Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

ışığın kapı deliklerinden dışarıya çıkmasına meydan bırakmayacak bir şekilde kandili örttü. Fakat bunu yapar yapmaz ilk kahkahanın işitildiği yerden daha uzak bir yerden diğer bir kahkaha onun ardından Dahhâk’ın şu sözleri işitildi:

      “Efendimizin odalarından geliyor zannettiği ışık, şimşeklerin yansımasından ortaya çıkmış bir şey olduğunu, bütün köşkte efendimiz ile benden başka bu zamanlarda uyumayan kimse bulunmadığını söylemedim mi? Bey efendimiz uyanık kalırsa bütün köşkün halkının uyuması garip görülmemeli… Yatağa girinceye kadar hizmetiniz de kaldıktan sonra ben de kendi yatağıma çekilip uyuyacağım. Çünkü diğer hizmetkârlar uyuyorlar. Bütün gece beni hizmetinizde bulundurmak isterseniz emrinize hazırım.”

      Gülnar bu sözleri işitir işitmez pederinin Reyhane hakkında şüpheli davranacağını, odasından ışığın sebebini araştırdığını anlayarak yüreği çarpmaya başladı. Dahhâk’ın kendisini tehlikeden o tarzda kurtarmaya çalışmasından memnun oldu. Gülnar ile maşitası sözleri dinlemeye dikkat ederek konuşmadan hareketsiz kaldılar. En küçük bir hareketi işitebilmek için nefes almamaya bile gayret ediyorlardı. Bir müddet bu şekilde geçtiği hâlde hiçbir ses gelmeyince beyin yatmak üzere kendi odasına çekildiğine, Dahhâk’ın çok geçmeden gelip kendilerini bulacağına hükmettiler.

      Gülnar büyülü hislerine karşı saadet veya felaketten birini getirecek olan Dahhâk’ın getireceği haberlerin iyiliğine ya da kötülüğüne kendini hazırlıyor, rüzgârın şiddetli esmesinden ağaçların hışıltısından gök gürültüsünden Dahhâk’ın gelişini biraz uzaktan hissettirecek bir ses işiteceğini ümit etmiyordu.

      14

      CEVAP GETİRMEK

      Gülnar ile maşitası, bir müddet daha odada sessizce vakit geçirdikten sonra kapıya pek yavaş vurulduğunu işiterek heyecana düştüler. Reyhane ayağa kalkıp kapıyı açtı. Dahhâk cübbeyi ters giymiş, sarığını pek gülünç bir şekilde sarmış, ayakkabılarını kuşağına koymuş saçını sakalını karmakarışık yapmış olduğu hâlde o pek maskara kıyafetle içeriye hızlıca girdi. Dahhâk bu uzun beklemenin sonunda birdenbire Gülnar’ı orada görünce utandı. Kendini toplamaya çalıştı. Sessizce ve yavaşça gülerek başını ve sarığını düzeltmeye başladı. Ayakkabılarını kuşağından çıkardı. Kapının yanına koydu. Sonra terbiyeli tavır ile Gülnar’ın önünde durdu. Dahhâk uzun boyu ve o hâli ile âdeta dev bir ifrite benziyordu.

      Gülnar, saçının bu hâline gülmekten kendini almadı. Dahhâk, hanımının gülmekte olduğunu görünce bir eli ile sarığını diğer eli ile maşitayı göstererek:

      “Hanımcığım! Bu kıyafetten dolayı beni affediniz. Sizin burada bulunacağınızı hiç zannetmiyordum. Asıl kabahat bu fesat kızdadır…” dedi.

      Gülnar, Dahhâk’ın o kıyafetle içeriye kendi huzuruna girmesinden maşitanın kızmasına meydan bırakmamak için sözü bu üsluba dökmesine beğenerek güldü.

      Maşita o noktanın farkında değilmiş gibi davrandı:

      “Hanımımız gayret ve himmetinden pek ziyade memnundur.” dedi.

      Dahhâk, maşitanın sözünü keserek yavaş bir sesle:

      “Tabii… Fakat sen memnun değilsin çünkü damat senin için değil…”

      Maşita, Dahhâk’a biraz sert bir bakışla baktı.

      “A canım! Şakayı bırak ne ettin onu çabucak söyle. Anlaşılan hanımımızın başına yemin ettirmeden ciddi bir şey söylemiyorsun. Onun başı için ciddi konuşalım.”

