Jules Payot

İrade Terbiyesi II Zihinsel Çalışma ve İrade


Скачать книгу

olduğu konusunda ona hak vermektir. Minimum oranda çalışmayla sonuçlanan vasat yöntemlerin varlığı bu tür zihin eğilimlerinde o kadar çoktur ki, birbirlerinin kopyası niteliğinde girdikleri bakalorya sınavlarında âdeta bir kafasızlar yığınıyla karşı karşıya kalırız. Bu yeteneksizler düşük kalitede bir çalışmayla tıp doktorasına, hukuk eğitimine kabul edilir ve sınavların yükümlülüğünden kurtulmuş bir şekilde hiçbir zihinsel çaba girişiminde bulunmaz. Hatta yüksek öğretmenlik sınavını geçmiş birçok öğretmen de buna dâhildir! Ödül sözü verilerek çocukta ilgi uyandırmayı deneme hatası, psikoloji bilmemenin bir sonucudur. Hazzın doğasının sinirleri zayıf ve değişime açık olmayan uzmanlarca hazırlanmış, tamamıyla çarpıtılan öğretisi eğitim sistemimizin bir parçasıdır. Onlara göre haz sadece dışarıdan gelebilir; yalnızca acı çeken iç organlar bilince üzüntüyü tetikleyen hisler gönderir.

      Organizmalara uyarlanmış bir beslenme çeşidinin ve açık havada yaşam alışkanlıklarının yokluğunda, kas gücü gerektiren bir çalışma esnasında hareketsizlikten ve kapalı havadan zayıf düşen vücutlar başkaldırıya geçer. Kalp hızlı atar, nefes kesilir, beden terler ve geriye vücut ağrısı kalır. Devamında gelen istirahat süreci rahatsız edici ve acı vericidir. Bu hareketsiz topluluklar fiziksel aktivitenin hazzını nasıl keşfedebilir? Verimsiz ve hareketsiz bir eğitim sürecinin sonunda öğrencilerimizden sağlıksız bürokratlar ortaya çıkaranlar çocuklara bunu dayatmaktan nasıl vazgeçerler?

      Hazzın Hakiki Doğası

      Sağlıklı bir insanda haz ve acı, zorunlu olmak ve güç sahibi olmak arasındaki ilişkinin bilincine varılmasıdır. Acı, yalnızca yaşamsal görevler için gerekli olan enerji kaynağından harcama yapıldığında ortaya çıkar. Bundandır ki sabahın temiz havası sağlıklı bir insana hoş gelirken bir hastaya acı çektirebilir.

      Haz, vücudun zafer şarkısı gibidir. Yüksek basınçla çalışan makinenin iyi işleyişini gösterir. Gücün aşırı bolluğunun bilincine varmaktır ve Descartes’ın dediği gibi biraz mükemmellik duygusudur. Organizma, tükettiğinden daha fazla güç ürettiğinde bir bolluk olur: Sinir sistemi güçlenir; tutkulu, enerjik ve sevinçli hissederiz. Nefesimiz ne kadar bol olursa kalbimiz o kadar hafifler. Claude Bernard’ın tecrübeleri, sevincin mide öz suyu üretimini artırdığını kanıtlar. Hareketler enerjik ve canlıysa yüz de gülümser. Fikir çağrışımları hareketli ve çoktur.

      Modern âlimlerimiz gibi münzevi olmayan ve yaşamını dış dünyada uygulamalı şekilde sürdürmeyi tercih eden Aristo, hazzın doğasına yakından şahit olmuştur. Refah duygusu ve mutluluğu uygulama içinde görmüştür. Haz, çiçeğe verilen can suyu gibi eylemselliği hareketlendirecek bir tamamlayıcıdır. Her eylem kendine özgü hazza sahiptir ve hazzın etkisi, bağlı olduğu eylemin şiddetini artırmasındadır.

      Enerjinin Derin Hazzı

      Bundan dolayı bir çocuğa hazzın çekim gücü vadedildiğinde sadece tembellik ve oburluk gibi pasif ve sıradan hazlar söz konusu olabilir. Oysa onun içindeki gerçek hazzı bulması sağlandığında tek başına harekete geçmenin ilk şartını gerçekleştirmiş olur.

      O hâlde daha zengin ve daha derin bir hazza doğru yola çıkalım: Hareketliliğin hazzı. İçimizde kendiliğinden açığa çıkan bu enerjinin samimi hazzına doğru inmediğimiz, onun doyurucu ve hoş hissinin tadına varmadığımız sürece başarılı sayılmayız.

      Alp Dağları’na tırmanmayı birkaç facia yüzünden saçmalık olarak değerlendiren acemileri dinleyin. Kapalı şehir hayatımızın ve körelmiş entelektüel eğitimimizin, dikkatleri enerjinin yoğun sevinçlerinden başka yere çevirdiğini anlayacaksınız. Turistler genelde gösteriş yapma ve marifetlerini ortaya koyma hevesiyle harekete geçerek dağ tırmanışı yaparlar. Ancak başkalarını kandırdığı gibi kendisini de kandıran gülünç roman kahramanı Tartarin misali, eğlenceli bültenlere konu olmaktan öteye geçemeyeceklerdir.

