İyi haber, müjde, muştu, erim. (e.n.)
19
Hazer etmek: Çekinmek, sakınmak, uzak durmak. (e.n.)
20
Z’um: Batıl zan, şüphe, yanlış zan. (e.n.)
21
Efendinin Rumcadan Türkçeye geçtiğini unutmamak lazımdır. Aslında sahip, malik, rab manasını taşırdı. Türkçede okuryazarlara verilen bir unvan olarak kullanıldı, bir müddet şehzadelere, fakat tazim kastıyla, efendi denildi.
22
Boğameydanı, bizim İstanbul’umuzun Tavukpazarı’dır. Bizanslılar, Türklerin İstanbul’a da gireceklerine, fakat o meydanda ihata olunarak imha edileceklerine, papazların kehanetiyle, iman getirmişlerdi. Yıllarca devam edip İstanbul’un Türkler tarafından alınmasıyla kofluğu tahakkuk eden bu itikadı, o devrin meşhur tarihçilerinden Kalkondil uzun uzun anlatır. (y.n.)
23
Bu gülünç akideyi de yine Bizans müverrihlerinden Ducas yazar. (y.n.)
24
Mübeşşer: Tebşir olunmuş. Kendisine müjde verilmiş. (e.n.)
25
Sellemehüsselam: Ulu orta, çekinmeden, destursuz. (e.n.)
26
Belinlemek: Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek. (y.n.)