Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

önemli haberler getirmek memuriyetiyle görevli olan, önem arz eden haberler izin beklememeli, geldiler mi hemen içeriye getirilmelidir.”

      Ebu Müslim bu sözleri söyleyerek sanki fikir ve aklından geçenleri soruyor gibi Halit’e baktı. Halit başı ile yaptığı bir işaret ile bu fikri onayladı. Ebu Müslim çekilip odanın kapısını kapamasını ağasına emir ettikten sonra casusa oturması için bir işarette bulundu. Casus saygıyla ve terbiye ile oturunca Ebu Müslim sordu:

      “Ne haber getirdin söyle bakalım, Merv’i ne hâlde gördün?”

      “Şehir kuşatma altındadır. Düşmanlar şehrin her tarafını sarmışlar.”

      “Düşmanlardan maksadın Kirmani’dir, değil mi?”

      “Yalnız onu demek istemiyorum. Onun dışında Şeyban’ı da beraber zikrediyordum. Çünkü ikisi beraber, Nasr b. Seyyar ile savaşıyorlar. Bâtınen her biri diğerine fenalık yapmayı düşünüyor.”

      Halit: “Bu nasıl olur? Benim aldığım bilgiye göre Kirmani, Merv’e girmiş, Nasr’ı şehirden çıkarmış.”

      Casus: “Efendim! Aldığınız bilgi doğrudur. Kirmani, Nasr b. Seyyar’ı, Merv’den çıkararak şehri ele geçirmiş fakat bu zafer çok sürmedi. Olayları etraflıca arz edebilmem için ayrıntılara girmek için emir hazretlerinden izin dilerim.”

      Ebu Müslim: “Ayrıntısıyla söyle, her şeyi anlat.”

      Casus: “Bildiğiniz üzere Emevilerin durumu birkaç seneden beri pek perişan gidiyor. Bunların, bugünlerde merkezî hükûmeti korumaları halkın hilafet makamına olan sevgileri, din hakkındaki hürmetleri sayesindedir. Hilafeti İslamiye, Emevi Devleti’nin on dördüncüsü halifesi olan Mervan b. Muhammed’e geçince Emevi hanedanı erkânı ona karşı bir uyuşmazlık çıkardılar. Bu uyuşmazlık, halifeye karşı durmak hususunda halka cesaret verdi. Memleketinde bulunan siyasi fırkalar sessiz bir uyku içinde vakit geçirirken defalarca ona karşı ayaklandılar, hâkim olmaya göz diken Hariciler vesaire ve o cümleden Kirmani fırsattan yararlanarak silaha sarıldılar. Bu Kirmani’nin, Nasr b. Seyyar ile uzun bir hikâyesi vardır ki emir hazretleri arzu buyururlar ise söyleyeyim.”

      Ebu Müslim: “Her şeyi ayrıntısıyla bilmek lazım. Her detayı etraflıca anlamalıyız ki ona göre doğru tedbirler düşünelim.”

      Casus: “Bundan yirmi sene önce Horasan valisi Esed b. Abdullah vefat ettiği zaman o devrin halifesi olan Hişam b. Abdülmelik ölen valinin yerine kimi tayin edeceğine dair yakın çevresiyle görüşme yapmıştı. Onlar da dirayet ve çalışkanlığıyla bilinen devlet adamlarından Kirmani’yi tavsiye etmiş. Kirmani’nin asıl ismi, Cüdey b. Ali’dir. Malum ya Cüdey bir nevi kesik demektir. Hişam, ismi işitince uğursuz bulmuş. ‘Öyle adam lazım değil.’ diyerek reddetmiş. Başka adam aramış. Birkaç adamın ismi söylemiş. Hişam cümlesini reddetmiş. Nihayet şimdiki Horasan valisi Nasr b. Seyyar’ın tayinine karar vermiş. Anlaşılan Kirmani bunun için Nasr b. Seyyar hakkında kin ve düşmanlık beslemiş olmalı ki Hişam’dan sonra hilafet makamına gelen Velid b. Yezid b. Abdulmelik’in vefatı ile hilafet makamının boş kalması üzerine Mervanzadelerin birbirlerinin gözlerini oyarcasına ihtilafa düşmüşler. Memleket ihtilal ve kargaşa içinde kaldığı sırada bütün güç ve mevki sahipleri nasıl hâkimiyet sevdasına kapılmışsa Kirmani de fırsattan faydalanarak Nasr b. Seyyar’ın aleyhine konuşmuş. Malum ya, hâkimiyete her kim göz dikerse mutlaka bir fırkanın desteğine ihtiyaç duyar. Kirmani’nin ismi kendisinin İranlı olduğunu gösterirse de gerçekte bu adam İranlı değildir. Yemen Araplarından olan Ezd kabilesinden, Arap’tır. Yalnız Kirman’da doğduğu için ona Kirmani denilmiştir. İşte bu bağ ile Yemen Arapları Nasr b. Seyyar’ın aleyhine kendisine destek vermişlerdir. Çünkü Nasr b. Seyyar’ın fırkası bütün Hicaz Arapları demek olan Mudar kabilelerinden oluşmuştur. Hicaz ile Yemen Arapları arasında eskiden beri dehşetli bir düşmanlık yerleşmektedir. Bu ihtilaf hâlâ aynı şekilde devam ediyor. Devletin en mühim askerî kuvvetini oluşturan bu iki yerin Arapları arasında hüküm süren ayrılık, bu şiddetli rekabet ve düşmanlık Arap Devleti’nin sonu gelmesinin sebebi olacaktır. Horasan’da bulunan Araplar da Yemenli ve Hicazlı veya Necidli olarak iki fırkadan oluştukları için bunların arasında da büyük bir rekabet, ayrılık hüküm sürmekteydi. Durum bu şekildeyken arz ettiğim gibi halife vefat edince iki fırkadan da birtakım adamlar şimdiki halife Mervan b. Muhammed yerine Mervan hanedanı erkânından birini halife yapmaya kalkıştılar. Horasan’da bulunan Araplar da o cümleden işe karışarak iki fırkaya ayrılmışlardı. Vali, Nasr b. Seyyar bu vahim ayrılığı, askerî gücü kullanarak telafi etmek istedi. Arada hâkimiyeti kurarak olan ayrılığı bitirmeye çalıştı. Fakat bütün mesaisi boşa gidince onlara verilmekte olan maaşları kesti. Günün birinde Nasr b. Seyyar camide hutbe okurken iki asker ayağa kalkarak maaşlarını istediler. Nasr yüzlerine bağırarak ‘İsyan ve nifaktan sakınınız, ibadet ve cemaat kurallarını tutunuz.’ dedi. Fakat söz dinletemedi. Halk camiden çıkarak her biri bir tarafa saptı. Memleket büyük heyecana düştü. İhtilal belirtileri görülmeye başladı. Nasr, tekrar minbere çıkarak bir nutuk daha okudu. Bu nutuk bugüne kadar dilden dile devam ediyor. Nasr, bu nutukta diyordu ki:

