M. Turhan Tan

Cehennemden Selam


Скачать книгу

düşmek, tımar vazifesi mahlul oldu demektir. (y.n.)

      6

      Has, maaş mukabili olarak büyük memurlara tahsis olunan varidatın alındığı yerlere denir ki, hasları ekseriya, livalar ve vilayetler teşkil ederdi. (y.n.)

      7

      Civelek, onuncu ve on birinci asırda başlayan ve çoğalan içtimai ahlaksızlıklardan olup yeniçerilerin, sipahilerin yüzlerine yarım peçe örterek yanlarında gezdirdikleri genç çocukların unvanıdır. (y.n.)

      8

      Rüstem Paşa damatlığa namzet iken rakipleri “cüzamlıdır” demişlerdi. Kendisi osırada Diyarbakır’da idi. Saraydan mutemet bir memur gönderilerek ansızın don ve gömleği muayene ettirildi. Tesadüfen gömleğinde bir bit bulundu. Cüzamlılarda bit bulunamayacağı halk arasında geçerli olduğundan paşa da damatlığına kabul görüldü. (y.n.)

      9

      Cihangir Camii, bu kambur çocuğun namına izafeten yapılmıştır. (y.n.)

      10

      Mazmun: Nükteli, sanatlı, ince söz. (e.n.)

      11

      Kerrake bir nevi entaridir. (y.n.)

      12

      Dildade: Gönül vermiş, âşık. (e.n.)

      13

      Perestişkâr: İbadet edercesine seven, çok ileri sevgi ve hürmet besleyen. (e.n.)

      14

      Kazasker, Çivizade’dir. Şeyhülislâm ise meşhur Yahya Efendi’dir. Fetva kapısından adil bir muamele görmeyen mağdur çocuk, bilahare bahtından tavize nail olarak Ahmet Paşa namıyla Mısır valiliğine kadar yükselmişti! (y.n.)

      15

      Mahlu: Reddedilmiş. (e.n.)

      16

      Dolmuş, belirli miktarda kişiyi bir mahalden diğer mahalle nakleden büyücek kayıklardır. (y.n.)

      17

      Meşhur Sezar, Gal kıtasını istiladan dönüşünde askerleri dostça bir nümayiş yaparak onun çadırı önünde bağırmışlardı:

      “Yaşasın Sezar! Her kocanın karısı, her karının kocası Sezar!..”

      Bizim sipahilerin hareketinde muhabbet değil, nefret görülür. Bazı müverrihler, bu vakanın yeniçeriler tarafından yapıldığını, hünkârın kayıkla Sütlüce önünden geçerken oradaki meyhanelerde dem tutan yeniçerinin ellerinde kadeh sahile koşarak “Senin şerefine! diye bağırdıklarını kaydetmişlerdir. Fakat anane, olup bitenin bizim naklimize uygunluğunu gösteriyor!

      18

      Mürselünileyh: Kendisine bir şey gönderilen, (e.n.)

      19

      Kemmî: Azlık veya çokluğa dair. (e.n.)

      20

      Endaht: Silah boşaltmak. (e.n.)

      21

      Dergâh-ı Ali: Padişah kapısı. Yüksek dergâh. (e.n.)

      22

      Rika: Üzerine yazı yazılan kâğıt ve deri parçaları. (e.n.)

      23

      Letaif-ül hiyel: Kurnazca oyunlar, hileler. (e.n.)

      24

      Bi-bâk: Çekincesiz. (e.n.)

      25

      Pesend etmek: Beğenmek. (e.n.)

      26

      Mertebani: Anadolu’ya Asya’dan getirilen erken tarihli pişmiş toprak eşyalara verilen ad. (e.n.)

      27

      Farce, bir perdelik adi ve kaba komedi. (y.n.)

      28

      Ariza: Büyük bir kimseye hürmetle yazılan veya verilen şey, istirhamname, hediye. (e.n.)

      29

      “İdraksiz Türk” manasında bir söz. (e.n.)

      30

      Hankâh: Allah rızası için ve misafirleri minnet altında bırakmamak ihlası ile fakir ve dervişlere ve talebe-i uluma yemek verilen ve misafir edilen yer.

      31

      Semahane: Sema ayininin yapıldığı geniş yer, Mevlevi tekkelerinin geniş salonu. (e.n.)

      32

      Hikâyemizin taalluk ettiği tarihten iki yüz elli sene sonra Mısır’da da böyle bir garip itikat yüz göstermişti. Tanta’da defnedilmiş Seyyid Ahmed Bedevi’nin özel gününde Şinavî namını taşıyan ve ismi geçen seyidi mukaddes tanıyan dervişler, böyle bir eşeğe keramet ederlerdi. Tıpkı naklettiğimiz şekilde vazifesini ifa eden bu eşekler yıllarca muhterem tanılmıştı. Ahmed Bedevi’ye ait merasim hâlen de Mısır’da yapılmaktadır, fakat eşek meselesinin devam edip etmediği bu satırların yazarınca meçhuldür. (y.n.)

      33

      Tehlil: İslamiyetin tevhit akidesini hülasa eden, ancak bir ilah bulunduğunu, onun da ancak ve ancak Allah (c.c.) olduğunu ifade eden “Lailahe illallah!” sözünü tekrar etmek. (e.n.)

      34

      Keşkül: Gezici bazı dervişlerin ve dilencilerin ellerinde tuttukları, Hindistan cevizi kabuğundan, metalden veya abanozdan yapılmış dilenci çanağı. (e.n.)

      35

      İzlal: Alçaltmak. Haysiyetsiz ve hakir etmek. (e.n.)

      36

      Vahime: kuruntu kurma hassası. (e.n.)

      37

      Bakılırsa Romalıların İseviliği kabul etmelerindeki ilk sebeplerle tekkelerin şu yayılma tarzında garip bir benzerlik görünür! (y.n.)

      38

      Meşhur Nizaraülmülk, işte bu şeyh-i ekberin, Hasan Sabbah’ın dervişleri eliyle katlolunmuştur. Hasan, Batıniye mezhebini henüz tesise çalışırken, Melikşah ile Nizamülmülk’ü kastederek “Elimde iki fedakâr dost olsa dünyayı şu iki Türk’ün elinden kurtarırdım.” demiştir. Sonradan iki değil, yüzlerce fedakâr dost kazandı ve hakikaten de sözünü yerine getirdi! Tarikatların, Doğu’da yaptıkları türlü türlü işler arasında bu gibi cinayetler de vardır ve pek boldur. (y.n.)

      39

      İmtisal etmek: Uymak.

      40

      Miladi 1305 yılında, Jak Bunom isminde birinin ifa ettiği ihtilal, Kuzey Fransa’yı