      Dahhâk, bunun üzerine kendini topladı. Gülnar’ın emri ile oturdu. Maşitadan ayrıldığı dakikadan itibaren nasıl gittiğini, Hazinedar İbrahim’i odasından nasıl çıkardığını, onunla ne yaptığını, neticede neye karar verdiklerini birer birer anlattı. Fakat Ebu Müslim’in kadınlara önem vermediği hakkında İbrahim’in söylediği şeylerle Gülnar’ı mutsuz etmemek nedeniyle söylemedi. Çünkü Dahhâk, Gülnar’ın Ebu Müslim’den ümidini kesmemesini arzu ediyordu. Bununla beraber Ebu Müslim’den herkes fevkalade korktuğu için ona izdivaçtan bahsetmeye kendi adamlarından hiçbirinin cesaret edemeyeceğini fakat her hâlde Ebu Müslim ile görüşecek olursa onun sadakatle sevgi göstereceğine, izdivaca talip olacağına şüphe bulmuyordu. Bu konuda Ebu Müslim’in meydana getirmek istediği siyasi değişime meyil ve gayreti görecek olursa kendisine ilgi ve alaka, evlilik konusunda istek duyacağını söyledi.

      Gülnar, kulak vererek Dahhâk’ın sözlerini büyük bir dikkatle dinliyordu. Son sözleri işitince pek fena canı sıkıldı. Çünkü Ebu Müslim’in kendisi için kalben ne gibi bir his taşıdığını anlamak istiyordu. Bunu anlayamayınca üzgünce sessizliğe büründü. Maşita, Gülnar’ın bu üzüntüsünü derhâl hissetti. Ona ferahlık vermek maksadıyla Dahhâk’a dönerek dedi ki:

      “Dahhâk, Allah senden razı olsun yine pek iyi iş başardın, başkası olsaydı bu kadarını yapamazdı.”

      Dahhâk cevap verdi:

      “Övünmeyi hiç sevmem, bu konuda övgüye layık bir şey yapmadım. Yalnız iş görebilmek için çare hazırladım. Hanım efendi arzu ederse bundan sonra ne yapmak lazım geleceğini söyleyeyim.”

      Gülnar: “Söyle. Dinliyoruz.” dedi.

      “İlk başta sizi Ebu Müslim ile görüştürüp konuşturmak için bir sebep aramak lazım.”

      Gülnar bu sözleri işitince sanki Ebu Müslim’in huzurunda bulunuyormuş gibi yüzü kıpkırmızı kesildi. Çünkü o yaşına kadar pederi ile hizmetkârlardan başka hiçbir erkek ile konuşmamıştı. Dahası Ebu Müslim ile yüz yüze görüşürse mutlaka izzet ve nefsini, ağırbaşlılığını feda etmeye, tevazusunu belki de kendini hor görmeye başlayacağını düşünmüştü. Öyle bir konuşmanın gerçekleşmesi pederinin rızasına karşı gelmek olduğu gibi bunu pederinin öğrenmesi durumunda gazap ve hiddetini çekeceği de muhakkaktı. İşte Gülnar, bunları düşününce izzetinefsini başka hislere karşı galip gördü. Oturduğu yerde biraz geriye çekilerek başını salladı. Hâl ve tavrı asla yapmam demek istiyordu.

      Dahhâk, Gülnar’ın zihninde dolaşan bu düşünceleri derhâl anladı. Kaşlarını yukarıya kaldırmak, aşağı dudağını sarkıtmak suretiyle sen bilirsin manasını işaret ederek bir an düşündükten sonra söze başladı:

      “Hanımefendi! Onunla görüşmeniz için tevazu ve alçak gönüllü olmanızı inkâr etmezsem de…”

      Maşita derhâl Dahhâk’ın sözünü kesti. Çünkü gevezelikle Ebu Müslim’in aslı ve faslını söyleyerek işi altüst etmesinden korkmuştu. Dedi ki:

      “Ben bu konuşmada hiçbir tevazu ve alçak gönüllülük göremiyorum. Hanım, Ebu Müslim ile konuşacaksa Horasan’ın en büyük bir adamı ile Şia fırkasının amiri, komutanı ile görüşecek demektir. Buna nasıl tenezzül, tevazu manası verilebilir? Bu zat her ne kadar pek genç ise de emri altında Horasanlı emirler, komutanlardan birçok büyük adam vardır. İmamın kendisini bu büyük mevkiye tayin etmesi kadrinin büyüklüğünü ispat eder. Yüzüne, hâl ve tavırlarındaki heybete, bu büyük güce bakarsanız gelecekte bu adamın ne olacağını anlarsınız.”

      Gülnar, maşitası tarafından sevdiğinin bu davranışlarının methini işitince kalbinde uyanan bu aşkın sebeplerinin ve bu aşk tutkusunun her güçlüğünü kolay görmeye başladı. Fakat yine sessiz kaldı. Dahhâk, maşitanın itirazından maksat Gülnar’ın önünde Ebu Müslim’in aslını söylettirmemek olduğunu anlayarak dedi ki:

      “Bu delikanlı kahramanın ne büyük