşünüp taşındı, Nasr’ın düşüncesini doğru buldu. Fakat bir kere asker arasında fesat, nifak, hırs, menfaat ve ihtilal fikirleri konuşmuştu. Akıbetin nasıl acıklı bir sonuca sürükleneceğini düşünenler, takdir edenler pek nadirdi. Haris, Nasr b. Seyyar’a bir cevap yazdı. Bunda: ‘Dediğin hep haktır. Çare ki adamlarım dinlemiyor anlayamıyorlar.’ diyordu. Nasr yine nasihate devam ediyordu. Haris’e: ‘Anlaşılan adamların senin sözünü tutmuyorlar. Fakat bu nifak ve uyuşmazlık Hicaz ve Yemen Araplarından yirmi bin kişinin helakına sebep olacağını da unutma.’ diye yazıyordu.”

      Ebu Müslim, casusun sözünü kesti. Başını sallayarak:

      “Siyah sancak sahiplerinden korkuyorlar demek. Zaten bundan sonra faaliyetlerimizi görecekler, nasıl adam olduğumuzu anlayacaklardır. Siyah sancak sahipleri hiçbir meselede öyle tereddüt etmezler, hıyanete karşı sessiz kalmazlar. Tam tersi her kimden şüphe ederlerse onu derhâl idam ile fesatı kökünden kesip atarlar.”

      Ebu Müslim bu sözlerden sonra susunca, casus sözlerine devam etti:

      “Nasr b. Seyyar, Haris’e yöneltiği nasihatlerin hiçbir tesirini göremeyince şerrinden kurtulmak için onu Kirmani’ye musallat etmek istedi. Kendisine ‘Eğer iddia ettiğin iktidara sahip bir adamsan en evvel Kirmani’den başla, bu adamın gücünü yok edebilirsek derhâl sana boyun eğerim.’ diye yazdı.

      Fakat Haris bu tarafa yanaşmadı. Sonuç olarak Haris, Nasr’ı avutarak vakit kazandı. Günden güne gücü artıyor şan ve şöhreti çarşı ve camilerde okunuyor, kendisine taraftar elde ediyordu. Nihayet bir gün Haris’in adı, bizzat Nasr’ın kapısı önünde okunmuş. Bunun üzerine halkı heyecana gelerek iki taraf silah ile çarpışmışlar. Dehşetli bir çarpışma olmuş. Nasr b. Seyyar, düşmanına karşı gelebilmek için Kirmani’nin yardımına başvurmuş. Fakat Kirmani, Nasr’dan emin olamayarak, doğruluğuna inanmayarak yardım etmemiş. Kendi hesabına çalışmak üzere üç taraftan oluşan bir çarpışma yaşanmış. Sonucunda da Nasr b. Seyyar, Merv’den kaçmaya mecbur olmuş. Kirmani şehri zapt etmiş. Haris, Kirmani’nin muzaffer olacağını görünce memleketin hâkimiyetinin ikisi arasında danışma yoluyla ortak olmasını talep etmiş. Kirmani bu teklifi reddettiğinden iki taraf arasında çarpışma başlamış. Çarpışmada Haris ölmüş, adamları dağılmış bütün Yemen kabileleri Kirmani’nin tarafına geçmişti. Savaş zamanında da kazanan taraf Yemen kabileleri olmuş. Nasr’ın taraftarı olan Hicazlılar mağlup perişan olmuş kendilerinden pek fena bir şekilde intikam alınmış, Haris de Hicazlıydı.”

      Ebu Müslim, sordu:

      “Demek ki Merv şehri, şimdi, Kirmani’nin elinde bulunuyor. O hâlde, Nasr nereye gitti?”

      “Yine Merv’de… Çünkü Kirmani’nin şehri ele geçirmesi çok sürmemiş. Haris’in ölümü üzerine adamlarından bir kısmı Hicazlıların tarafına geçmiş. Hicazlılar tekrar kuvvet bulmuşlar. Nasr’ı tekrar Merv’e getirmişler. Kirmani şehri terk etmeye mecbur olarak şehrin dışında ordu kurmuş.”

      “Şehri kuşatma altına almış, öyle mi?”

      “Evet, fakat kendisi yalnız değil…”

      “Beraber kim var, Haricilerden Şeyban Harûri’yi mi demek istiyorsun?”

      “Evet, fakat Şeyban’ı önemsiz bir adam zannetmeyiniz. Kırk bin Harici bunun emirlerine tabidir. Malumatınızdır ki Hariciler, Mervan b. Muhammed’in hilafetini tanıdıklarından halifenin valisi olan Nasr b. Seyyar’a da doğal olarak düşmanlardır. Bunun için Şeyban, Hicazlı olduğu