      Tan vaktinin dondurucu havasında zorlu tırmanışına devam eden dağcı, zor, dayanıklı ama derin bir haz duyar: Kendi kendinin efendisi olma hazzı. Ruhu besleyen bu güç duygusu kaynağını, dondurucu kış soğuğuna direnen tenin ve zorlanmış kasların sessizce kendini hor görmesinden alır. Kalp ritminin ve solunumun düzene girmesiyle birlikte çeviklik, güçlülük ve fiziksel bir baş döndürücülük hissine kapılır. Bu zevk duygusunda büyük sarp kayalıkların, geniş ufuk çizgisinin yol açtığı mükemmellik hissi ortaya çıkar. Güçlü bir coşku alevlenir ve nasıl ki bir çan aldığı son darbeden uzun zaman sonra bile titremeye devam eder, ruh da artan enerjisini haftalarca korur.

      Zihinsel çalışma da kendi coşku anlarında buna benzer bir sevinç hissi yaratır. Yalnızca bir mükâfat ya da sınav başarısı amacıyla çalışan zihin, bu ödülün değerinden kuşku bile duymaz. Ama gerekli çabayı tüm kalbiyle gösterip, içindeki isteksiz “canavarın”, vücudunun ve alışkanlıklarının ayak diremelerini görmezden gelerek bir dağcı gibi cesaretini ortaya koyarsa karşılığını kesin bir memnuniyet duygusuyla alır. Bu duygu, tıpkı çiçeğe verilen can suyunun onu gençleştirmesi gibi hareketliliği artırıcı güçte bir tamamlayıcıdır.

      İradenin Olağan Uyarıcısı

      Sağlam karakterlerdeki özverili çalışma dürtüsü, zihinsel yetilerin kusursuz işleyişinden ileri gelir. Zayıf iradeye sahip öğrenciler keyifli çalışma duygusuna erişemez çünkü bu duyguyu hak etmek için göreve güvenle yaklaşmak ve karşılaşılan zorlukları coşkuyla aşmak gerekir. İradenin gerçek uyarıcısı ise kuvvetli bir çabadır.

      Harekete geçme arzusunun kaynağı içimizde derinlerdedir: Hayat, harcanmaya ihtiyaç duyar ve bu ihtiyaç, enerjinin niceliği ve niteliğiyle büyür. Hareketsizlik acıların en kötüsüdür. Sağlıklı bir çocuğu gözlemlediğimizde gününü oyun oynarken olağanüstü bir güç harcayarak geçirdiğini görürüz çünkü hareket etmek onu tatmin eden neşe veren bir zorunluluktur. Aynı şekilde, öğrenciler kendi deneyimleri gereği, içsel enerjinin mutlak sevincine eriştiklerinde dış kaynaklı uyarıcılara ihtiyaçları kalmayacaktır. Ancak öğrenciyi zorunlu tuttuğumuz çalışmalar, doğal davranış eğilimlerinin uzantısı olmalıdır. Bu koşulu sağlamak için çocuğun ihtiyaçlarını, isteklerini, eğilimlerini, potansiyel enerjisini inceleme zahmetine girmek gerekir. İncelemenin sonuçlarını gizli kalmış güçlere uyarlayabilmek içinse gelişime açık olunmalıdır.

      Örneğin, çocuk, istediği bir kutu ya da abajuru kolaylıkla üretebilmenin; odasının hava hacmini, bahçenin ya da havuzun alan kapasitesini; bir ağacın, evin ya da tepenin yüksekliğini hatta bir gezegenin uzaklığını basitçe ölçebilmenin geometri bilmekle olacağını anlarsa geometri ilgisini çeker.

      Genç kız, günlük hayatının her alanında yasalarını uyguladığının farkına varırsa fiziğe merak duymaya başlar: Su testisini doldurmak için musluğu açması aslında birleşik kaplar yasasının sonucudur.6 Buhardan kapağı inip kalkan tencereye bakarken orada yakalanması gereken bir kuvvet olduğunu aniden fark eden Papin değil midir?7

      Öğretilerinin günlük yaşama indirgenmesine şaşıran nice profesör gördüm. Madencilerin lambasını incelediğimiz bir sınıfta, öğrencinin öğretmeninin kontrolü altında Davy’nin lamba prensibini anlamadığını kanıtladığını düşünmeden nasıl ızgara yardımıyla küçük odun parçalarını yakmayı boş yere denediğini anlatmıştım.

      Bir öğrenci, kendini ifade edebilmesi için önce mantıklı cümleler kurabilmeyi, daha sonra da paragraf oluşturmayı öğrenmesi gerektiğini anladığında söz sanatı derslerini tüm kalbiyle takip edecektir.

      Çocuğun,