Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

Uşaklar da birer tarafa gitmiş bahçede kimse kalmamıştı. Artık olay yeri dışında uzakta bulunan davarların yatıp kalkmalarından başka bir ses işitilmiyordu. Dahhâk, İbrahim’in para değişim meselesini bitirdiğini tahmin edinceye kadar oda kapısında durup bekledikten sonra yanında bulunan para kesesini kapının önünde bir taş üzerine düşürdü. Paranın düşüşü gecenin sessizliği içinde büyük bir şakırtı çıkardı.

      Odanın içinde paraları değiştirmekle uğraşırken kendisinin kımıldamasından yahut paraların birbirine dokunması sırasında ses çıkmasın diye nefes almaktan bile sakınan İbrahim, her tarafın sessizlik içinde bulunduğu bir zamanda kapı önünde oluşan şakırtıdan pek fena ürktü. Bir süre bulunduğu yerde mıhlanmış gibi kaldı. Şakırtıyı hemen ardından başka bir ses, bir hareket işitilir diye bekledi. Ortalığı iyice dinledi öyle bir ses gelince kapıya doğru gelerek kanadı yavaş yavaş araladı. Başını çıkarıp etrafa baktı. O sırada Dahhâk üç beş adım ötede ellerini kalçasına dayamış, belini arkaya doğru bükmüş bir vaziyette gözlerini yukarıya dikerek aya doğru koşuşan hafif iki üç bulut parçalarına dalgın dalgın bakıyordu. İbrahim şakırtının geldiği yere bakınca renkli, ipekli kumaştan bir kese gördü. Hemen uzanıp bunu almak istediyse de Dahhâk’a görünürüm diye korkuyordu. Fakat Dahhâk’ın ahmak, aptal bir insan olduğunu, aklı başında bir adam olsa kesesini düşürmeyeceğini hatıra getirdiğinden bu kısmeti elden kaçırmamak fikriyle usulcacık biraz ilerledi. Keseyi alarak hemen odaya dönmek istedi. Ancak o sırada Dahhâk büyük bir kahkaha kopararak gecenin o ulu sessizliğini bozdu.

      İbrahim birdenbire kahkahadan titremeye başladı. Az kaldı telaştan keseyi elinden düşürecekti. Fakat çok geçmeden kendini toplamaya mecbur oldu. Sanki başka bir maksat için odadan çıkmış gibi göründü. Büyük büyük adımlar ile yanına yaklaşan Dahhâk ile biraz şakalaşmak istedi:

      “Geceleyin burada ne yaparsın? Yeri mi ölçüyorsun, yoksa yıldızları mı sayıyorsun?” dedi.

      Dahhâk semaya baktığı hâlde cevap verdi:

      “Kaybettiğim paraları arıyorum. Yanımda bir kese vardı. (Ayı göstererek.) Buraya düşürdüm zannederim.”

      İbrahim gülmeye başladı. Karşısında duran adamın sersemliğine büsbütün inanarak nasıl olursa olsun keseyi hiç etmeye çalıştı. “İhtimal oraya düşürmüşsündür.” diyerek odanın içine girmek istedi. Fakat Dahhâk hemen boynuna sarıldı. İterek odaya soktu. İbrahim kısa boylu pek korkak bir adamdı. Dahhâk ona nispetle o derece güçlü, kuvvetli, boylu boslu idi ki istese onu tuttuğu gibi bir tarafa fırlatırdı. Bununla beraber İbrahim, cesur kuvvetli bir adam olsaydı bile âleme rezil olmak korkusuyla susmaktan başka bir şey yapamayacaktı. Çünkü bağıracak olsa uyuyanları belki de kendilerinden pek çok korktuğu Ebu Müslim’i ve Halit’i uyandıracaktı. Yalnızca ne yaptığı anlaşılacak, rezil olacaktı çünkü odada hâlâ para keseleri, paralar açık saçık duruyordu. Fazladan kabahatli olmak aslında insanı aşağılık eder. İbrahim para sesini işitmemiş olsaydı asla o saatte odasının kapısını açmazdı. Bir kere kapıyı açıp keseyi yerde görünce onu çabucak cebine atıp çekilebileceğini ümit etmişti. Dahhâk’ın ansızın odaya gireceğini kendisine musallat olacağını hiç hesap etmemişti. Kendi ettiği kabahat yüzünden başına bu hâl gelince susmaya mecbur oldu. Artık şaka yoluna saparak, “İşte senin kesen semadan düştü.” al diyerek keseyi ona uzattı.

      12

      ÇARE

      Dahhâk keseye parmaklarının ucuyla tuttuktan sonra yine bırakıyordu. Kese yere düştü. Bir şangırtı daha koptu. En ufak bir patırtıdan korkan İbrahim telaşla keseyi yerden alarak:

      “A canım! Bu senin kesen değil mi?” dedi.

