Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

olduğunu anlıyorlar, kendileri de sanki göğün gürlemesini, yağmurun serpintisini dinliyormuş gibi sessizliği koruyorlardı. Fakat etrafa iyice kulak vermiş olsalardı uzaktan deve patırtısı işiteceklerdi. Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi o sesin işitilmesine mâni oluverdi.

      Nihayet maşita sessizliği bozarak söze başladı.

      “Hanımcığım meseleyi yavaş yavaş iyi düşününüz. Buna vaktimiz var. Çünkü misafirler yağmur sebebiyle birkaç gün daha burada kalmaya mecbur olacaktır.”

      Gülnar gözlerini yere dikmiş olduğu hâlde sessizliğe devam ediyordu. Dahhâk hanımın bu tavır ve düşüncesinden hâlâ Ebu Müslim ile görüşmek meselesini, verilmesi zor bir karar olduğunu kabul ederek dedi ki:

      “Hanımefendi, kulunuza müsaade ederseniz ben de ne düşündüğümü söyleyeyim.”

      Gülnar: “Ne düşünüyorsan söyle.”

      “Anlıyorum ki bu görüşmeyi yapılamayacak bir şey gibi görüyorsunuz. Çünkü izzetinefsinizi, haysiyetinizi ne kadar muhafaza ettiğinizi biliyoruz, fakat ben bir çare buldum. Söyleyeyim mi?”

      Gülnar, “uydundur” makamında başıyla işaret etti.

      Dahhâk: “Siz de bilirsiniz Ebu Müslim bütün kuvvetini, bütün hayallerini meydana getirmek istediği siyasi meselelere adamıştır. Onun kalbine bir tesir icra etmek için bu inkılabı gerçekleştirmekten başka çare yoktur. Fikrimce bizzat onunla yüz yüze görüşmeyi münasip görmezseniz o siyasi harekete desteğinizi, inancınızı bir haber göndererek işe başlarsanız bunu tecrübe ederiz. Sonra bakalım, ne sonuç çıkar.”

      Gülnar, Dahhâk’ın bu fikrinden memnun olmuş gibi göründü.

      Onun bu hâli Dahhâk için kabul olmuş bir cevap hükmündeydi.

      Maşita, hanımın bu hissiyatını keşfederek Dahhâk’a:

      “Pek güzel bir çare buldun. Allah senden razı olsun. Söyle bakalım, daha diyeceklerin var mı?”

      “Daha ne diyeyim? Bulduğum çareyi açıkça söyledim. Uzun uzadıya muhabbet ve açıklamaya ihtiyaç yok. Hanımefendi, Ebu Müslim’e gerçekleştirdiği siyasi inkılaba katılacağını ve memnuniyetini arzu ettiğini gösterecek bir nişane verecek. Ebu Müslim’in bunu nasıl karşılayacağını anlayacağız da ona göre tedbir düşüneceğiz.”

      Reyhane: “Ebu Müslim’e para mı göndersin demek istiyorsun?”

      “Para olsun, başka şey olsun… Hanımefendi neyi arzu ederse onu göndersin.”

      Gülnar, karşılıklı konuşmalarını kesti:

      “Hep anladım… Fakat…” dedikten sonra maşitanın yüzüne baktı. Hâlinde Dahhâk’ın önünde söylemekten çekindiği bir şeyi yalnız maşitasına söylemek istediği anlaşılıyordu.

      Reyhane bunu hissedince Gülnar’a:

      “Galiba uykusuzluktan yoruldunuz, rahata muhtaçsınız.” diyerek ayağa kalktı.

      Dahhâk, maşitanın maksadını anlayarak o da ayağa kalktı.

      Sanki gitmek için izin istiyor gibi elleri göğsünde olduğu hâlde başını eğerek:

      “Her ne olursa can ve baş ile her emrinizi icraya hazırım. Sadakatimden emin olunuz.” dedikten sonra dışarı çıktı.

      15

      HEDİYE

      Gülnar, Dahhâk’ın sözlerinden memnun olduğu hâlde ayağa kalktı. Duyulmaktan çekinerek yavaş yavaş odasına doğru gitmeye başladı. Reyhane de kandili söndürdükten sonra hanımının arkasından gitti. Gülnar’ın odasına varınca içeri girdiler. Gülnar yatağa uzanarak yorganı üzerine aldı. Çünkü köşkün yazlık kısmından geçtiği esnada üşüdüğünü hissetmişti. Maşita da başını boynunun etrafını şalla sarmış olduğu hâlde hanımın yanında oturdu. İkisi de bu şekilde oturunca maşita söze başladı.