      ‘Heyhat! Benden maaş istemeyiniz, şer için ihtilal için çalışıyorsunuz. Memleketin başına nasıl bir felaket getireceğinizi her tarafı al kana nasıl boyayacağınızı takdir edemiyorsunuz. Ne kadar adil olursa olsun hiçbir hâkimden memnun olmazsınız. Ey Horasan halkı! Memleketinizin sınırlarını düşmana karşı en mahkûm kale, en metin siper olduğunu unutuyor musunuz? Sakın ikiye ayrılıp birbirinizi mahvetmeyiniz. Ayrılık ile nifak ile memleketi ihtilal düşerse, düşürmeyiniz. Allah’tan bulunuz, sizi birer birer tecrübe ettim. İçinizde ciddi, gerçekten cesaretli on kişiden fazla bulmadım. Son pişmanlık fayda vermez. İşte ben nasihat görevini yerine getiriyorum. Dinlemezseniz bunun felaketi size aittir.’

      Kirmani, asker arasında meydana çıkan bu ayrılıktan bilgi aldı. Nasr b. Seyyar daha önce kendisi bulunduğu memuriyetten uzaklaştırmıştı. Kirmani bu ayrılıktan yararlanarak isyan ateşi için arkadaşlarıyla görüşmüştü. Bunlar Merv’de bulunan Yemenlilere başvurarak desteklerini temin etmek üzere isyanı uygun gördüler. Nasr b. Seyyar’ın yönetiminde önde gelenlerden, sözüne cidden güvendiğim bir şahıstan aldığım bilgiye göre Hicazlılar ta o zamandan Kirmani’nin katlini, Nasr b. Seyyar’a tavsiye etmişler. Ona, ‘Bu adam sana karşı memleketi kargaşaya veriyor. Onu yakalayarak ya öldürmeli yahut hapsetmelidir.’ demişlerdi. Nasr bu sözleri dinlemedi. ‘Hayır, öyle yapamam. Zukûr, İnas adında çocuklarım var. Kızlarımı onun erkek çocuklarına veririm. Onun kızlarını da erkek evlatlarıma alırım, bu şekilde zarar olan şeyleri kapatırım.’ demişti. Hicazlılar buna itiraz ettiler. ‘Bu gibi şeyler onu kargaşadan alıkoymaz.’ düşüncesindeydiler. Nasr b. Seyyar: ‘O hâlde kendisine yüz bin dirhem (akçe) gönderirim. Kendisi gayet cimri bir adam olduğu için bu paradan adamlarına hiçbir şey vermez. Bunun üzerine adamları gücenirler kendisini bırakıp giderler. O zaman zarar verecek hiçbir kötü kalmaz.’ fikrinde bulundu. Hicazlılar bu fikri kabul etmediler. ‘Bu kadar büyük bir parayı bir düşmanın eline nasıl verirsin? Para ile bir kat daha kuvvet kazanarak daha dehşetle saldırmayacağını size kim temin eder?’ fikirlerini peş peşe söylediler. Kısaca, Hicazlılar Nasr ile bu hususta pek çok mücadele ettiler. Nihayet kendisine ‘Bu adam hâkimiyete sahip olmak için Hristiyan veya Yahudi olmak lazım gelse din ve mezhebini değişmekte bir an tereddüt etmez.’ dediler.

      Nasr, Hicazlıların bu meselede çok ısrarda bulunduklarını görünce Kirmani’nin hapsine karar verdiler. Getirilmesi için zabıta müdürünü gönderdi. Yemenlilerden Ezd kabilesi Kirmani’yi kurtarmak istedi. Kirmani buna engel oldu, gülerek zabıta müdürü ile Nasr’ın yanına gitti. Huzuruna girince Nasr kendisine şu soruyu yöneltti:

      ‘Katline