      Dahhâk gülerek cevap verdi:

      “Oda aydınlık olmadığı için farkına varmıyorum. Rica ederim, ışık yakınız.”

      “Aydınlık istiyorsunuz, haydi mehtaba çıkalım, orada keseyi tanırsınız.”

      İbrahim bu sözleri söyledikten sonra Dahhâk’ın elinden tutarak dışarı çıkarmak istedi. Fakat Dahhâk sabit bir ağaç gibi yerinde dikili kaldı. İbrahim başına bela kesilen bu adam ile işi tatlıya bağlamak lüzumunu hissederek:

      “Paranı eksilmiş zannediyorsan daha fazla veririm.” dedi.

      Dahhâk teşekkür makamında başını eğerek cevap verdi:

      “Fakat nukudu Yusufiye’den isterim. Başka para almam. Haberin olsun ha!”

      İbrahim bu sözler üzerine meraklı meraklı düşünmeye başladı. Acaba bu aptal adam kendisinin para değişimi ile uğraştığını biliyor mu? İbrahim bunu uzak ihtimal görüyordu. Fakat bu adamı her ne suretle olursa olsun defetmek istiyordu.

      “Evet, nukudu Yusufiye vereceğim. Merak etme.” dedi.

      Dahhâk gülerek:

      “Demek daha değiştirmedin.”

      İbrahim Dahhâk’in öyle görüldüğü gibi ahmak, budala bir herif değil kendisinin bütün sırlarını bilen bir adam olduğunu anlıyor. Hatta başkaları tarafından bir entrika ile geldiği hâlde görünüşte aptal tavrı takındığını ihtimal vererek korku ve telaşa düşüyordu. Bu ihtimali bertaraf etmek için onu odadan çıkarıp defetmeye çalıştı. Fakat buna bir türlü başaramıyordu. Odadan çıkaramayınca utanır çıkar ümidiyle Dahhâk’a “Buyurunuz oturunuz.” dedi. Dahhâk bu daveti çoktan beklermiş gibi derhâl yere oturmakla beraber İbrahim’in elinden çekerek onu da yanına oturttu. İbrahim artık ne yapacağını bilmiyor, sonuca bakarak Dahhâk’a elinde olmayarak boyun eğiyordu. Oda büsbütün karanlık değildi. Mehtap kapıdan giriyor açık duran paralar en küçük bir bakış ile göze çarpıyordu. Dahhâk paraya doğru bakarak dedi ki:

      “Paraları toplamak için size yardım edeyim mi? Üzerlerindeki Yusufiye damgasını kaldırıp yerine Haccâciye yazayım mı? Bu teklifi kabul etmek herhâlde hıyanetin ortaya çıkmasından iyidir, zannederim.”

      Pek açık söylenen bu sözler üzerine korkudan tüyleri ürpermeye başlayan İbrahim yalvaran bir tavır takınarak:

      “Artık! Allah aşkına olsun kim olduğunuzu ne maksat ile yanıma geldiğinizi doğru söyleyiniz. Göstermek istediğiniz gibi ahmak, budala bir adam değilsiniz, kimsiniz?”

      Dahhâk cevap verdi.

      “Benim ismim Dahhâk, çok gülen demektir. Beni tanımıyorsanız işte sarığım, cübbem, ayakkabılarım hep dediğimi ispat eder daha başka delil ister misin?”

      “Rica ederim, şaka ile beni aldatmaya uğraşmayınız. Bana doğruyu söyleyiniz benden ne isterseniz veririm.”

      “Öyle ise size doğruyu söyleyeyim. Bana ağlatıcı Dahhâk derler fakat bu büyük muazzam askeriyenin hazinedarı olan sizin gibi bir değerli insanın ağlamasını arzu etmediği temin ederim.”

      “Tekrar rica ederim. Ne iseniz açıktan açığa söyleyiniz. Her istediğinizi yapmaya hazırım.”

      “Dostum ne olduğumun size hiçbir ilişkisi yoktur. Merak etmeyiniz. Kabahatinizi bir kimseye söylemem. Buna emin olunuz. Yalnız sizden bir hizmet isteyeceğim. Bu hizmeti bizim için yapar mısınız?”

      İbrahim bu soru karşısında kalben bir ferahlık duyarak düştüğü beladan sağ salim kurtulabileceğini ümit etmeye başladı.

      “Teklif edeceğiniz hizmet ne ise söyleyiniz. İstediğiniz yapmaya hazırım.”

      “İlkin şunu söyleyiniz, Ebu Müslim’in nezdinde hatırı sayılır bir yeriniz var mıdır?”

      İbrahim