      “İtirazınızın sebebini anlıyorum, hanımcığım!”

      “Peki, sen ne fikirdesin? Pek zor bir mevkide bulunduğuma katılıyor musun?”

      “Mevkinize katılıyorum, mesele zordur. Fakat halledilmeyecek bir meselede değil…”

      Gülnar, maşitanın sözünü keserek:

      “Nasıl halledebileceğiz? Kendimi iki çekiç arasında ezilmiş gibi görüyorum. Bir taraftan pederim beni Kirmani’nin oğluna nişanlamış. Yakında onunla nikâhlanacağım. Diğer taraftan ise (ansızın öksürerek) kalbimi başkasına esir görüyorum. Bununla beraber bu sevda karşılıklı mıdır? Değil midir? Bilemiyorum. Pederimin emrinden, baskısından nasıl kurtulabileceğim? Kalbimi ele geçiren bu aşk karşılıklı olmazsa sonra hâlim ne olur?”

      Gülnar bu son sözlerini söylerken üzüntü ve tesirden boğazı tıkanmış, yanakları kızarmıştı. Maşita, hanımının yüzüne bakınca iki damla gözyaşının göz kapakları arasında dolaştığını görerek Gülnar için pek yaralayıcı oldu. Gülnar’a teselli edici sözler söylemekle kederinin hafifletmeye çalışmayı zaruri gördü.

      “Hanımcığım, Kirmanizade meselesini o kadar mühim bir şey görmüyorum. Yarın bile onunla nikâhlanırsanız onun yanında kalabilmeniz için mutlaka pederinin, Ebu Müslim’e karşı üstün gelmesi gerekmektedir. Ebu Müslim ona mağlup olursa size layık bir adam değil demektir. Tersine Ebu Müslim galip gelirse o hâlde zorunlu olarak onunla evleneceksiniz. Çünkü Ebu Müslim, Kirmani’yi mağlup edince onun her nesi varsa cümlesini eline geçirir. Ona ait ne varsa alır. Bununla beraber her hâle rağmen Kirmanizade’yi sevmediğinizden dolayı uzak yaşamak istiyorsanız akıllıca düşünmeliyiz. Onun hanesinde de sanki pederinizin hanesinde oturuyorsunuz gibi uzun bir süre rahat kalmak için çare bulmak zor bir şey değildir.”

      Gülnar, maşitanın imasını anlayarak mahcup olduysa da durumu el altından gösterebilen hâle karşı büyük bir ferahlık duymaktan kendini alamayarak kederle karışık olarak tebessüm etti.

      Maşita söze devam etti.

      “Şimdi, Ebu Müslim’e yetişmek için çareyi düşünmek kalıyor… Doğruyu söylemek lazımsa bu zevzek Dahhâk pek iyi düşündü. Fikrini uygun görmüş olmalısınız. Çünkü daha önce hiçbir haber vuku bulmadan, birdenbire Ebu Müslim’e görüşme isteğiniz hafifliğe işaret olabilir. Bana kalırsa Dahhâk aracılığıyla kendisine siyasi hareketine yardım adına bir miktar para göndermeniz, Dahhâk parayı takdim ederken gerek kendisini gerek takip ettiği maksadı sevdiğini ona ustalıkla anlatır. Bakalım kendisi ne cevap verir. Para yerine, kendisine meyil ve muhabbeti gösterir özel bir hediye göndermek isterseniz bence daha iyi olur.”

      Gülnar, maşitanın bu fikrini beğendi. Yatak üzerinde uzanmışken doğrulup oturdu, dedi ki:

      “Reyhane son tavsiyen daha ziyade uygun. Özel bir hediye göndermek daha manidar olur. Çünkü bu hediye üzerine Ebu Müslim’in hakkında kalben ne his beslediği derhâl anlaşılır. O hâlde ne gibi bir hediye gönderelim?”

      Maşita cevap verdi:

      “Komutanlara takdim edilecek hediyelerin en güzeli kılıçtır. Ona, kıymetli taşlarla döşenmiş bir kılıç gönderirseniz, götüren adam da bu hediyenin sizden özel bir hediye olduğunu anlatırsa onun zaferleri ve başarısı hakkındaki saf niyetinize bir kat daha inanır, kalben size karşı bir muhabbet beslerse onu göstermekten kendini alamaz.”

      “Fakat bu kılıcı nereden bulayım?”

      “Hanımcığım para ile bu pek kolay ele geçer. Dahhâk’a para veririz. Bir kılıç satın almaya memur ederiz. Bir saat içinde o, gider